Çağdaş Türk edebiyatının mümtaz simalarından Nihad Sami Banarlı, “Öğretmen” başlıklı bir yazısında, “bizzat ‘öğretmen’ kelimesinin bile hocalığı küçük düşüren yıkıcı bir icat olduğuna dikkat çekmiştir.
Banarlı, “bu kelimenin uydurulduğu yılların hocalığı küçümsemesi, çeşitli yıkıcı sebepler yanında, daha ona verilen isimden başlıyordu” diyerek tarihte bunun böyle olmadığını anlamlı örnekler vererek anlatmıştır. Ona göre, ‘öğretmen’in aslı ‘hoca’dır. Hoca kelimesini Türkler, Fârisideki ‘hâce’ kelimesinin mânâ ve kudsiyetiyle kullanmış, eski Türkçe ‘üstad adam’, ‘mukaddes adam’ manasındaki ‘koca’ kelimesinin bir devamı olarak yaşatmışlardır. Bu kullanış, bugün Türklüğünü muhafaza eden topluluklar ve aileler arasında hala aynı kuvvetle yaşamaktadır. ‘Ata’ kelimesi daha Göktürk Yazıtlarından beri hoca mânâsında kullanılmıştır (…). Atalarımız bunun için kendi hocalarına Ata, Koca, Atabeg, Hoca gibi göğüs dolusu seslerle söylenecek heybetli isimler verirlerdi. Onları bu meslek adlarının saygı ve mukaddeslik mûsîkisi haline gelmiş sesleriyle çağırırlardı.
‘Öğretmen’ kelimesi, 1930’lardan sonra başlayan dil reformu cinayetinin ürünü olarak, Osmanlı pratiğinde “muallim, hoca, koca, müderris, atabeg, mürebbi, bilge” vb. biri birbirinden farklı kavramların yerine kullanılmaya başlandı. Tespit edebildiğimiz kadarıyla ‘öğretmen’ kelimesi ilk defa 1935’te hazırlanan Osmanlıcadan Türkçeye Cep Sözlüğü’nde muallim sıfatının karşılığı olarak yer aldı.
(Eğitime Bakış Dergisi)