TEKNOLOJİ BABALARA “Babalığı” UNUTTURDU
Ruhen Evde Olmayan Babalar!
Eskiden anneler çocuklara “Dinimizin direği namaz, evimizin direği babanız!” derlerdi. Oysa günümüzde babaların yükleri ağırlaşıp evlerde fazla duramayınca ailenin direkleri de zayıflamaya başladı. Babaların yükleri ağırlaşınca çocuklara gereken zamanı ayırıp onlarla ilgilen(e)memektedirler.
Eskiden evlerde televizyon, telefon, buzdolabı, bilgisayar, araba tekti. Bunlar, tüm ailenin ihtiyaçlarını karşılıyordu. Bunlar ortak paylaşım olunca hem aile bireyleri birlikteliklerini sağlıyor hem de ailenin ekonomik gücünü fazla zorlamıyordu.
Oysa günümüzde her odada bir televizyon ve salon içinde dev ekranlı plazma, herkesin elinde birer dokunmatik telefon ve internetiyle beraber, buzdolapları yetmez oldu derin dondurucular, araba eşlerin yanında çocuklara da alınmaya başlandı. Aile bireylerinin teknolojik ihtiyaçlarının yanı sıra eğitim ihtiyaçları da aile bütçesini zorlamaya başladı.
Hayat teknolojiye bağlı kalınca babalarda daha fazla kazanmak için daha fazla çalışmaya başladılar. Eve geç saatlerde gelen babalar, çocuklarına gereken ilgi ve alaka gösteremeyeceklerinden aile bağlarını ayakta tutan direklerde zayıflamaya başlayacaktır.
Daha düne kadar sabah kahvaltıları ailecek birlikte yapılır, işine giden işine okuluna giden okuluna giderdi. Günümüzde sabah kahvaltıları kalktı. Babalar işyerlerinde, çocuklar okulda kahvaltı yapmaktadır.
Akşam yemekleri ise çocuklar, okuldan gelince yiyor ve odalarına çekilmektedirler. Baba işten ne zaman gelirse o zaman yiyor. Baba çocukların çocuklarda babaların yüzünü görmemektedirler.
Oysa eskiden aile bireyleri akşamları yemekte birlikte olunur ve günü değerlendirirlerdi. Aile değerlerinden tutunda toplumsal kurallara kadar her şeyi çocuklar burada öğrenirlerdi. Harçlıklar babadan alınır ve babalarında evde bir ağırlığı vardı.
Çocuklar eskiden babalarında çekinirdi, annelerde bunun için söz dinlemeyen çocukları babalarıyla korkuturdu. Günümüzde ise çocuklar iş yoğunluğunun içinde babalarını gör(e)memektedir. Görenlerde geç saatlerde görmekte ve “Aaa, babam gelmiş!” “Meraba baba!” diyerek odalarını çekilmektedir.
Ailede babanın ağırlığına dikkat çeken İmam Gazali Hazretleri, baba ve çocuk terbiyesi hakkında şöyle demektedir:
“Baba, baba olduğunu, büyüklüğünü hissettirmelidir. Anne de çocuğunu baba ile korkutmalıdır. Gündüz uyutmamalıdır, zira gevşek olur. Yumuşak yatakta yatırmak doğru değildir. Hafif sert yatakta yatırılırsa bedeni kuvvetli olur. Çocuğa fazla baskı yapmamalıdır. Sıkılmaktan ve üzülmekten dolayı kötü huy peyda eder ve kalbi katılaşır.
Herkese karşı alçakgönüllü olmanın faziletini tekrar tekrar anlatmalıdır. Çocuğun kimseden para almamasını, bilakis daima para vermesini teşvik etmelidir. Fazla konuşmamasını, katiyen yemin etmemesini, sorulmadan cevap vermeye kalkmamasını, kendinden büyüğüne karşı saygı göstermesini ve onun önünden yürümemesini, dilini kötü söz söylemekten, sövmekten ve lânetten korumasını öğretmelidir.”
Sonuç olarak babalar, ruhen evde olamayınca vicdanen de rahat olmayacaklardı. Günümüz babaları çocuklarına yeterli zaman ayır(a)mayıp onlarla ilgilen(e)medikleri için kendilerini suçlu hissedeceklerdir. Buda babaların çocukların her istediklerini almalarına neden olacaktır. Başka bir ifadeyle babalar, kişilikleriyle değil aldıklarıyla çocuklarının yanlarında olduklarını hissettirmeye çalışacaklardır. Bunu sonucunda da günümüz çocuklarının tüm ihtiyaçları karşılanmamış fakat baba ihtiyaçları karşılanmamış çocukların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Babaların tekrar eve dönmeleri içinde aile ihtiyaçları tekrar gözden geçirilmesi gerekir. Çünkü çocukların babalara, babalarında çocuklarına ihtiyaçları vardı.
Kuma’sız Babalara İhtiyaç Var…
Bazı babalar işe, evden erken çıkıp geç gelirken bazı babalarda eve bedenen gelirken ruhen gel(e)memektedirler. Sadece bedenen eve gelen babalar, evi de sadece karnının doyurmak ve yatmak için kullanmaktadırlar. Bu babalar, eve geldikleri zaman soracakları ilk şeyde; “Televizyonun kumandası nerdedir?” olacaktır. Kumanda sormayan babalar da internette sanal alemde gezintiye çıktıkları için yine ruhen evde olmayacaktır.
Bu babalar internete ya da televizyona ayırdığı zamanın üçte birini çocuklarına ayır(a)mazlar. Ya da internette cetleştiği insanlara verdiği değeri çocuklarından esirgerler. Yani başkalarına gösterdikleri ilgi ve alakayı çocuklarına çok görürler. Bankamatik görevinden başka görevi olduğunu düşünmeyen babalara bir şey sorduğunu zamanda verecekleri tepkilerde bellidir.
Babamla bir konuda konuşmak istediğimde; “Seni dinliyorum.” der. Bunun üzerine ben de başlarım anlatmaya. Fakat babam bir taraftan beni dinlerken bir taraftan da elinde televizyon kumandasıyla kanal kanal gezer. Konuşmamın sonunda baba bu konuda ne diyorsun dediğimde:
“Hangi konuda?” der. Ben de istemeyerek tepki verdiğimde ise:
“Öf ya, ağız tadıyla bir haber dahi seyrettirmiyorsunuz!” diyerek tepki gösterir.
Görevinin sadece bankamatik görevi olduğunu düşünen babalara da eğitimciler, çocuklarınızla arkadaş olun diyorlar. Bu, babaların ruhen eve dönmediği sürece sıkıntıların devam edeceği gösteriyor. Onun için babalar ruhen eve dönünce çocuklarda odalarında çıkacaktır. Odalarından ve sanal alemde çıkan çocuklarda aile hayatının bireyi olduğunu fark edeceklerdir.
Çocuklara aile olduğunu hissettirebilmek içinde onlarla nitelikli zaman geçirmek gerekir. Bunun içinde çocuklarla sabahtan akşama kadar beraber olmak gerekmiyor. Paylaşımların olabileceği ortamlar oluşturarak değerlendirmek gerekir.
Mehmet Emin Karabacak
11 Şubat 2015
Çocuk ve Aile Yazıları’ndan