On Beşinci Şuâ (2. Bölüm)
El-Hüccetü’z-Zehra
Üçüncü Kelime
لَا شَرٖيكَ لَهُ dur. Bundaki hüccete gayet kısa bir işaret şudur ki:
Âyetü’l-Kübra Şuâı’nın madeni, üstadı, esası ve Âyetü’l-Kübra namında olan قُلْ لَوْ كَانَ مَعَهُٓ اٰلِهَةٌ كَمَا يَقُولُونَ اِذًا لَابْتَغَوْا اِلٰى ذِى الْعَرْشِ سَبٖيلًا… اِلٰى اٰخِرِ âyet-i ekberidir. Yani eğer şeriki olsa ve başka parmaklar icada ve rububiyete karışsa idiler, intizam-ı kâinat bozulacaktı. Halbuki küçücük sineğin kanadından ve göz bebeğindeki hüceyrecikten tut tâ tayyare-i cevviye olan hadsiz kuşlara, tâ manzume-i şemsiyeye kadar her şeyde cüz’î küllî, küçük ve büyük en mükemmel bir intizam bulunması; şeksiz ve kat’î bir surette şeriklerin muhaliyetine ve ma’dumiyetine delâlet ettiği gibi Vâcibü’l-vücud’un mevcudiyetine ve vahdetine bilbedahe şehadet eder.
Dördüncü Kelime
لَهُ الْمُلْكُ dür. Bundaki uzun hüccete gayet kısa bir işaret:
Evet, gözümüzle görüyoruz ki zemin yüzünü bir tarla yapıp içinde her bir baharda yüz bin nevi nebatatın tohumlarını beraber, karışık olarak o pek geniş tarlada ekiyor. Ve mahsulatlarını ayrı ayrı, hiç karıştırmayarak, şaşırmayarak kemal-i intizamla kaldırıp iki yüz bin nevi hayvanatına ondan erzak ve tayinatı, rahmet ve hikmet eliyle ihtiyaçlarına göre tevzi eden hadsiz kudret ve ilim sahibi bir mutasarrıf perde arkasında var ki bu geniş ve zengin mülkünde, hususan zemin tarlasında bu tasarrufatı yapıyor. Bu Mutasarrıf-ı Hakîm’i ve Mâlik-i Rahîm’i tanımayan; bu zemini, ahmak sofestaîler gibi mahsulatıyla inkâr etmeye mecbur olur.
Beşinci Kelime
وَ لَهُ الْحَمْدُ dür. Bundaki pek geniş hüccete gayet kısa bir işarettir:
Evet, gözümüzle görüyoruz ve aklımızla bedahetle biliyoruz ki bu kâinat şehrinde ve zemin mahallesinde ve insan ve hayvanat kışlasında öyle bir Rezzak-ı Rahîm ve Muhsin-i Kerîm tasarruf ve nezaret ve terbiye eder ki kendi nimetlerine mukabil hamd ve şükrettirmek için zemini bir sefine-i tüccariye ve erzak getiren bir şimendifer ve yüzündeki bahar mevsimini bir vagon tarzında yüz bin nevi taamlarla ve memeler denilen konserve paketleriyle doldurup kış âhirinde erzakları biten muhtaç zîhayatlara yetiştiren bir Rezzak-ı Rahîm’in işleri olduğunu, zerre kadar aklı bulunan tasdik eder. Ve tasdik etmeyip inkâra sapan, elbette zemin yüzünde vesile-i hamd ve şükran olan bütün muntazam nimetleri ve muayyen rızıkları inkâr etmeye mecbur olarak ahmak bir muzır hayvan olur.
Kaynak: Risale-i Nur