“Mevcuda iktifâ dûn-himmetliktir.“[1] Yani insan elindeki ile yetinmemelidir. Azıcık aşım ağrısız başım dememelidir. İnsan için ancak çalıştığı olduğuna göre kulluk vazifesini unutmadan çalışmalı, çalışmalı, çalışmalıdır.
Mevcut bilgisine, servetine, birikimlerine, tecrübelerine, imkânlarına, manevi makamına yenilerini katma isteğinden uzak yaşamak himmet değil himmetsizliktir. Zira yeni hedeflere doğru yürümek kişinin hem kendisine hem de başkalarına yeni şeyler kazandıracaktır. Bu maddi ve manevi ilerlemeden ve bu kazançlardan başkaları da fayda görecektir. Yani insan aslan gibi olmalı çalışıp çabalamalıdır. Kendisinde artanlardan da başkaları faydalansın.
Azıcık aşım ağrısız başım diyen elindeki mevcutla yetinen kişi kendisini sınırlamış olur. Daha ileri gitmek konusunda kendi kendine pranga vurmuş olur. Hâlbuki “daha yok mu?” deyip maddi ve manevi kemâlat ufuklarında mesafe almak için ciddi ceht ve gayret göstermeliyiz. Başarılı olanlar analarının karnından başarılı doğmuyor, onlar ciddi gayret sarfediyorlar sonuçta Allah da veriyor. Bu dünya hikmet yeridir. Hadiseler hikmet tahtında cereyan eder.
Mevcuda iktifâ, himmetsizliktir. Sözünün baş kısmında “Semere-i sa’yine ve kısmetine rıza kanaattir, meyl-i sa’yi kuvvetlendirir.”[2] İfadeleri yer almaktadır. Yani çalışmanın sonucuna ve kısmetine rıza kanaattir. Çalışma meylini kuvvetlendirir. İnsana ahret için dünyaya çalışa şevki verir. Çünkü “dünya ahiretin tarlasıdır.”
Tembelliğimize tevekkül kılıfı uydurmamak lazım.
Mehmet Akif ne güzel söyler:
MÜTEVEKKİL
“Kadermiş” Öyle mi? Haşa, bu söz değil doğru;
Belanı istedin, Allah da verdi… Doğrusu bu.
“Çalış” dedikçe Şeriat, çalışmadın, durdun,
Onun hesabına birçok hurafe uydurdun!
Sonunda bir de “Tevekkül” sokuşturup Araya,
Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya!…
…..
Tevekkül, Tevhid Dîni olan İslâmiyetin en çok önem verdiği ahlâkî değerlerden birisidir. Kur’ân “Allah’a tevekkül et; Vekîl olarak Allah yeter”[3] buyurur.
Kur’ân’da, “Öyleyse bir işi bitirince, diğerine giriş”[4] âyeti ile “İnsan için ancak çalıştığı kadarı vardır”[5] âyetleri mevcutla yetinmeyi men edip çalışmak için teşvik etmektedir.
Sebeplere müracaat aşamasında işi sağlam tutarak, işe gerekli önemi vermek ve büyük bir fedakârlıkla işe sarılmak gerekir. Sonuçta herkes çalıştığı kadar muvaffak olacaktır. “Ne kadar bulgur o kadar köfte.”
Verenin Allah olduğu, çalışması gerekenin de “biz” olduğumuz gerçeğini iyi kavrarsak, yaptığımız işi bir ibadet titizliği içinde yaparız. Ve Allah’ın izniyle muvaffak oluruz.
Prof. Dr. Sıtkı Göksu
[1] Mektubat, 477
[2] Mektubat, 477
[3] Âl-i İmran, 173
[4] Tin Sûresi, 7
[5] Necm Sûresi, 39