On Dördüncü Şuâ (39. Bölüm)
Bedîüzzaman’ın akıllara hayret veren bir seciyesi
Bu defa taarruz pek geniş dairede, reis-i hükûmet ve hazır kabine planıyla, dehşetli bir evham ile bir hücum idi. Benim aldığım bir habere göre ve çok emarelerle gizli münafıkların yalan jurnalleri ve desiseleriyle bizi hilafet komitesiyle ve Nakşî tarîkatının gizli cemiyetiyle tam alâkadar belki pişdar gösterip, hükûmeti büyük bir telaşa sevk ederek, Nur’un büyük mecmualarının İstanbul’da ciltlenip âlem-i İslâm’a intişarını ve gayet makbuliyetlerini bir delil gösterip, hükûmeti korkutup kıskanç resmî hocaları ve vehham memurları aleyhimize insafsızca çevirdiler. Tahminlerince herhalde çok vesikalar, emareler görülecek hem Eski Said damarıyla tahammül etmeyerek ortalığı karıştıracak diye kanaatleri varmış.
Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun, o musibeti binden bire indirdi. Bütün taharrilerde hiçbir cemiyet ve komitelerle bir alâkamızı bulamadılar. Yoktur ki bulsunlar. Onun için savcı iftiralara, yanlış manalara, medar-ı mes’uliyet olmayan cüz’î isnadlara mecbur olmuş.
Madem hakikat budur, Nurlar ve biz yüzde doksan dokuz derece musibetten halâs olduk. Öyle ise değil şekva, belki binler şükür etmekle inayet-i İlahiyenin bu cilvesinin tamamını sabır, şükür, istirhamla beklemeliyiz ve Nur dersleriyle bu medresenin mütemadiyen çıkan ve giren muhtaç ve müştaklarına teselli vererek yardım etmeliyiz.
Said Nursî
***
بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ
Aziz, sıddık kardeşim!
Şiddetli bir ihtar ile bildim ki sen ve Ahmed Feyzi, Nur’un mesleği olan mübareze etmemek ve ehl-i dünya ile uğraşmamak ve siyasete girmemek ve yalnız lüzum-u kat’î olduğu zaman kısaca müdafaa etmek haricinde, pek ziyade ve zararlı mübarezekârane ve siyasetvari mahkemedeki okuduğunuz parçalar Nurlara çok zarar vermiş. Hattâ bizim cezamıza ve benim sıkıntılarıma sebebiyet vermiş.
Ben senden ve Ahmed Feyzi’den gücenmem. Fakat bana evvelce göstermek lâzımdı. Maddî kaza-yı İlahî olarak o vaziyet size verilmiş. Onun tamiri için benim tarzımda davranmak lâzımdır. Feyzi dahi bütün kuvvetiyle siyasî müdafaatı bırakıp Nurlarla ve Tahirî gibi yeni talebelerle meşgul olmak elzemdir.
***
بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ
Aziz kardeşlerim!
Bana ve Nurlara ait kırk küsur sahife ile beraber Hata-Savab Cetveli ve zeyli, Posta gazetesine cevabı, herhalde hem yeni harfle hem eski harfle basmasına hem Isparta’da hem İstanbul’da, eğer mümkünse burada dahi çalışmak lâzımdır. Madem mahkeme aleyhimizde zannettiği meselelerini makine ile teksir ediyorlar. Biz dahi aynı meselelerini ve doksan sehvi teksir etmek kanunen hakkımızdır, teksir etmemiz lâzımdır. Sonra da büyük müdafaatımla Ahmed Feyzi, Zübeyr, Mustafa Osman, Hüsrev, Sungur, Ceylan gibi arkadaşların itiraznameleri de inşâallah bastırılacak.
Said Nursî
***
بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ
Aziz, sıddık kardeşlerim!
İki saat zarfında iki acib ve latîf, zahiren küçük, hakikaten ehemmiyetli iki hâdiseyi size yazmak ihtarı aldım.
Birincisi: Nur’un iki namzet talebesine Rehber’den Leyle-i Kadirde ihtar edilen meseleyi okudum. Âhirinde “Beş on senede medrese hocalarının tahsil derecelerini, Nur şakirdleri on haftada kazanır.” dediğim aynı dakikada kalbe geldi ki: Eski Said’in on beş yaşında iken medrese usûlünce on beş senede okunan ilmi on beş haftada okumaya inayet-i İlahiye ile muvaffak olması gibi; rahmet-i Rabbaniye ile Risale-i Nur dahi ilm-i hakikatte ve imaniyede on beş seneye mukabil –bu medresesiz zamanda– on beş hafta kâfi geldiğini, bu on beş senede belki on beş bin adam kendi tecrübeleriyle tasdik ediyorlar.
İkincisi: Aynı saatte, ağır penceremiz –âdeta sebepsiz– kaplarım ve şişelerim ve yemeklerim üzerine düştü. Biz tahmin ettik ki hem camlar hem bütün şişe ve bardaklarım kırıldılar ve içlerindeki taamlar zayi oldular. Halbuki hârika olarak hiçbir kırık ve zayiat olmadı. Yalnız bana hediye gelen pişirdiğim et döküldü. Fakat Nur’un namzet yeni talebelerine kısmet olduğu, benim de hediye kabul etmemek olan kaidemi muhafaza ve birinci hâdiseye hârikalığıyla tasdik edip imza bastı.
Said Nursî
***
Kaynak: Hizmet Vakfı