Nurdan Haber

Sabır

Sabır
22 Ocak 2018 - 17:08

EN MÜHİM İBADET: SABIR

Sabır; başa gelen bela ve musibetlere, eza ve cefalara, elem ve kederlere tahammül etmek, isyan etmemektir.

Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara Suresi, 2/153)

Müjdele o sabredenleri” (Bakara Suresi, 2/155) 

Sabredenlerin ecirleri hesapsızdır.” (Zümer Suresi, 39/10) gibi birçok ayet, sabrın ne kadar ehemmiyetli olduğunu ifade etmektedir.

       Resul-i Ekrem Efendimiz de (sav.) sabrın önemini şöyle ifade etmektedir:

  Sabır bütün huzur ve rahatın anahtarıdır.”

Sabreden zafere ulaşır.”

   “Acele şeytandan, teenni ve sabır Allah’tandır.

İnsan Acelecidir

Yüce Allah, bu uçsuz bucaksız kâinatı bir anda değil, altı günde yani altı devrede yaratmıştır. Kâinatın en mükemmel meyvesi olan insanlar da bu tedriç kanununa tabidirler. İnsan vücudu bir anda kemale ermediği gibi, bir çekirdek de bir anda ağaç olmaz. İnsan, bu fıtrat kanununa riayet ederek, işlerinde acele etmemeli, sebeplere riayet edip neticeyi Allah’tan beklemelidir. Yoksa hedefine ulaşamaz, maksuduna kavuşamaz. İnsan, fıtraten aceleci bir varlık olarak yaratıldığı için her şeyin bir anda halledilmesini ister, lakin bu mümkün değildir. Bir ayette mealen şöyle buyrulur: “İnsan, bazen şerri, tıpkı hayrı istercesine ister. Pek acelecidir bu insan.” İsra Suresi 15/11)

        Bediüzzaman Hazretleri Mektubat adlı eserinde şöyle buyurur: “Cenab-ı Hak, Hakîm ismi muktezası olarak, vücud-u eşyada bir merdivenin basamakları gibi bir tertip vaz’etmiş. Sabırsız adam teenni ile hareket etmediği için, basamakları ya atlar düşer veya noksan bırakır; maksud damına çıkamaz. ”

Bir işte başarıya ulaşmak için sabır, azim, kararlılık ve metanet şarttır. Sabır sayesinde zorluklar aşılır, maniler giderilir ve maksuda ulaşılır. Büyük başarılar, eşsiz fetihler, harika buluşlar sabır, azim ve kararlılığın neticesidir. Sabırsız kişiler hiçbir zaman maksatlarına ulaşamazlar, çoğu şeyden mahrum kalırlar. İnsan zorlukları sabır ve metanetle aştığı gibi, meşru arzularına ve hedeflerine ancak sabır sayesinde kavuşur.      

Musibete Karşı Sabır

Dünya fanidir ve imtihan yeridir. Habib-i Edip Efendimiz (sav.): “Dünyada rahat yoktur.” “Dünya darü’l meşakkattir” buyurarak burada gerçek bir saadetin ve huzurun olmadığını ifade etmişlerdir. Dünyada rahat arayan rahatsız olur. Dünya elemli, sıkıntılı ve kederli bir mekândır. Bu mekânda herkes değişik şekillerde imtihan olmaktadır. Bir ayette mealen şöyle buyrulur: “Andolsun biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri!” (Bakara Suresi, 2/155)

Her insanın başına gelen musibetler ezelde takdir edilmiştir. Nitekim bir ayette mealen şöyle buyrulur: “Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.”(Hadid Suresi, 57/22)

       Yüce Allah’ın yardımı sabırlı olanların üzerinedir. İnsan başına gelen bela ve musibetlere şekva etmeyip sabrederse, günahları affedilir, manevi derecesi artar, Rabbine kurbiyet kesbeder Sabrın en güzeli, musibetin ilk anında olanıdır. “Asıl sabır, musibetin ilk anında olanıdır” hadis-i şerifi de bu hakikati ifade etmektedir.

Bediüzzaman Hazretleri de şöyle buyurur

Sabırsızlık ise Allah’tan şikâyeti tazammun eder. Ve ef’alini tenkit ve rahmetini ittiham ve hikmetini beğenmemek çıkar. Evet, musibetin darbesine karşı şekva suretiyle elbette âciz ve zaîf insan ağlar; fakat şekva ona olmalı, ondan olmamalı. Hazret-i Yakub Aleyhisselâmın “Ben derdimi de, üzüntümü de ancak Allah’a şikâyet ederim” (Yusuf Suresi 12/86) demesi gibi olmalı. Yani: Musibeti Allah’a şekva etmeli, yoksa Allah’ı insanlara şekva eder gibi, “Eyvah! Of!” deyip, “Ben ne ettim ki, bu başıma geldi” diyerek, âciz insanların rikkatini tahrik etmek zarardır, manasızdır.”

Bela ve musibetlerin, eza ve cefaların en büyüğüne başta Resul-i Kibriya Efendimiz olmak üzere, diğer peygamberler, mürşitler, mücedditler ve veli kullar maruz kalmışlardır. Nitekim Hz. İbrahim (a.s) Nemrut tarafından ateşe atılmış, Hz. Eyüp (a.s) dayanılmayacak hastalıklara duçar olmuş, Hz. Yusuf (a.s) kardeşleri tarafından kuyuya atılmış, iftiraya uğrayıp hapsedilmiş, bazı peygamberler katledilmiş, Resul-i Ekrem Efendimiz de dayanılmaz eza ve cefalara maruz kalmıştır.

Bela ve musibetlere maruz olan bir mümin, sabır kahramanı Hz. Eyüp’ü örnek almalıdır. Hz. Eyüp (a.s) mallarını ve evlatlarını kaybetmesine, uzun zaman hastalığa maruz kalmasına rağmen sabırla mukabelede bulundu. Yüce Allah Hz. Eyüp’ü şöyle methetmektedir: “Doğrusu biz onu (Eyub’u) sabırlı bulduk. O ne güzel kul! O hakikaten daima Allah’a yönelmektedir.” (Sad Suresi, 38/44)

Bediüzzaman Hazretleri Hz. Eyüp’ün (a.s) kıssasından alınması gereken dersi şöyle ifade eder: Pek çok yara, bere içinde epey müddet kaldığı halde, o hastalığın azim mükâfatını düşünerek kemal-i sabırla tahammül edip kalmış. Sonra yaralarından tevellüt eden kurtlar, kalbine ve diline iliştiği zaman, zikir ve marifet-i İlahiyenin mahalleri olan kalp ve lisanına iliştikleri için, o vazife-i ubudiyete halel gelir düşüncesiyle kendi istirahatı için değil, belki ubudiyet-i İlahiye için demiş: “Ya Rab! Zarar bana dokundu, lisanen zikrime ve kalben ubudiyetime halel veriyor” diye münacat edip, Cenab-ı Hak o halis ve safı, garazsız, lillah için o münacatı gayet harika bir surette kabul etmiş. Kemal-i afiyetini ihsan edip enva’-ı merhametine mazhar eylemiş.”

Hz. Eyüp’ün; “Ya Rab! Zarar bana dokundu” demesi, hastalığınını ilerlemesiyle Yüce Allah’ı zikir ve tespihten geri kalmasından dolayıdır.

         Trafikte Sabır

Birçok ayet-i kerimede ve hadis-i şerifte sabrın ne kadar ehemmiyetli olduğu ifade edildiği halde, çok gergin ve sabırsız bir toplum hâline geldik. Bir vecizin kabuğunu doldurmayacak kadar çok küçük meselelerden tartışma çıkarıyor, birbirimizi kırabiliyor, bazen de bunu kavgaya kadar götürebiliyoruz. Ne yazık ki, aile içinde de içtimai hayatta da durum pek de farklı değil.

Sabırsızlık ve acelecilik yüzünden nişan atılıyor ve boşanmalar meydana geliyor. Çeşitli kurum ve kuruluşlarda işlerimizi yürütürken hatta fırından ekmek alırken; “Sıraya niye riayet etmiyorsun?” diye tartışma çıkıyor. İnsanlar meseleleri konuşarak halletme yerine, hemen hakarete ve kaba kuvvete başvuruyor.

 Çoğu kimse birbirini dinlemiyor, karşıdaki kişinin sözünü bitirmesi beklemiyor. Kişi konuşmaya başlar başlamaz, başka biri o konu hakkında hemen fikir beyan ediyor. Hâlbuki biraz sabretse o kişi de onun söyleyeceği şeyi hatta daha fazlasını söyleyecek. Şüphesiz ki bunda, bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olmamızın ve adab-ı muaşeret kurallarından mahrum kalmamızın rolü çok büyük.

        Durum trafikte daha vahim. Toplu taşım araçlarının ekserisi trafik kurallarına riayet etmiyor. Bir yolcu alabilmek için o kadar yolcunun hayatı hiçe sayılıyor. Yolcu daha arabadan inmeden kapılar kapanıyor veya hareket ediliyor. Sürücülerin bu tür hatalarına sıklıkla şahit oluyoruz. Birçok kişinin ölümüne sebep olan kazalar, bunun açık bir delilidir. Aşırı hız, hatalı sollama, uykusuzluk gibi sebeplerden dolayı her gün yüzlerce kaza oluyor, nice insan sakat kalıyor, birçok kişi hayatını kaybediyor, ocaklar sönüyor.

       Aynı durum şehir içi trafiğinde de söz konusu. Kırmızı ışığa yakalanmamak için acele edip kazaya sebebiyet verenlerin sayısı pek de az değil. Kırmızı ışıkta beklendiğinde, daha yeşil ışık yanmadan arkadaki hemen kornaya basıyor. Kimse kimsenin hakkını ve hukukunu gözetmiyor. Kimse kendini karşı tarafın yerine koymuyor. Kendi hata yaptığı zaman umursamıyor ama başkası hata  yaptığı zaman feveran ediyor. Hata yapan kişi uyarıldığı zaman hatasını meşrulaştırma ya da suçunu bastırma yoluna gidiyor. “Kusura bakma, hata bende” deme erdemliğini gösteren pek az. “Niye beni solladın, niye bana yol vermedin” gibi cüzi meseleden dolayı kavga çıkıyor; bazı kavgalar da cinayetle sonuçlanıyor. 

        Başa gelen musibetlerin, dargınlıkların, kavga ve cinayetlerin altında yatan en önemli sebep sabırsızlıktır. Bazen bir anlık öfke, yuvalar yıkabiliyor, senelerce pişmanlığa sebep olabiliyor.             

Rabbim sabreden eylesin inşallah….

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )