Hocanın ve öğrencinin farklı talepleri olabilir. Mühim olan orta yerde buluşmaktır. Hani ne denilmiş: “ Şu öğrenciler olmasa okulları ne güzel yönetirdim.” Hoca öğrenci ilişkilerinde ilkokul düzeyinde sac ayağının üçüncüsü olarak veliler de devreye girmektedir. İnsanlık tarihi boyunca eğitici öğrenci münasebetleri süregelmiştir. Eğiticilerin fedakarlıkları talebeleri üzerinde müspet ve kalıcı etki bırakmıştır. Talebeler de fiili olarak örnekler gördükleri eğiticilerinden çok etkilenmişlerdir.
Öğretmen sevilirse dersi de sevilir. Öğretmenden nefret edilirse dersten de nefret edilir. O yüzden öğrenim seviyeli bir öğrenci-öğretmen ilişkisidir.
Hoca öğrenci ilişkilerini objektif kriterlerle değerlendirmek için bilim insanları çok emek sarf etmişleridir.
Hangi konu olursa olsun bir hoca konuyu anlatmadan önce öğrencilerine konunun muhtevası hakkında bilgi vermelidir. Bugün veya bu hafta şu şu konuları anlatacağım demelidir. Bu durum öğrencinin zihnen hazırlanmasını sağlar.
Daha sonra anlatılacak konuları organize etmek gerekir.
Düzenli bir programla dersler, konular anlatılmalıdır. İnsanın dikkatli dinleme süresinin 30-40 dakika olduğu nazara alınarak anlatılacak dersler blok yapılmamalıdır. Dersler gereksiz uzatılmamalıdır. Sizin ne anlattığınız değil karşıdakinin ne anladığı önemlidir. Öğrencilerin kapasitelerine bakılmalıdır. Şartlar aşırı zorlanmamalıdır.
Anlatılan dersler, anlatılan konuda en iyi olmaları için gençleri motive etmelidir. O öğrenciler sahasında daha iyi olabilmek için yeterli, gerekli bilgiyi ve motivasyonu almalıdır.
Anlatılan konular tatbikatla, pratikle ilgili konularsa öğrenciye yeterli pratik yaptırılmalı ve yeterli beceriyi kazanması sağlanmalıdır.
“Gerçek öğretmen zamanla kendisini gereksiz kılan öğretmendir” yani, öğretmen başlangıçta öğrencinin elinden tutarak yaptırdığı işi, daha sonra uzaktan gözlemlemeli, en sonunda da bütünüyle ona bırakmalıdır.
Öğretmen dikte edici değil ikna edici olmalıdır. Öğrenci ezberci ve taklitçi değil; analiz ve sentez sahibi olmalıdır.
Öğretmen de sadece nakil yapmamalı, naklettiği bilgileri hazmedip öğrencinin sindirim kabiliyetine göre sunmalı. Koyunun yediklerini sindirip kuzusuna süt olarak vermesi gibi olmalı; karganın yavrusuna sindirilmemiş gıdaları vermesi gibi olmamalı. Yani meşhur vecizede ifade edildiği gibi olmalıdır: “Âlim-i mürşid koyun olmalı, kuş olmamalı. Koyun kuzusuna süt, kuş yavrusuna kay verir.”
Öğretmen sadece bilgi öğretmemeli “öğrenmeyi” öğretmelidir. Öğrenci de sadece bilgi öğrenmemeli, bilgiyi kullanabilmeyi de öğrenmelidir.
Öğrenciler öğrencilikleri boyunca bilgi ve görgülerini artırmaları için teorik ve pratik bilgilendirilmelerden yararlandırılmalıdırlar.
Öğrenciler çalıştıkları kurumdaki herkesle (temizlikçisinden-müdürüne) iyi iletişim kurmalıdırlar.
Eğitimciler öğrencileri ile iyi iletişim kurmalıdırlar.
Eğitimciler mesleki bilgi ve deneyimlerini öğrencileri ile paylaşmalıdırlar.
Hangi meslek dalında olursa olsun; öğrenciyi gelecekte o mesleği icra edecek bir meslektaşımız olarak görmeliyiz ve elinden tutmalıyız.