Nurdan Haber

Nerede Birlik

Nerede Birlik
04 Nisan 2016 - 4:29

 

Kimi dinlesek, birlikten beraberlikten bahsediyor. Bütün fikirlerin ortak noktası bu! Günümüzün esas mevzuu, yeni bir anayasa hazırlanması. Birlik içinde, halkın ekseriyetinin kabul edebileceği bir taslak ortaya çıkması herkesin temennisi. Ancak, dikkatle incelendiğinde bütün birlik tariflerinin her birinin farklı farklı olduğu göze çarpıyor.

Türkiye toprakları içinde yaşayan insanlar çeşitli ırkî kökten geldiklerini unutmamışlar. İslâm dinine mensubiyet dışında neredeyse dil, düşünce, yaşama tarzı, karşısındaki insana bakış şekli itibariyle parça bölük bir mahiyet arz ediyorlar. Cumhuriyetin kuruluş felsefesine göre bütün vatandaşların Türk oldukları varsayılmış; ama vakıa bu hale mutabakat göstermiyor. Bir asra yaklaşan bütün gayretler, neredeyse aksine tesir ederek herkesin aslî hüviyetine ehemmiyet vermesine sebep olmuş görünüyor.

Okullarda, resmi kurumlarda zorla dayatılan hüviyetler, özel hayatlarda benimsenmediğinden bunca zaman içinde hazmedilmedi. Basın ve yayın vasıtaları, sinema, tiyatro, edebiyat, sanat ve saire bütün aletleri kullanan rejim askeri baskı dışında çare bulamaz oldu. “Ben Türkiye’de yaşıyorum, ancak dilim, örfüm, anlayışım başka bir milli kimliğe ait; lütfen bunlara saygılı olunuz.” diyenlere, bırakınız saygıyı, yıllarca hain gözü ile bakıldı. Bu bakımdan vatandaşımızın devletine ve devlet görevlilerine karşı ikili oynamaktan başka çaresi kalmadı.

Zaman içinde insanların bu hususiyetlerinden çıkar elde etmek isteyen kötü niyetliler ortaya çıktı. Bunların dış devletlerdeki ana merkezleri zaten ta Osmanlı devletinden beri hareket halinde idiler. İçeriden onların maşası olmayı kabul edenler işi hızlandırdı. İç politikanın yanlışlığı dış politikada fırsat bekleyenleri cesaretlendirdi. Son otuz kırk senesi çok kanlı bir şekilde cereyan eden iç çekişmeleri su yüzüne çıkardı.

Gerek içeride milleti istedikleri gibi idare etmek emeliyle gerçek bir birliğe fırsat vermeyenler, gerek dışarıda bu halkın tarihteki gibi bir devlete sahip olmasını istemeyenler el birliği, söz birliği etmişçesine gerçek birliğimizi yıkmak için çalıştılar. Muvaffak olmadıkları da söylenemez! Aykırı her fikri daha ağızdayken susturdular. Baş kaldıranlar oldu ise ya başını ya gövdesini ortadan kaldırmak suretiyle meseleyi çözdüler.

Dünyadaki gidişatın zorlaması ile demokrasi oyunu oynamak icap ettiğinde işlerine gelmeyen partiyi kapatıp tasfiye ettiler. Kurucularını hapis, sürgün, idam, itibarsızlaştırma gibi bütün yolları deneyerek dağıttılar. Her şeye rağmen iktidar olanları, ele geçirmiş oldukları devlet kurumları aracılığı ile muktedir etmediler. Fazla ileri gidenleri silah zoruyla alaşağı ettiler.

Her birlik talebinde, araya bir kama sokarak, ağaç gövdesini yarar gibi, bu hareketi en az ikiye böldüler. Halkı bir noktada buluşturmamak için Alevi ve Sünni diyerek mezhep kimliği, milliyetçi ve sosyalist diyerek ideoloji kimliği, patron ve işçi diyerek sermaye-emek kimliği, Türk ve Kürt diyerek ırk kimliği baltalarıyla parça parça ettiler.

Orduyu kullanarak meclisi işgal ve ilga etmek, istemedikleri siyasi partiyi kapatıp bir daha canlanmaması için kadrosunu dağıtmak on yılda bir yapılan olağan işlerden oldu. Olağan olmayan işler, hürriyet içinde vatandaşların gerçek demokrasiye kavuşmalarını önlemek için on yıllar süren olağan üstü hal uygulamalarıyla yapıldı. Olağan üstü halin, sözde kaldırılması, devlet nezdinde görüşülmeye başladığı günlerde yapılan provakasyonlarla durumun olağan olmadığı millete gösterilerek uzatmalara razı edildi.

Siyaset sahnesine çıkmasına izin verilenler de çizmeyi aşmaya cesaret gösteremediler. Ne koparabilsek kâr düşüncesiyle idare-i maslahata yaslandılar. Fazla mesele çıkartanlar, sahadan çıkartıldılar. Baskılardan her türlü kurtulma gayreti bir karşı hücumla savuşturuldu. İdare-i maslahatçılar da ip üstünde kalabilmek için çok cambazlıklar yaptıkları gibi karşıdakilere çok kozlar verdiler.

Anlaşılması ve inanılması güç bir şekilde birdenbire memlekette çok şey değişti. Bir rivayete göre Avrupa Birliği’nin, bir rivayete göre komünizmin çöküşünün, başka rivayetlere göre Orta Doğu’da meydana gelen güç değişikliklerinin tesiriyle harika işler oldu. Rüya gibi olaylar cereyan etti. Nerede nasıl duracağını tahmin edemeyeceğimiz gelişmeler yaşandı ve yaşanıyor.

Ancak işin püf noktası gerçek manada demokratik bir anayasa yaparak bu vatanda yaşayan bütün insanların gerçek haklarının tanındığı ve bütün alt kimliklere saygı duyulan bir vasat meydana getirmekte düğümleniyor. Galiba gerçek birlik için bundan başka da bir çare yok. Eğer herkes bir adım ileri atarak birlik noktasının kendi kabulünden az ileride olduğunu idrak etmezse, sanırım ki asla birlik ve beraberliği yakalayamayacağız!

Allah korusun, bu da dışta bekleyenlere ve onların içerideki yardakçılarına bu vatanın, vatandaşların ve devletimizin ipini çekmeleri için verilecek en büyük fırsat olacaktır. Herkesin kabul edebileceği birliğe,  ortak noktaya varmak için atılacak ilk adım demokratik bir anayasaya sahip olmaktır. İnşallah bunu görmek nasip olur…

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )