Bediüzzaman Hazretlerinin çok sevdiği talebelerinde Denizlili Hasan Feyzi Yüreğil ağabeyimiz 71 sene önce bugün vefat etmişti. Merhum ağabeyimizi rahmetle anıyoruz.
HASAN FEYZİ YÜREĞİL KİMDİR?
Şair, edip, mutasavvıf ve muallim Hasan Feyzi Yüreğil, 1895 senesinde Denizli’de doğmuştur. Bediüzzaman Hazretlerini 1943 Denizli Mahkemesi sırasında tanıyan Hasan Feyzi Efendi Hapishaneye girmedi, fakat şiir ve yazılarıyla dışarıdan, hapishanedeki Üstad’ına ve Nur Talebelerine sahip çıktı, onlara kol kanat gerdi. Bilhassa, o günlerin çok ağır baskılarına maruz kalan nur talebelerine şiirleriyle moral ve şevk kaynağı oldu. Hasan Feyzi’nin yazdığı bu manzumeler için, Savlı Abdulkadir Ağabeyden, Üstad’tan naklen şu hatırayı almıştık: “Ben dua makamında okuyorum, çünkü o manzumeler ilhamla yazılmış, sizler de dua makamında okuyunuz” buyurmuş Hz. Üstad. (Ağabeyler Anlatıyor-2 sayfa 31) Hasan Feyzi’nin Risale-i Nur Külliyatında çok sayıda şiir ve mektupları var. Ayrıca Hz. Üstad’ın bu mümtaz talebesinden sitayişle bahsettiği mektuplar da var külliyatta.
Hasan Feyzi Efendi, 13 Kasım 1946 tarihinde bir Çarşamba günü, çok sevdiği Üstad’ından on dört sene evvel, Denizli’de vefat etti. Üstad’ına bedel gitti. Bunu şöyle açıklıyor Bediüzzaman Hazretleri: “Nurlar hakkında parlak fıkralarında, bu bîçare kardeşine kendini kurban etmeğe söz verdiğinden ve Nur vazifesini acele yapmasıyla istirahat âlemine gitti.” (Emirdağ L. 189)Kendini kurban etme meselesi ise Hasan Feyzi’nin bir şiirinde şu şekilde geçiyor: “Dahi nezrim bu ki, canım sana kurban olacak!” (Tarihçe-i Hayat 539)
Mezarı Denizli Kabristanındadır. Denizli Şehidi, İslamköylü Hafız Ali Efendiye yakındır.
Hasan feyzi ağabeyin hayatını Bediüzzaman’a nezrettiği şiiri milyonların dilinde.
Çekilip nur-u hidayet yine zindan olacak
Yine fırkat, yine hasret, yine hüsran olacak
Yine sen, yaş yerine kan akıtıp ağla gözüm
Çünkü hicran dolu kalbim yerine hicran olacak
Yine göç var diye mecnuna haber verme sakın
Yine matem, yine zari, yine efgan olacak
Açılan ol gül-ü tevhid, sararıp solsa gerek
Kapanıp Kâbe-i irfan, yine viran olacak
Haber aldım ki, yarın yâd olacakmış bize yar
Ne büyük yâre ki kimler buna derman olacak
Bu büyük derd ü elemden kime şekva edeyim?
İşiten nâlemi, hep ben gibi nâlân olacak.
O şifa bahş olan envarını sen çeksen eğer
Bana kim nur verecek, kim bana Lokman olacak!
O temiz pâk nefesin, âb-ı hayatı bu çölün
Onu dûr etme ki her fert ona reyyan olacak
Hele ol nur-u şerifin kime değmişse eğer,
Küçücük zerre de olsa, meh-i tâban olacak.
O lütufkâr, o keremkâr eli öptükçe benim
Bu küçük kalbi hazinim yine handan olacak.
Bab-ı feyzinden ırak olmayı asla çekemem
Dahi nezrim bu ki canım sana kurban olacak.
Nazarın erse garip başıma ey nur-u Hüda
Bugün artık bu hakir bende de umman olacak.
Bu anasır, yüzüne her ne kadar çekse hicap;
Yine haksın, buna şahid yine Kur’an olacak
Kab-ı Kavseynden alıp dersimi bildim ki ayân,
O güzel nur-u bedi, âleme sultan olacak.
Sakınıp Feyz-i bîçareye bahs açma bugün
Yeni baştan, yine şeydâ, yine giryan olacak.”
Ayrılık şiirinin açıklaması
Hidayetin nuru çekilince, yine her taraf karanlık olacak, yine ayrılık, yine hasret, yine hüsran olacak.
Ey ağlayan gözlerim, yaş yerine kan akıtarak ağla, çünkü, ayrılıklarla dolu olan kalbim yine ayrılıklarla dolacak
Yine göç ve ayrılık var diye mecnuna haber verme sakın. Çünkü yine matem, yine feryat, yine inleyiş ve yine figanlar olacak.
Açılan tevhid gülü bu ayrılıktan dolayı sararıp, solacaktır. İrfan burcu, iman ocağı yine bu ayrılıktan dolayı viraneye dönecektir.
Ben işittim ki yarın sevgili bize yabancı olacakmış, bizden ayrılacakmış. Bu öyle büyük bir yara ki, bu yaraya kimler derman olabilecek?
Bu büyük dert ve elemden ben kime şikâyet edeyim, çünkü benim dert ve elemimi işitenler de benim bu inleyişim karşısında inlemeye başlayacaklar.
O şifa veren nurlarını eğer sen benden çekersen, bana kim nur verecek, beni kim aydınlatacak? Benim dertlerime kim Lokman olup, tedavi edebilecek?
Ey sevgili Üstadım, senin o temiz pâk nefesin bu çölün, bu kurak talebenizin hayat suyudur, can kaynağıdır, ne olur bu hayat menbaını benden uzaklaştırma, çünkü benim gibi her fert, her şahıs bu kaynaktan bana kana kana içip doyacaktır.
O şerefli nurun kime değmişse, o nurla şereflenenler küçücük bir zerre de olsalar, o nur sayesinde ışık saçan bir ay parçası olacaklardır.
O ulu sultanın lütuf ve kerem dolu mübarek elini öptükçe benim küçücük kalbim seinç sürûrla dolacak.
Ey büyük Üstad, senin feyizli kapından uzakta kalmaya asla dayanamam, bu ıraklığı çekemem.
Benim adağım, arzum ve dileğim şu ki, canım sana kurban olsun, hayatım sana feda olsun.
Senin bakışın benim garip başıma bir değse, sen bana bir nazar etsen ey Allah’ın nuru! O zaman bu küçük kul, o vakit, o nur sayesinde bir umman olacaktır.
Bu mevcudat yüzüne her ne kadar perde çekse, seni görmemezlikten gelse, sen yine haksın, buna şahid ise Kur’an’dır.
Ben dersimi Kab-ı Kavseynden aldım ve gayet açık bildim ki, bu güzel ve eşsiz nur bütün dünyaya sultan olacaktır.
Sakın! Bu bîçare Hasan Feyzi’ye herhangi bir bahis açma, çünkü bu Hasan Feyzi yeni baştan âşık olacak, yeniden ağlamaya başlayacaktır.
Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin kahraman talebelerinden Hasan Feyzi Yüreğil Ağabeyimizin, vefatından kısa bir süre önce yazdığı ve Üstad Hazretleri yerine vefat etme arzusunu beyan etmiş olduğu şiirini ve bu şiirin açıklamasını Necmeddin Şahiner Ağabeyimizin Son şahitler adlı kitabından alıntı yapıldı.