Ortadoğu Uzmanı Ahmed Ahger: Bu duvar inşaatı İsrail’in korku ve endişelerinin ve tabi ki saldırgan politikalarının yenilgisinin bir göstergesidir. Tabi bu arada İsrail’in istilacı politikalarını, savunma yönünde değiştirme stratejisini uyguladığı da gözlemlenmektedir.
Qodsna’ın haberine göre uluslararası analist Ahmed Ahger şu açıklamalarda bulundu: Siyonist Rejim saldırgan ve istilacı bir tavırla işgal edilmiş Filistin toraklarının kuzeyinde yani Lübnan sınırında duvar inşaatına başladı. İşgal Rejimi daha önceden duvar inşaatı için gerekli teçhizatı bölgeye getirmiş ancak Direniş’in ciddi uyarılarını dikkate alarak inşaatı durdurmuştu. Siyonist Rejimin bu eylemi hakkında şu noktalara değinmek gerekiyor:
– 28 milyon dolar harcanan bu duvar batıda El Nagura’dan başlayıp Kefer Kela, El Adise ve Cebel Şeyh bölgelerinden geçerek Lübnan ile 81 km ortak sınırının 30 km’sini kapsıyor. Duvar uzunluğu 6 ila 7 metre arasında. Coğrafi şartlar ve gelecek projeler dikkate alınarak yapılan bu beton duvar; elektronik sensörler, kamera ve gözlem kuleleriyle bazı noktalarda dikenli tellerden oluşacak.
– Bu duvar belirlenmiş bazı bölgelerde mavi hatla yapılacak. İsrail’in 2000’de Lübnan’ın güneyinden geri çekilişinin ardından, BM anlaşmasıyla sınırda bazı bölgeler işaretlenmiş bölge olarak belirlenmişti. 2006 savaşının ardından ve BM Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararnamesi esasınca UNIFIL olarak bilinen Birleşmiş Milletler Barış Gücü (BM Lübnan Geçici Görev Gücü) bu işaretlenmiş bölgeye yerleştirilmişti ve bu güçlerin kullandığı mavi şapkadan dolayı bu bölge mavi hat olarak adlandırılmaktadır.
– Lübnan defalarca, bu bölgenin sadece Lübnan’ın hakimiyetinde olduğunu ve bölgede yapılan her türlü inşaatın kanunsuz, işgalci ve bu ülkenin hakimiyetine ters olduğunu belirtti.
– İsrail’in duvar inşaatının ilk aşamalarındaki çalışmalarına Lübnan hükümeti karşı çıkıp konuyu BM’ye taşımıştı ve UNIFIL güçleri de konuyu takip etmiş ve bu eylemi 1701 sayılı kararnameye aykırı görüp inşaatın durdurulmasını istemişlerdi. İsrail de Seyyid Hasan Nasrallah’ın uyarısını ciddiye alarak çareyi inşaatı durdurmakta bulmuştu.
– İsrail, Lübnan Hizbullah’ından gelecek tehditleri dikkate alarak ve Lübnan askerlerinin İşgal altındaki Filistin topraklarına girişini engellemek için bu duvarı yaptığını duyurdu. Aslında bu duyuru içinde doğruluk barındırıyor. Seyyid Hasan Nasrallah defalarca şu açıklamada bulundu: Önümüzdeki savaşta Hizbullah güçleri işgal altındaki Filistin topraklarında bulunacak ve orada savaşacak. Buna binaen duvar inşaatının en önemli delili Hizbullah korkusu ve savaş zamanı Direniş mücahitlerinin içeri girişini engellemektir. Bu duvarın inşaatıyla bölgedeki cephenin ilk hattı tartışma konusu oldu, işgal altındaki Filistin sınırının içi değil.
– Siyonistlerin bu duvarın inşaatıyla işgalci hedeflerini sürdürdükleri görülmektedir. Zira bir müddet sonra bu bölgede malikiyet iddiasında bulunabilirler ve Lübnan’ın başka bölgelerini işgal edebilirler.
– ”İsrail neden bu duvarın inşaatını yeniden başlattı?” sorusu gündemde. Acaba alan şartlarında bir değişiklik mi oldu da bu rejim inşaatı yeniden başlattı? Lübnan’da herkes bu duvarı milli hakimiyetlerine tehdit olarak gördüklerini deklare etti. Lübnan Ordu Komutanı General Joseph Avn sınır ziyaretinde, Siyonistlerin istilacı eylemlerine karşı mücadele konusunda Lübnan’da görüş birliği olduğunu resmen açıkladı. Lübnan Savunma Bakanı da şu açıklamayı yaptı: ‘Lübnan İsrail’in tehditleri altında ezilmeyecek.’ Seyyid Hasan Nasrallah’da şiddetli bir uyarıda bulundu. Ancak tüm bunlara rağmen İsrail iş makinalarını göndererek inşaat konusundaki ısrarını sürdürüyor.
– İsrail bu adımda dış hedeflerini gözetmeden önce dahili hedeflerini dikkate almış gözüküyor. Hem Siyonistler, Hizbullah ile bir savaşa başlamak için istenilen seviyede değiller ve aslında bu savaşın sonucu onlar için karanlık, hem de Hizbullah şimdilik içişlerini dikkate alarak seçimlerinde yaklaşması nedeniyle savaşa girmekten kaçınıyor.
– Bu duvar inşaatı İsrail’in korku ve endişelerinin ve tabi ki saldırgan politikalarının yenilgisinin bir göstergesidir. Tabi bu arada İsrail’in istilacı politikalarını, savunma yönünde değiştirme stratejisini uyguladığı da gözlemlenmektedir. Yani bu eylem her ne kadar istilacı olsa da esasında bir savunma eylemi sayılır.
– İsrail ordusu, Siyonist toplumun ilgisizliği nedeniyle acı çekiyor. Ordu en büyük bütçeyi kendisine ayırdı. En önemli eğlence ve iktisadi merkezler ordunun elinde ve bu durum Siyonist camiada muhalefet yaratıyor. Lipid’in Hazine Bakanlığı dönemindeki muhalefeti ordu bütçesinin arttırılması ve koalisyonun yıkılmasıyla oluştu. Netanyahu şiddetle ordu bütçesini arttırmanın peşinde ve Knesset’ı İsrail için güvenlik sorununun varlığı gerekçesiyle bütçeyi arttırmaya zorluyor. Bu yüzden analistler, Siyonist Rejimin Gazze, Suriye ve Lübnan’da gerginliği tırmandıran eylemlerini bu çerçevede değerlendiriyorlar.
– Lübnan, Siyonistlerin istilacı ve saldırgan eylemlerine karşı mücadelede ortak bir karara varmış gözüküyor. Lübnan devleti ve halkı, ülkesinin menfaatlerinin ve egemenliğinin korunması konusunda taviz vermeyecek. Cumhurbaşkanı Michel Avn, Başbakan Saad Hariri ve Meclis Başkanı Nebih Beri’nin gerçekleştirdiği ortak oturum ve görüş birliğine varmaları Siyonist Rejimle mücadele anlamında Lübnan’ın iradesinin sağlamlığının bir göstergesi. Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah’ın, ”Biz İsraillilere Lübnan’ın uyarılarını ciddiye alın diyoruz ve tabi ki Direniş sorumluluklarını yerine getirecektir’ sözü de bizim görüşümüzü teyit ediyor.
– Doğal olarak Lübnan’ın ilk adımı konuyu BM yoluyla takip etmek olacak ve sonuç alınamaması halinde öyle görünüyor ki askeri seçenekten başka çare görünmüyor.
Seyyid Hasan Nasrallah’ın şu tehdidi her zamanki gibi çok ciddi: ‘İşgal topraklarının hiçbir noktası Direnişin uzun menzilli füzelerine uzak değil.’
Kudusgunu