Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesinin 33. Toplantısı’nda konuştu.
Erdoğan‘ın konuşmasından satır başları:
Biz de ülkemizde, milletimizin kendi içinde, dert insanı söyletir diye bir güzel söz vardır. Ben de bugün sizlerle burada kalbimle kelimelerin arasında perde koymadan konuşmak istiyorum. İslam dünyası olarak son yıllarda gerek ekonomik gerekse siyasi ve sosyal açıdan kelimenin tam anlamıyla bir fitne döneminden geçtiğimiz aşikardır.
Beldelerimizden bugün çocuklarının cansız bedenine sarılan annelerin feryatları yükseliyor. Halep’in asırlık camilerinde ezan sesleri duyulmuyor. Bağdat’ın zengin kütüphaneleri talan edildi. Enkaza dönen sadece binalarımız, eserlerimiz, maddi manevi birikimimiz değil aynı zamanda geleceğimiz, istikbalimizdir. İzleri silinen sadece İslam medeniyetinin o topraklar vurduğu mühürler değil, aynı zamanda onurumuzdur. Manzaranın görünürdeki müsebbibleri diktatörler ve elbette terör örgütleridir. DEAŞ, Boko Haram, YPG, FETÖ gibi örgütlerin büyük bir kan gölüne dönüştürdüğünü hepimiz görüyoruz. Asıl aktörleri, senaristleri görmemize engel olmamalıdır. Karşımızdaki fotoğraf bize şu gerçeği net göstermektedir. İslam dünyasının birliğini, istikbalini yok etmeye yönelik kirli bir senaryo uygulanıyor. Kimi zaman etnik, kimi zaman dini kimi zaman da mezhebi farklılıklar kaşınarak İslam toplumları içeriden çökertilmeye çalışılıyor.
Neo kolonyalist dönem olarak ifade edebileceğimiz refah düzenlerini tahkim etmenin içindedirler. Hedef yalnızca petrolümüz, doğal kaynaklarımız, insan gücümüz değildir. Burada asıl hedef İslam medeniyetinin hayat pınarlarını kurutmaktır. Amaç, Müslümanların omurgasını çürütmek, hepimizi felç etmektir. Müslümanların son 2 asırda yaşadıkları onca saldırıya rağmen küresel anlamda iddialarını sürdürmeyi başarmışlardır.
Batılı kurum, kuruluş ve değerlerin itibarı giderek daha fazla örseleniyor. Suriye’de 7 yıldır vahşete karşı sergilenen kayıtsızlık, mültecilere sınır kapılarında insanlık dışı muameleler, Batı’nın gerçek yüzünü gösterdi. Özgürler, demokrasi gibi değerlerin yerini, neo nazizm ve ırkçılık aldı. İslam ülkelerinin Batı’ya verdikleri yüzlerce milyon dolarlık silah siparişlerinin gerçek kazananları kimlerdir? Ülkelerimizin yeniden yapay sınırlarla parçalanması aslında kimlerin işine geliyor? Bu soruların cevaplarının meseleye daha farklı yaklaşmamıza vesile olacağına inanıyorum. Müslümanlar kendilerine biçilen rolü sorgusuz sualsiz kabul edemez. Kimler tarafından ortaya çıkartıldığı, büyütüldüğü ortaya çıkmış bu katil sürülerinin İslam düşmanlığının aracı yapılmasına seyirci kalamayız. Tüm Müslümanların töhmet altında bırakılması gerçek niyeti ele veriyor.
Bize düşen görev kalkınma hamleleri ile İslam coğrafyasını önemli bir üretim havzasına dönüştürmek, bunun modelini ortaya koymaktır. Bunun için İslam İşbirliği Teşkilatı ve İSEDAK gibi imkanları daha etkin şekilde kullanmanın yollarını bulmalıyız. İSEDAK’ı etkin bir platform olarak kullanmak mecburiyetindeyiz.
Tercihli ticaret sistemine ivedilikle adım atmalıyız. ülkeleri bu doğrultuda harekete geçmeye davet ediyorum. Bir helal akreditasyon komitesi kurduk. Kendi sorunlarımızı çözme kabiliyetimizi de gösterebilmeliyiz. TOBB ile İslam Ticaret, Sanayi ve Tarım Odası’nın çalışmalarını yakından takip ediyorum.