Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Andı ‘Romanın kurmaca yapısı Hazreti Peygamberi içine alamaz. Hazreti Peygamber, kurmaca bir dünyanın kurgusal kahramanına dönüştürülemez’ dedi.
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Fatih Andı, bazı edebiyat türlerinin Hazreti Peygamber’i anlatma hususunda adabın dışında durduğunu belirterek, “Romanın kurmaca yapısı Hazreti Peygamberi içine alamaz. Hazreti Peygamber, kurmaca bir dünyanın kurgusal kahramanına dönüştürülemez. Çünkü her kurmaca neticesinde ortaya çıkan bir kurgu vardır. Bu kurgu şahsidir, romancının tasavvurundadır” dedi.
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Üsküdar Yerleşkesinde, edebiyattan sinemaya, klasik sanatlardan musikiye çeşitli sahalarda Siyer’in ele alınış biçimlerinin konu edinildiği “Sireti Surette Görmek”, çalıştayı düzenlendi.
Çalıştayda konuşan Prof. Dr. Andı, Hazreti Peygamber’in anlatıldığı sanat dalları ve edebi türlerde ahkam ile âdâbın önemli olduğunu vurguladı.
“POPÜLER EDEBİYAT ÜRÜNLERİ KİTAPLAR”
Prof. Dr. Andı, bugüne kadar yazılmış, Hazreti Muhammed’i konu alan romanların yüzde 99’unun popüler edebiyat ürünü olduğunu dile getirerek, “Sıradanlaştırma ve ilahlaştırma gibi iki tane uç arasında gidip gelen bir peygamber romanları yelpazemiz var. Bu uç yelpazeler âdâbın dışına çıkmaktır. Kaldı ki ben radikal bir adam olarak bakıyorum. Roman gibi batılı modern bir türle Hazreti Peygamberimizi anlatmak, her şeyden önce teslimiyetçi bir tutumdur” diye konuştu.
Romanın kurmaca olmasının yanında trajedi ve çatışmadan beslendiğini aktaran Andı, şunları kaydetti:
“Romanın kurmaca yapısı Hazreti Peygamber’i içine alamaz. Hazreti Peygamber, kurmaca bir dünyanın kurgusal kahramanına dönüştürülemez. Çünkü her kurmaca neticesinde ortaya çıkan bir kurgu vardır. Bu kurgu şahsidir, romancının tasavvurundadır. Dolayısıyla her roman, bana romancının tasavvurunu dayatmadır. Peki Peygamber trajik bir kahraman olabilir mi. Olamaz. Bir mümin Peygamberini trajik olarak göremez. Bir müminin kendisi bile trajik olamaz. İnanıyorsan, hayatında trajedi yoktur. Çünkü umut vardır, ilahi rahmet vaadi vardır. Tereddütte şüphede olan müminin durumu trajiktir. Çatışmanın olmadığı kurmaca bir tür zaten olmaz. Diyeceksiniz ki Peygamber çatıştı. Hayır, Peygamber hiç kimseyle hiçbir durumda çatışmadı. Cihat etti. Cihat, cehddir. Cidal değildir. Cidal çatışmadır. Cehd, kötülüğü iyiliğe dönüştürmektir. Buna da çatışma diyemeyiz. Öyleyse çatışmanın ne kendi içerisinde ne çevresinde olmadığı bir peygamberi, çatışmacı bir tür olan romanın içerisinde anlatamayız. Hazreti Peygamber’in hayatını anlatmak iyi ama hayatını kurmak kötü bir şeydir.”
Çalıştaya katılan konuşmacılardan, gazeteci-yazar Ömer Lekesiz de hakikat ve hayal arasında suretlendirmenin dilleri konusunda gerçekleştirdiği sunumda, sözün, yazının, amblemin, fotoğrafın, sinemanın, grafik tasarımın ve resmin bu alanda birer dil olduğunu ifade ederek, “Bu diller doğaları gereği benzeşmeleri ve birbirlerini desteklemeleri dışında asla ve asla tümüyle birbirlerine indirgenemez. Hayallerimizi bunlardan türetilmiş araçlar yoluyla faş ederek, inandığımız Allah’a ve iman ettiğimiz Peygamber’e mahsus, ancak hayallerimizde oluşabilecek mahremiyetine ihanet edemeyiz. Zaten bu yolla ilk ihanet edeceğimiz şey önce kendi mahremiyetimiz olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.