NURDAN HABER – ALİ BEKERECİ
Osmanlı’nın son dönemlerinde bir paşa vardır, Yedi Sekiz HASAN PAŞA.
Bu lakapla bilinmesinin sebebi okuma yazması zayıf olan bu paşanın imzası Arapça yedi ve sekiz rakamlarının birleşmesinden oluştuğu için adı böyle kalmış.
Hasan Paşa Alaylı olduğundan okuma yazması zayıftır lakin hitabeti, görgüsü ve nezaketi çok gelişmiştir. Tam bir vatan sever olan Hasan paşayı çekemeyenler başına türlü çorap örerler ve sonunda Hasan Paşa azledilir, her şeyi elinden alınır.
Hasan Paşa tebdili kıyafet ederek Adapazarı civarında bir çiftliğe bahçıvan olarak işe girer ve ailesiyle beraber orada çalışmaya başlar. Bir zaman sonra çiftliğin sahibi İstanbul’un zenginlerinden olan zât vefat at eder, çiftlik genç oğluna kalır.
Hariciye nazırlığında çalışan bu genç diplomat çiftliğe gelir at bindiği sırada düşer elbiseleri çamur olur , çiftlik kahyası elbiseleri bahçıvanın hanımına götürür, hanım elbiseleri bir güzel yıkayıp ateş ütüsüyle de güzelce ütüler bir bohça içinde kızıyla gönderir.
Diplomat bohçayı açar bakar elbiselerin katlanışından ütüsünden bu insanların sıradan olmadığını anlar. Oradaki saray terbiyesini hemen fark ederek, hülasa tanışıp görüşürler.
Bir zaman sonra diplomat bahçıvanın damadı olur. Ancak durumun hassasiyetinden dolayıda bu evliliği gizli tutulur, artık sık sık çiftliğe gelmektedir.
Bir gün çok sıkıntılı bir şekilde gelir İstanbul’dan ve odasına kapanır dışarı çıkmaz. Hasan paşa sıkıntılı bir durum olduğunu anlar ve damadının odasına girer bakar ki etrafa saçılmış onlarca kağıt, durumu sorunca , damadı “baba bu devlet işi sen anlamazsın bırak da çalışayım” der.
Israrı üzerine derdini anlatır. Padişah bir görev vermiştir. Rus çarına öyle bir mektup yazılacak yazılacak ki çar savaşı göze alamayacak, Paşa bir de ben yazdırayım der ısrarla, damat istemeye istemeye kabul eder ve başlar söylediklerini yazmaya.
Öyle bir üslupla yazdırır ki damadı şaşar kalır. Oldu baba oldu işte, baba sen kimsin demeden de edemez Paşa açık etmez hemen yola koyulup doğruca padişahın huzuruna çıkar ve heyecanla mektubu okur. Padişah derki “bunu kim yazdırdı doğru söyle” der, oda durumu anlatır.
Padişah o senin bahçıvan dediğin adam bizim YEDİ SEKİZ HASAN PAŞAMIZ evladım der tekrar göreve davet eder. Damat geri dönüp durumu babasına anlatır, Birlikte İstanbul’a gelip Padişahın huzuruna çıkıp şartını söyler,
Padişah kabul eder. Plana göre üst düzey paşalar ve idareciler toplanır.
Padişah der ki “bugün buraya sizi sadakatinizi ölçmeye çağırdım bana sadık olan şu tabağın içindeki b..ktan bir parmak alıp yiyecek” der ne kadar yağcı gevşek adam varsa dediğini yaparlar.
Geriye on kişi kalır “siz ne beklersiniz, bana karşımı geliyorsunuz hiç mi hatırım itibarım yok sizin yanınızda” diye hiddetlenir.
Ölümü göze alan bu yiğit adamlar der ki “PADİŞAHIM HATIR İÇİN B..K YENMEZ” deyince Hasan Paşa gizlendiği yerden çıkar ve der ki;
“İşte, Padişahım senin ve devletin gerçek sadık adamları bunlar” Hasan Paşanın bu operasyonunun, Osmanlının ömrünü kırk yıl uzattığı da söylenmektedir.