Nurdanhaber-özel haber merkezi
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحيمِ
TERCÜME-İ HÂLİMDEN BİR HULÂSÂ
Vefâtımda vârislerim bu hulâsâdan küçük bir hulâsâ çıkarırlar.
Arabî 1313, Rûmî 1312 ve Mîlâdî 1896 senesi Ramazân-ı şerîfin birinci gecesi terâvihinden çıkıldığı sırada Elazîz’in Kesrik Köyü’ndeki (Hâşiye) evimizde dünyâya geldiğim merhûm vâlidemin ifâdesiyledir. İlk tahsîlimi Elazîz Çarşı Câmii imâmı Sarı Hâfız’dan ve husûsî sûrette yaptım. Rüştiye-i Askeriyeyi Elazîz’de, İdâdî tahsîlimi iki sene Erzincan’da bir sene İstanbul Çengelköy Kuleli Askerî İdâdî’sinde ikmâl ile Harbiye Mektebi’ne geçmiş iken harb-i umûmînin patlaması üzerine bir müddet ihzârî ta’lîm ve terbiye gördükten sonra Rûmî 8 Teşrîn-i Evvel 1330’da Çanakkale’deki 3. Kolordu 9. Fırka 25. Piyâde Alayı’na verildim. Bu Alayın muhtelif bölüklerinde çalıştım. 1 Temmuz 1331’de zâbit vekili oldum. 26 Temmuz 1331 “Hâşiye” Anafarta Conkbayırı Muhârebesi’nde 25. Alay’ın l0. Bölüğünde iken yüzümden, göğsümden, sol kolumdan yaralandım. Biga ve İstanbul Harbiye Hastaneleri’nde tedâvi edildim. Kànûn-i Evvel 1331’de Anafartalar’daki kıt’ama avdet ettim. 3 gün sonra düşman çekildi. 1 Kànûn-i Sâni 1331’de Kırklareli bölgesine intikàl için Çanakkale mıntıkasından ayrıldık. 24 Teşrîn-i Sâni 1331’de Mülâzım-ı Sâni oldum. Nisan 1332’de Kafkas cephesine intikàl ettik. Mayıs 1332 sonlarında Lazistan’da sıra ile taarruz muhârebelerinde bulundum. Ve müteâkiben Erzincan garbına kadar ric’at muhârebelerinde bulundum. Eylül 1332’de Kafkas teşkîlâtı yapıldı. 9. Kafkas Alayı, 26. 26. Tabur, 5. Kafkas Hücum Taburu, 9. Makineli Tüfek Bölüklerinde ve bu Bölük’le 1333 sonunda ileri harekâtda Ermeni ve Bolşeviklerle yapılan muhârebelere iştirâk, Gence ve Bakü’nün zabtı için yapılan muhârebe ve Karabağ’ın temizlenmesi harekâtında bulundum. Hiçbir mağlûbiyet acısı görmeden mütâreke üzerine evvelâ Batum’a, bilâhare Trabzon’a dönüldü. Trabzon’da bölüğümüz 25. Tabur’un Makineli bölüğünü alıp bu kıt’a ile Niksar, Erbaa, Tokat ve Sivas’a kadar gelmiş iken izinli olarak Elazîz’e geldim. 15. Alay’ın 3. Tabur, 10. Bölüğü’ne naklettim. Bu Alay’ın İstiklâl Harbi’nin Antep ve Sakarya muhârebelerine iştirâk ettim. Mulâzım-ı evvel oldum. 15. Fırka, 6. Alay, 4. ve 8. Bölük Komutanlıklarında bulundum. 1338 Ağustos’ta 45. Alay, 8. Bölüğü’ne iştirâk ettim. 21 Ağustos 1338’de Yüzbaşı oldum. Teşrîn-i Sâni 1339’da Elazîz’deki 15. Alay, 4. Bölüğü’ne, bilâhare 8. Bölüğü’ne ta’yîn edildim. 12. 06. 1341 ikmâl-i tahsîl ederek 1927 Ocak ayında iltihâk ettim. Midyat’taki eşkiyâ ta’kîbâtında bulundum. 1927 Eylül’ünde garbe mübâdele oldum. Manisa’daki 16. Fırka 44. Alay, 1. Tabur’unda iken 16 Kànûn-i Sâni 1928’de Ergidir Dağ Ta’lîmgâh muallimliğine nakledildim. 6 Teşrîn-i Evvel 1930’da harcırâhsız olarak Elazîz’deki 17. Fırka 25. Alay, 6. Bölüğü’ne nakledildim. 1940 Elazîz Dîvân-ı Harb A’zâlığı’na, 1340-1341’de 17. Fırka, 3. Şu’be Müdürlüğü’nde, 1930-1931-1932-1933-1934’de yine aynı Tümen, 3. Tümen Müdürlüğü’ne, 1934’de 17. Tümen Erât Askerî Muhâkeme’si Başkanlığı’nda bulundum. 1935 senesi Binbaşı olarak 17. Tümen Elazığ Askerlik Dâire Mülhaklığı’nda, 1936 Teşrîn-i Evvel ayında 17. Tümen, 63. Alay, 3. Tabur Komutanlığı’nda, 1938 Mayıs’ında Sivas’da 3. Ordu, Komando Kursu’nda ve bu arada 1. Ordu’nun ve 2. Safha manevrasıyla Tunceli harekâtında bulundum. 1937 ve 1940’da Tunceli’de yer yer eşkıyâ ta’kîblerinde bulunarak 25. Dağ Alayı, 3. Tabur’u, bilâhere 57. Dağ Alayı, 3. Tabur’u, en son 67. Dağ Alayı 1. Tabur’larıyla 1940 Ağustos’unda Yarbay olarak Hekimhan Askerlik Şu’be’sîne, 1941 Aralık ayında Elazîz Askerlik Şu’besi’ne, 1943 Kànûn-i Sâni ayında Karapınar Askerlik Şu’besi’ne 1943 Ağustos’unda 41. Tümen 19. Piyâde Alayı, 1. Muâvin’liğine iltihâk ettim. 14 Ağustos 1944’de 19. Alay Komutanlık vekâletim tasdîk edildi. 1944 Ağustos’ta Albay’lığa terfî ettim. 10 Aralık 1945’de Kars Askerlik Şu’besi’ne, 1946’da Sarıkamış Askerlik Dâire Başkanlığı’na ta’yîn, 30 Eylül 1948’de Urfa Askerlik Dâire Başkanlığı’nda işe başladım. 3 Ocak 1950’de emekliye ayrılmak için 7. Kolordu Komutanlığı’na dilekçemi takdîm ettim. 23 Ocak’da Urfa Askerlik Dâiresi, askerlik dâiresini teşkîl etmek üzere kadrosuyla Denizli’ye intikàl için Urfa’dan 3 Mayıs 1950’de Denizli Askerlik Dâiresi’nden emekliye ayrılmış olduğum hâlde ayrıldım.
36 senelik askerlik hayâtımı tertemiz kapadığım için Allah’a yüz bin hamd ve şükürler ederim. Cenâb-ı Hak Türk milletine, hükûmetine, devletine aslâ zevâl vermesin. Bâkìye-i ömrümü her türlü siyâsî entrikalara ve başka me’mûriyet ve hizmetlere bulaşmadan hümûmetim, vatan hizmetine da’vet edinceye ve ölünceye kadar sükûnetle milletin nâmûslu ve mutî’ bir ferdi olarak elimden gelirse insânî hidemâtta bulunarak geçirmek isterim. Allah muvaffâk buyursun. Âmîn.
1950’de farîza-i haccı da ifâ ettim. Elhamdülillah. Devâmı delâilin sonunda ve cep defterimde.
Emekli Albay
İbrâhîm Hulûsî YAHYÂGİL
السلام عليكم ورحمة الله وبركاته
Azîz Kardeşim!
Mektûbunuzu okuttum, dinledim. Gayr-ı ihtiyarî bu mübârek cemâat-ı İslâmiyenin aldığı acıklı duruma karşı “ اِنَّا ِللهِ وَاِنَّا اِلَيْهِ رَاجِعوُنَ ” demekle duygularımı ifâde etmek istiyorum. Bizim ihlâs düstûrları dışında ve Üstâd’ımızın emirleri hâricînde olan işlerle meşgûl olmaya vaktimiz yoktur. Bildiğiniz gibi siyâsetten ve siyâsî fikirlerden nefret etmekteyiz. Fakat bir zümrenin veyâhut bir gazetenin nâşir-i efkârı olmaya da vakit ve zamânımız yoktur. Bizi yakìnen tanıyanlar her türlü şâibeden ârî ihlâs ile hizmet-i îmâniye ve Kur’ân’iyyeye devâmı esâs tuttuğumuzu bilirler. Siyâset için mütâlealara yalnız seçim zamânında konulacak sandıklara hislerin verecekleri re’ylerle göstermelerini tavsiye ederiz. Fakat kimseyi de kendi fikrimize meylettirmeye de aslâ uğraşmayız. Benim husûsiyetime gelince; artık yarım adam vaz’ıyyetine gelmişim. Kabir kapısına çok yaklaşmışım. Îmân dâiresinden uzak, sermâyesi siyâset, yalan propaganda mâhiyetinde olan şeylerle meşgûl olmak değil., dönüp bakmak dâhî akıldan, şuûrdan, idrâkten mahrûmiyetim demek ma’nâsınadır.
Söyleyecek başka sözüm yoktur. Herkes vicdânının sesiyle, îmânın nûruyla tarîk-i müstakìmden ayrılmamalı, aldanmamalı, kanmamalı, nakd-i ömrü boş şeylere ve boş yerlere sarfetmemeli tavsiyesiyle cevâbıma son verir, her halde inâyet ve rahmet-i İlâhiyye altında bulunmanızı, lüzûmsuz münâkaşalardan hakìkata yanaşmayanları, aldığınız derslerin ışığı altında yola getirmeye de uğraşmamanızı tavsiye ederim.
Husûsî tavsiyem ise:
Bir yerde ki yok nağmemi dinleyecek gûş,
Tazyi-i nefes eyleme tebdîl-i mekân et.
Sohbet-i îmâniye ve Kur’ân’iyyeyi onlarla yapamıyorsanız siz kendi fikrinize uygun bulunanlarla az da olsa (en az üç kişi) berâber bulunarak dersleri yapın. Diğerlerine de adâvet değil, onlarla selâmlaşın. Her hizib kendi arasında ferâhlanır. Kendisi gibi düşünenlerle berâber bulunabilirler.
El bâkì El hub-bi fillâh
Muhib-bi Muhlîsiniz