BTK, geleneksel sokak oyunlarının tahtını alan dijital oyunların çocukların ruh sağlığını olumsuz etkilediğini bildirdi.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), geleneksel sokak oyunlarının tahtını alan dijital oyunların çocukların ruh sağlığını olumsuz etkilediğini bildirdi.
Çocukların sosyal ilişkilerini ve zihni becerilerini geliştiren saklambaç, körebe, seksek, ip atlama, beş taş gibi geleneksel sokak oyunlarının yerini tablet ve cep telefonları aldı. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), dijital oyunların beraberinde getirdiği tehlikelere karşı ebeveynleri uyardı.
Dijital oyun endüstrisinin bugün dünyada 24,75 milyar dolar bütçesi ile medya dünyasının önemli bir bölümünü oluşturduğunun vurgulandığı BTK açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “Dijital oyunların bir milyarın üzerinde kullanıcısı bulunmaktadır. Dijital oyunların kullanıcılar üzerindeki en önemli etkisi, psikolojik ve fizyolojik bağımlılık boyutudur. Dijital oyun bağımlılığı; sosyal veya duygusal sorunlara neden olduğu halde, kişinin bilgisayar ya da video oyunlarını aşırı şekilde kullanması ve bu aşırı kullanımı kontrol edememesi şeklinde tanımlanabilir. Dijital oyun bağımlılığı kavramı, oyunda geçirilen süreden ziyade, ortaya çıkan olumsuz sonuçları ifade etmektedir. Üniversite öğrencileri üzerine bir alan araştırması sonuçlarına göre, her 5 üniversite öğrencisinden 1’i oyun bağımlılığı riski taşımaktadır. Her 3 kişiden 1’i, her gün en az 1 saat olmak üzere, saatlerce oyun başında zaman geçirmektedir. Aynı çalışmada; erkek öğrencilerin, kız öğrencilerden daha ciddi bir şekilde bilgisayar oyunlarının etkilerine maruz kaldığı görülmüştür. Erkekler daha çok aksiyon-macera, strateji, spor ve çevrimiçi şiddet içerikli oyunları tercih ederken, kızlar eğitsel soru-cevap ve zeka oyunlarını tercih etmektedir.”
Erkeklere savaş, kızlara makyaj oyunları dayatılıyor
Çevrimiçi oyunların genel olarak ’erkek oyunları’ ve ’kız oyunları’ şeklinde ayrıldığının görüldüğünün dile getirildiği BTK açıklamasında, “Erkeklere savaş ve şiddet oyunları dayatılırken; kız çocuklarına, kız giydirme, makyaj, kuaför oyunları, oda-ev oyunları, gelinlik-kıyafet, prens-prenses oyunlarının dayatıldığı görülmektedir. Kız çocuklarına çoğunlukla ev, evin odaları veya mutfak gibi kapalı alanlarda oynanan oyunlar sunulurken, erkek çocuklarına park, bahçe gibi açık havada oynanan oyunlar sunulmaktadır. Kızlar için güçsüz, erkekler için ise güçlü imajı oluşturulmaktadır. Yine kadın karakterler savaş oyunlarında dahi, gerçek olamayacak kadar ince, makyajlı, gerçeklerden uzak bir fizik ile ve arzu nesneleri olarak lanse edilirken; erkek karakterlerin kaslı, son derece düzgün bir fiziğe sahip oldukları görülmektedir. Böylece ideal vücut, güzellik gibi algılar bozulup, popüler kültür ekseninde yeniden inşa edilmektedir. Üretilen bu sahte değer yargıları ile çocukların beslenme düzenleri ve sporla ilişkileri olumsuz yönde etkilenirken, üretilen bu yapay algı ve cinsiyet kalıpları ile çocuklar özgüven sorunları yaşamaktadırlar” denildi.
Son zamanlarda video oyunları ile ilgili yapılan içerik analizlerinin oyunların yüzde 89’unun şiddet içerdiğini gösterdiğinin belirtildiği açıklamada şu görüşlere yer verildi:
“Şiddet içerikli oyunlar, gelişim aşamasındaki kişiliğe zarar verirken, doğru ile yanlışı ayırt edemeyen çocuk ve gençler için oldukça tehlikeli durumlar oluşturabilmektedir. Bazı bilgisayar oyunları ile gençler, oyun üreticisinin bilinçli tercihi ile ruh sağlıkları bozulmak suretiyle, intihara yönlendirilebilmektedir. Oyun için gece uyanmaları istenen gençlerin hayatları düzensizleştirilerek, korku gerçekte var olmayan şeyleri oluşturan video ve görüntüler izlemeleri sağlanıyor. Günlerce devam eden bu süreçte, yanlış değer yargıları uyandırılarak, değersizlik hissi aşılanıyor. Oyun kılıfı altında kendileri hakkındaki kişisel bilgileri phishing yoluyla çalınan gençler tehdit, şantaj ve siber zorbalık yoluyla tuzağa düşürülerek, intihara sürüklenebiliyorlar. Yapılan araştırmalar şiddet içeren dijital oyunların; yalnızlık, depresyon, saldırganlık, şiddet eğilimi, olumlu sosyal davranışlarda azalma, dikkat sorunları, düşmanca duygularda artış ve şiddete karşı duyarsızlaşma gibi psikososyal problemlerle ilişkili olduğunu göstermiştir.”