Biz her türlü başarısızlığımızda kaderi suçlayabiliyoruz. Halbuki gerçek öyle değildir.
Bir işte başarı isteyen insan, Allah’ın kanunlarına, âdetlerine karşı temizlik ve razı olmayı korusun. Yaratılış kanunlarına karşı alışkanlık kazansın, yaratılış kanunlarını tanısın. Başka bir deyimle yaratılış kanunlarına aykırı hareket etmesin. Sosyal yapı bağlarına ilgi kursun. Bu olmazsa aksi takdirde, yaratılış, uyumsuzlukla, anlaşmazlıkla cevap verecektir. Yani istenen sonuç alınamayacak ve başarılı olunamayacaktır.
Biz cüzi irademizle hayır, iyi bir şey isteriz Allah külli iradesi ile onu yaratır. Biz cüzi irademizle şerrin, kötülüğün yaratılmasını isteriz, Allah külli iradesi ile onu yaratır. Bilmemiz gereken kötülüğün yaratılmasının kötü olmadığı, kötülüğün işlenmesinin kötü olduğudur.
Başarıda da bu durum geçerlidir. Biz çalışırız, gayret gösteririz, gerekli şartlara uyarız. Allah da külli iradesi ile güzel sonuçları yaratır. Bu kanunda inanan veya inanmayan kim olursa olsun çalışmasının mükafatını görür.
Kader denilince bir ölçünün mevcudiyeti anlaşılır.
Kader, nefsi gururdan ve insan iradesi, sorumsuzluktan kurtarmak içindir ki, imana dair meseleler içine girmişler.
Evet, mânen terakkî etmeyen halk içinde, kaderin kullanma yeri var. Fakat, o da geçmişe ait hadiseler ve musibetler, felaketlerdedir ki, ümitsizliğin ve üzüntünün ilacıdır. Yoksa günahlar ve geleceğe ait hadiseler değildir ki, zevk-eğlenceye ve tembelliğe sebep olsun.
Demek, kader meselesi, teklif-yükümlülük ve sorumluluktan kurtarmak için değildir. Öğünme ve gururdan kurtarmak içindir ki, imana girmiştir. İrade-cüz-ü ihtiyarî, kötülüklere-günahlara kaynak olmak içindir ki, inanca dahil olmuştur. Yoksa güzellikler-iyiliklere kaynak olarak firavunlaşmak için değildir.
İnsan, kötülüklerinden tamamen sorumludur. Çünkü kötülükleri-günahları isteyen odur. Kötülük, tahrip etme nevinden olduğu için, insan bir kötülük ile çok tahripler yapabilir. Müthiş bir cezayı hak eder. Örnek: Bir kibritle bir evi yakmak gibi. Fakat iyiliklerde övünmeye hakkı yoktur. Onda onun hakkı pek azdır. Çünkü iyilikleri isteyen, gerektiren İlahi Rahmet; ve yaratan Allah’ın sonsuz kudretidir. Sual ve cevap, sebep olan ve sebep, ikisi de Haktandır. İnsan yalnız dua ile, iman ile, şuur ile, rıza ile onlara sahip olur.
Bilmemiz gereken kötülüğü işleme, kötülüktür; kötülüğü yaratma, kötülük değildir.
Nasıl ki, pek çok faydaları içine alan bir yağmurdan zarar gören tembel bir adam diyemez, “Yağmur rahmet değil.” Evet, yaratma ve yoktan var etmede bir küçük zarar ile beraber büyük hayır vardır. Bir küçük kötülük için büyük hayırı terk etmek, büyük kötülük olur. Onun için, o küçük kötülük, hayır hükmüne geçer. İlahi yaratmada kötülük ve çirkinlik yoktur. O kötülük şahsın kazanma ve kabiliyetine aittir.