Evet, sevgili okurlar.
Bilindiği üzre oluşan, gelişen olaylar, yerküremizin “vahim” halini bize anlatıyor.
Olup bitenler ne yazık ki, hâkimiyetin güçlünün elinde olduğunu, mazlumun ve mustazafın her gün biraz daha ezildiğini ortaya koymaktadır…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün Amerika’nın Newyork kentine gitmesi de, bu yöndedir.
BM topluluğunda konuşacak olan Erdoğan, her zaman olduğu gibi, yine dik durma pozisyonunu gerçekleştirecektir.
İman gücü elbette ki onu konuşturacaktır.
Küresel güçlerin orada bir araya gelmesi bize göre Erdoğan için büyük bir fırsattır.
Bu küresel dünyada zalimlerin, diktanın, güç kullanarak mazlumların ezilmesine yönelik Erdoğan, elbette ki tüm olup bitenleri dile getirecektir.
Zaten dün Atatürk Havalimanında dünya medyası önünde yaptığı açıklamalar, hiç kuşkusuz ki dünya liderlerinin kulağını çınlatmıştır…
Öyle ümit ediyoruz ki Erdoğan’ın yaptığı konuşmanın başında gelen en ilginç başlıklardan birisi de Arakan’daki Müslümanların dünyanın gözü önünde büyük katliama maruz kaldığı gerçeğidir…
Tarih boyunca yeryüzünde mazlumların çektiği ızdıraplar…
Sonuç itibariyle zalimin yapmış olduğu zulmün içinde boğulmuş olan İslam dünyasının hal-i pür melalini ve zalimleri koruyun kollayan zihniyeti tarihin akışı içerisinde, yüzlerine vuracaktır.
* * *
Bakınız, basın mensuplarına yaptığı açıklamanın başlıkları aynen yukarıda açıklamaya çalıştığımız gibidir.
Aynen şöyle diyor;
“Küresel barış, güvenlik ve refahın tesisi noktasında bizim de elzem gördüğümüz bazı başlıklarda üst düzeyli toplantılar da yapılacak. İslam İşbirliği Teşkilatı’nın dönem başkanı olarak Rohingya Müslümanları Temas Grubu Toplantısı bunlardan bir tanesidir.
Ülkemizin de desteğiyle katılım düzeyi yükseltilen bu toplantının, Arakan’da yaşanan insanlık dramının uluslararası toplumun gündemine taşınması açısından son derece önemli olduğunu düşünüyorum.
Türkiye olarak bu toplantının Arakanlı kardeşlerimizin sıkıntılarına bir nebze olsun çare olmasını diliyorum.”
* * *
Sevgili okurlar.
Dile getirmek istediğimiz Türkiye’nin başına ördürülmek istenen çorap, kurulmak istenen hileli tuzaklar, emperyalist güçlerin bir ittifakı sonucudur.
Ama heyhat!
Tüm bunlar ve onların mekir ve hileleri elbette ki geri tepecektir.
Zira karşılarında Avrupa medeniyetine hayranlık besleyen düşük iradeli devlet adamı yok artık.
Çok büyük bütünlük arz eden, iman gücüyle dünyaya “Eyvallah” demeyen, tabiri caizse hükmen meydan okuyan büyük bir devlet adamı var artık karşılarında…
Ki, o da Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Bakınız, can dostlar.
Bu söylediklerimizi, Yeni Şafak Gazetesinin köşe yazarlarından Yusuf Kaplan beyefendi, “Çember daralıyor ama Türkiye herkesi şaşırtacak” başlıklı yazısında teyyid ediyor…
Yazısından bir bölümünü sizinle paylaşmak istiyorum…
Buyurun beraber okuyalım.
Sayın Kaplan, ne gibi çarpıcı, dikkat çekici tespitlerde bulunuyor..
Kendisini tebrik ediyor ve kutluyoruz.
***
“Takke düştü, kel göründü: Türkiye, dizginlenemeyecek kadar büyümeye başlayınca Batılılar niyetlerini açık ettiler.
Türkiye sözümona Batı ittifakının bir üyesi ama başta ABD ve Almanya olmak üzere küresel kapitalist sistemin önde gelen ülkeleri, Türkiye’nin gelişini durdurmak, Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak ve vurmak için her yolu deniyorlar.
Çember daralıyor…
Önümüze yüzyıl önceki gibi bir Sevr Planı koymaktan çekinmeyecek emperyalist ülkeler!
Türkiye, önce haklı olarak diplomatik yolları tüketerek stratejik inisiyatifi ele geçirmeye çalışıyor… Önce oyun-bozmak, sonra oyun-kurmak gerekiyor çünkü…
Astana süreci, oyun-bozma imkânlarını araştıran ve harekete geçiren bir süreç.
Çember daralıyor ama Türkiye de uyumuyor: Ve herkesi şaşırtacak…”
* * *
Evet, sevgili okurlar.
Gerçekten Yusuf Kaplan Bey’in tespitlerine katılmamak mümkün değil.
“Su uyur, düşman uyumaz” örneğiyle yola çıkarsak, tüm bu olup bitenleri daha açık okuyabiliriz.
Yukarıda da ifade etmeye çalıştığım gibi…
Onlar ne kadar çemberi daraltırsa daraltsınlar, elbette ki karşılarında iman gücüyle ayakta duran, inanç ve İslam yüceliğini küfür sistemlerine kaptırmayacak İslam dünyasının bir lideri var.
O da Erdoğan’dır.
Erdoğan, geniş çaplı fikir ve iman üstünlüğüyle hareket etmektedir..
Ki bu vasfı herkesin malumudur.
Dünya liderleri de ve BM de bunu çok iyi biliyorlar…
Net olarak okuyup, zaten ona göre cephe oluşturuyorlar…
Ama her şeyden evvel bize göre Erdoğan’ın bir de arkasına dönüp Türkiye’nin içindeki püsküllü belaları da görmesi gerekir.
Bu püsküllü belalardan birkaç tanesini burada sizinle paylaşmak arzusundayız.
Başta Cumhuriyet Halk Parti ve liderinin birer fitne unsuru teşkil etmesi…
Türkiye’nin başına yakın tarihimiz boyunca hep bela olmuştur, fitne teşkil ederek, provokatif kimliği körüklemiştir..
Her tarafı kışkırtıyor.
Ve hainlerle işbirliği içinde olduğunu pervasızca da gösterip dile getirebiliyor..
İkincisi AK Parti teşkilatının içinde Güneydoğu Anadolu’da PKK ve FETÖ ile işbirliği yapan şahsiyetlerin varlığı…
AK Partiye en yakın insanlar olarak kendilerini idame etmeleri, partiye ve Erdoğan’ın çalışmalarına çok büyük zarar verdiğini ve verebileceğini her platformda dile getiriyoruz..
Ki, yarattığı tahribatlar orta yerdedir..
Bunların varlığı ve faaliyetleri, tıpkı Selçuklu İmparatorluğunun devlet adamlarına karşı Hasan Sabbah’ların yaptığı gibi…
Bugün ülkemizde de münafıkça çalışan ve her zaman bukalemun gibi yön değiştirerek çeşitli renklere bürünenler var.
Bunlar da hem Erdoğan’ın, hem partisinin, hem de ülkenin, hem de bölgemizin başına birer püsküllü bela durumundadırlar..
Bunların başını çeken de Büyükşehir ve Yenişehir kayyumlarıdır.
Ve o kayyumları yönlendiren ellerdir.
Bizden dostça söylemek…
Takdir elbette ki zat-ı âlilerinindir, hiç kimsenin diyeceği bir şey yoktur.
En derin saygı ve sevgilerimle.
Bu makale diyarbakirsoz.com sitesinden alınmıştır