Bu yazımda bir meslektaşım olan anestezi doktorunun yoğun bakımdaki bir hatırasını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sevgili okuyucu,
2004 yılının başı. Asistanlığımın 2. Yılı. Genel yoğun bakım ünitesine 55-60 yaşlarında bir erkek hasta Guillain-Barre Hastalığı ön tanısı ile yatırmıştık. Bu hastanın yatışıyla beraber sol tarafındaki yatağa 20 yaşlarında erkek bir hasta status epileptikus ön tanısı ile sağ tarafına da 35 yaşlarında 2. Gebeliğinde eklampsi olan bir bayan hasta yatırmıştık. Bu iki hasta da sırasıyla yatışlarından sonraki 3. ve 4. Günlerde Ex oldular, vefat ettiler.
Sabah hastaların tahlil sonuçlarını yazdıktan sonra fizik muayenelerini yapmak ve gerekli notları almak için kendi vizitime başladım, sonra da hocamla vizit gezecektik.
55-60 yaşlarındaki Guillain-Barre Hastalığı teşhisi konan erkek hasta beni eliyle yanına çağırdı. Taburcu olmak istediğini söyledi. Ben de ona “Genel durumunun iyi olduğunu, hastalığının gerilediğini birkaç güne kadar zaten taburcu olacağını” söyledim. Bana hastaneden çıkması gerektiğini söyledi. Ben de acele etmemesini bir kez daha söyledim. Bana cebinin boş olduğunu ve cebini doldurmak için bir an önce hastaneden çıkması gerektiğini söyledi. Ben de ona kimsenin kendisinden para istemediğini söyledim. Bana solunda ve sağında ölen hastaların onların kendisinden daha fena olduklarını ve yine cebinin boş olduğunu söyledi.
Anlamaya çalıştığımı hissettirmek için “Senin durumun o kadar kötü değil. Birkaç güne kadar zaten taburcu olacağını söyledim. Bunun üzerine bana şöyle dedi: “Minibüse binersin cebinde bozuk para veya paran olmaz. Geriden biri para uzatır, amcanın parasını ben ödeyeceğim der. Minibüs şoförü de sen de kabul edersin. Ama öbür dünyada kimse benim paramı ödeyemeyecek. Benim öbür dünya için cebimi doldurmam lazım. Onun için bir an önce hastaneden çıkmam lazım.” dedi.
Kendisine bir şey söyleyemedim. Vizitte hocama hastanın çıkmak istediğini ilettim ve hastayı taburcu ettik.
Hastam öbür dünya için cebini doldurdu mu bilmem. Ama ben bu hikayeyi okuyan ve öbür dünyaya inanan herkesin cebini doldurmasını diliyorum.
Bu hikayeyi okuyan herkese sevgi ve saygılarımla…
Sonuç olarak;
“Sizlere müjde!
Ölüm idam değil, hiçlik değil,
son bulma değil,
sönmek değil,
sonsuz ayrılık değil,
yokluk değil,
tesadüf değil,
fiilin sahibi olmayan bir yok oluş değil.
Her şeyi sonsuz hikmet ve rahmetle yapan Allah tarafından bir terhistir, serbest bırakmadır, bir mekan değişikliğidir.
Sonsuz mutluluk, Ebedi saadet tarafına, asıl vatanları olan Cennete bir sevkiyattır.
Yüzde doksan dokuz dostların toplanma yeri olan berzah alemine bir kavuşma kapısıdır.”
Kabrin arkası için çalışınız; hakikî saadet ve lezzet ondadır.
Âhirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fâni dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme!