HRÜ Endokrinoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Eren, “İnsülin çok ciddi bir ilaç, yanlış kullanıldığında hastanın hayatını tehlikeye atabilir. Bunun için sorumluluğu tek başına hastaya bırakmamak gerekir.” dedi.
Harran Üniversitesi (HRÜ) Tıp Fakültesi Endokrinoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Ali Eren, diyabet hastalarının kullandığı insülinin çok ciddi bir ilaç olduğunu ve yanlış kullanıldığında hayati tehlike yaratabileceğini belirterek, bu nedenle sorumluluğun tek başına hastaya bırakılmaması gerektiğini belirtti.
Eren, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye’de 2000’li yılların başlarında yüzde 7,3 olan diyabet görülme oranının, 2012 yıllında yüzde 11,7’ye yükseldiğine dikkati çekerek, bu oranın bugün ise yüzde 20’lere yükseldiğinin tahmin edildiğin söyledi.
Diyabeti engellemek için obeziteyle mücadele edilmesinin önemli olduğunu vurgulayan Eren, “Toplumda obezite giderek artıyor. Türkiye’de obezite görülme oranı yüzde 30-40 civarında. Diyabette öncelikle toplum sağlığının korunması gerekiyor. İnsanların diyabetten korunması için sağlıklı yaşam kurallarına uyması gerekiyor. İlk başta hareketsizliğin önüne geçmeleri gerekiyor. Sağlıklı beslenmeye dikkat edilmeli. Hastalık ortaya çıktıktan sonra da insanların sağlıklı yaşam kurallarına çok dikkat etmesi gerekiyor.” diye konuştu.
Eren, diyabet hastasının çok bilinçli hareket etmesi gerektiğini dile getirerek şunları kaydetti:
“Hastanın diyetine çok dikkat etmesi ve doktorlarının tavsiyelerini harfiyen uygulaması gerekiyor. Özellikle egzersiz programlarına uyması gerekiyor. Bunun devamında hastalara yaşına göre ilaç tedavisi uygulamaya başlıyoruz. Son 30 yıldır, teknolojinin gelişmesi sonucu, bu hastalıkla ilgili pek çok ilaç üretildi. Diyabet artık çok rahat tedavi edilebilir bir hastalık haline geldi. Ancak diyabet hastalarının mutlaka bir doktor gözetiminde olması gerekiyor. Hastanın mutlaka ilaçlarını düzenli alması ve kontrollerini düzenli yaptırması gerekiyor.”
Son yıllarda diyabetli hastaların yaş ortalamasının düştüğüne işaret eden Eren, hastalara özel diyet programları uygulanması gerektiğini vurguladı.
Eren, diyabette fiziksel aktivitenin önemine değinerek şöyle devam etti:
“Diyabet hastasının, şartlarına bağlı olarak günde en az 35 dakika tempolu yürümesi gerekiyor. Hastalık sırasında sadece diyabet doktoruyla değil aynı zamanda kalp, böbrek ve göz doktoruyla da temas halinde olması gerekiyor. Hasta bu bölümlere her yıl en az bir kere muayene olması gerekiyor. Diyabetle birlikte başka rahatsızlıklar da ortaya çıkabiliyor. Bu hastalık en çok gözü, böbreği ve kalbi etkilemekte. Hastalar bu açıdan da takip edilmeli. Herhangi bir bulgu vermesini beklemeden bunları taramak gerekiyor.”
“Diyabetik Ayak Konseyi” oluşturuldu
Hastaların ilaç kullanımına da çok dikkat etmesi gerektiğini belirten Eren, şöyle devam etti:
“Doktorunu iyi dinlemesi ve anlaması gerekiyor. İlacın yan etkileri çıktığında hastanın bunu mutlaka takibini yapan hekime sorması gerekiyor. Çünkü bazı yan etkiler geçici olabiliyor. Hastanın sabretmesi gerekiyor. Hasta bu konuda çok bilinçli olması gerekiyor. İnsülin çok ciddi bir ilaç, yanlış kullanıldığında hastanın hayatını tehlikeye atabilir. Bunun için sorumluluğu tek başına hastaya bırakmamak gerekir. Hekimin ilacın yan etkilerini, risklerini mutlaka hastaya anlatması gerekiyor. Hastanın buna tek başına karar vermemesi ve hekimiyle iletişime geçmesi gerekiyor.”
Doç. Dr. Eren, ayaklarında diyabetik ülser bulunan hastalara daha iyi hizmet sunmak amacıyla da “Diyabetik Ayak Konseyi” oluşturduklarını sözlerine ekledi.
“Strese girince şekerim 800’e kadar yükseliyor”
Diyabet hastası 60 yaşındaki Ramazan Polat da 20 yıl önce tanıştığı hastalığının her yıl ilerlediğini söyledi.
Vücudunda zaman zaman yaralar oluştuğunu anlatan Polat, “Diyabet çok kötü, vücudun bir çok organını etkiliyor. Benim gözlerimi etkiledi. Şu anda gözümde problem yaşıyorum. İnsülin kullanıyorum. Strese girdiğim zaman şekerim 800’e kadar yükseliyor. Bu nedenle fazla sinirlenmemeye çalışıyorum ama elimde değil. Beslenmeye dikkat etmeye çalışıyorum. Egzersiz yapıyorum, çıkıp yürüyorum. Biliyorum ki bunlara dikkat etmezsem hastalığım daha da ilerleyecek.” ifadelerini kullandı.
Fatma Sezer ise hastalığının genetik olduğunu belirterek, “Kendimi çok halsiz hissediyordum. Doktora muayeneye geldim. Şeker hastalığı teşhisi konuldu. Tedavi olmaya başladım. Bu hastalık annem ve ablamda da vardı. İnşallah en yakın zamanda bundan kurtulurum” dedi.