Hikmetli yaratıcı olan Allah, insan bedenini gayet muntazam bir şehir hükmünde, mükemmel bir saray suretinde yaratmıştır. Bu mükemmel yapının hayatiyetinin devam etmesinde mide, bağırsaklar ve karaciğer çok önemli görevler yapmaktadırlar.
İnsan bir gıdayı ağzına aldıktan sonra o gıdada kokuşmuşluk, çürüklük, ekşilik, acılık varsa değerlendirir ve daha baştan yemez. Eğer gıda sağlamsa önce dişlerin değirmeni ile parçalanır, tükrükle ıslatılır. Daha sonra yemek borusuna gönderilir. Yemek borusunda peristaltik (sığamsal, solucan halkalarının hareketine benzeyen ve içindeki maddeleri aşağı doğru iten mide ve barsak hareketleri) hareketle özefagus alt sfinkterini (Vücudun herhangi bir deliğinde açılıp kapanan halkamsı kas kümesi. örneğin; yemek borusu ile mide arasında Alt özofagel sfinkteri adıyla da bilinen kas) geçip mideye ulaşır. Midenin alt kısmındaki pilor sfinkteri kapatılır. Midede gıdaların cinsine göre 3-4 saat süren bir hazım faaliyeti başlar. Bu arada su ve sulu gıdalar mideden emilir. Kana karışır.
Mideye giren karışık gıdaların muhtelif organlar ve hücrelere göre tam olarak farklı bir şekilde ayrılmalarına bakalım, hikmetin kemali içinde kudretin kemâlini görelim.
Evet, insan kâinatın en şereflisi ve sebepler içinde iradesi en geniş olduğu halde, irade ile yaptığı işler içinde yemek ve içmek gibi en basit bir işinde, yüz parçasından ancak bir parçası insana ait olabilir. Sebeplerin sultanı olan insan, böyle eli bağlı, tesirsiz olursa öteki cansız sebepler ne halt edebilir?
Midede hazmedilme işi biten gıdalar oniki parmak bağırsağına gelir. Burada pankreas ve karaciğerden gelen salgılarla karışır. Daha sonra ince bağırsakların jejenum ve ileum bölümlerinden iyice hazmedilmiş gıdalar villuslar aracılığı ile alınarak vena porta aracılığı ile karaciğere taşınır. Bağırsaksız insan yaşayamaz. Bağırsaklar immun sistemde yer alan en önemli organdır. Bu nedenle günümüzde bağırsak nakli yapılsa dahi iyi sonuç alınamamaktadır.
Gıdaların posa olacak kısmı kalınbağırsağa gelir ve oradan defekasyonla atılır.
Karaciğer büyük bir fabrikadır. En önemli görevi vücuda yararı olmayan toksin, zehir olabilecek maddeleri kana ve genel dolaşıma vermemektir. Karaciğersiz bir insan yaşayamaz. Karaciğerin beş yüz civarında görevi vardır. Karaciğerin yokluğunda veya yetmezliğinde hayati tehlike vardır. İlaçların çoğu karaciğerde metabolize edilir. Alınan gıdalar karaciğerde vücuda yarayacak hale gelir. Bu gıdalar ihtiyaç varsa ya direkt kana karıştırılır, kana gönderilir. Veya karaciğerde depo edilir, saklanır. Karaciğer’in (%70’i alınsa bile), kalan %30’luk kısım genişler ve karaciğer orijinal boyutlarına tekrar ulaşır.
Yemek yemek, vücudumuzun hayatiyetinin devamı, bekası ve beslenmesi içindir. Bu nedenle gıdalar ağza girebilmesi için bazı işlemlere tabi tutulur. Gıdalar seçilir, çürükleri ayıklanır ve gerekiyorsa pişirilir. Yediklerimiz rızık olarak ağzımız aracılığı ile vücudumuza girmektedir. O vücut içinde dört mutfakta pişirilmektedir. Bu dört mutfak nedir? Ağız, mide, bağırsaklar ve karaciğer’dir. Gıdalar dört şaşılacak değişimi geçirmektedir. Bu değişimler parçalanma ve tükrükle karışma sonucu ağızda, mide özsuları aracılığı ile midede, safra kesesi ve pankreastan gelen salgılar ile oniki parmak bağırsağında ve büyük bir fabrika olan karaciğerde olmaktadır. Gıdalar dört süzgeçten süzülmektedir. Bu süzgeçlerden ilki olan ağızda çürük, bozuk maddeler saf dışı edilmektedir. İnce bağırsaklarda villüsler aracılığı ile vücuda yarayışlı kısımlar alınmaktadır. Kalın bağırsaklarda posa ve vücuda yarayışsız gıdalar atılmaktadır. İnce bağırsaklardan gelen gıdalar karaciğerde süzülüp kana karışmaktadır. Ayrıca kanı ve sıvıları süzen organ olarak böbrekler devreye girmektedir.
Sonuç olarak alınan gıdalar vücudun dört bir tarafına yayılarak, bütün muhtaç olan organların çeşitli ve ayrı ayrı ihtiyaç derecelerine göre, Hakiki rızık vericinin yardımıyla ve muntazam kanunları ile taksim edilir, kısımlara ayrılır.
“Sanatıyla akıllara durgunluk veren onları şaşırtan Allah’ı noksanlardan eksiklerden tenzih ederim.”