(1. BÖLÜM) | (2. BÖLÜM) | (3. BÖLÜM) | (4. BÖLÜM) | (5. BÖLÜM) | (6. BÖLÜM) | (7. BÖLÜM)
17. BEDİÜZZAMAN’IN UMUMİ DUALARINDAN NUMUNELER
Bediüzzaman’ın Hz. Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) ve ferdi dualarından ayrı olarak umumi manada çeşitli mevzuları ihata eden duaları da bulunmaktadır. Daha çok Mektûbat’ında yer alan bu dualarından birkaç numuneyi burada takdim ediyoruz:
“Ya İlâhi ve ya Rab!
“Ben iman gözüyle ve Kur’ân talimiyle ve nuruyla ve Resul-i Ekrem’in (aleyhisselâm) dersiyle ve İsm-i Hâkimin göstermesiyle görüyorum ki, gökyüzünde hiçbir deveran yoktur ki, böyle intizamıyla Senin mevcudiyetine işaret ve delalet etmesin.
“Ey Kâdir-i Zülcelâl!
“Cevv-i fezadaki hava, bulut ve yağmur, yıldırım ve şimşek Senin mülkünde Senin emrinle, Senin kudretinle musah-har ve vazifedardır.”
Üstat Bediüzzaman’ın, daha çok Cenab-ı Hakkın yüce adını zikrederek yaptığı ve “Besmele”ye ağırlık verdiği bir duası da şöyledir:
“Ey dünyada daha çok Rahman ve âhirette de Rahîm isimlerini tecelli ettiren Allah’ım! Bismillahirrahmanirra-him hürmetine, Rahimiyetine yakışır şekilde bize merhamet et! Rahmâniyetine yaraşır şekilde bize Bismillâhirrahmânirrahîm’in sırlarını anlamayı nasib eyle! Âmin…”
“Allah’ım! Bismillah’ın sırları hürmetine, âlemlere rahmet olarak gönderdiğin Zâta, onun bütün âl ve ashabına, Senin rahmetine ve onun şanına yakışır şekilde salât ve selâm eyle. Bize öyle bir merhamette bulun ki, bu, Senin dışındaki yaratıklarına ihtiyaç bırakmasın. Âmin!”
Ustad Bediüzzaman’ın şimdi takdim edeceğimiz duası da, her ne kadar ferdi bir mahiyet arzediyor gibi görünse de, her mü’min için numune alınabilecek durumdadır:
“İlâhi! Günahlar dilimi tuttu. Emrine karşı itaatsizliğimin çokluğu utancımdan ne diyeceğimi bilemez hale getirdi. Şiddetli gaflet sesimi kıstı. Rahmet kapını çalıyor ve efendim, dayanağım olan Şeyh Abdülkadir Geylânî’nin Sence makbul ve kapıcının yanında tanınan sesiyle mağfiret ka-pında durarak sesleniyorum.”
Yukarıda bir numune olarak takdim ettiğimiz dua, bazı noktalarda bir önceki duaya müşabih gibi telakki edilse de, burada hususan Şeyh Abdülkadir Geylânî’nin himmeti talep edilmektedir.
Bilinen bir hakikattir ki, Bediüzzaman, dünyanın fâniliğini, aldatıcılığını daima göz önünde bulundurmuş, hep ebedî olan âhiret âlemine yönelmiştir. Bunun, dualarına akseden ifadelerinden bazılarını aşağıya alıyoruz:
“Allah’ım! Bize dünyada sevgini, bizi Sana yaklaştıracak şeylerin sevgisini emrettiğin şekilde istikamet üzere yaşamayı ve âhirette de rahmetini ve cemalini görmeyi nasip eyle.”
“Fâniyim, fâni olanı istemem. Âcizim âciz olanı istemem. Ruhumu Rahman’a teslim eyledim, gayr istemem. İsterim, fakat bir baki yar isterim. Zerreyim, fakat bir Sermed isterim.”
“Bâkî-i hakiki yalnız Sensin. Mâsiva fânidir. Fâni olan elbette baki bir muhabbete ve ezeli ve ebedî bir aşka ve ebed için yaratılan bir kalbin alâkasına medar olamaz. Madem o hadsiz mahbubat fânidir, beni bırakıp gidiyorlar. Onlar beni bırakmadan evvel ben onları ‘Ya Baki! Ente’l-Bâki’ diyerek bırakıyorum.”
Üstad Bediüzzaman’ın aşağıda okuyacağımız şu duası da, evvelki dualarından bazısının teyit ve tekrarı durumunda olmakla beraber sonlarına doğru hususiyet arz eden cümleler ihtiva etmektedir. Birlikte okuyalım:
“İlâhi! Evim ve menzilim gibi olan dünyama karşı şiddetli alâkalarım var. Hâlbuki ‘Yeryüzünde her şey fânidir. Celâl ve ikram sahibi olan Rabbinin Zâtı müstesna’ âyeti, benim bu evimin harabiyetini ve yıkılacak olan bu evle birlikte taşımakta olduğum arzularımın da sona ereceğini ilân ediyor. Bu korkunç musibetten ve sönüp giden sevgililerden ayrılıktan kurtuluş gücü ancak Sendedir. Beni bu güçlerden mahrum eyleme Ya Rabi!”
Ölümünü kesinlikle hisseden mü’minin yapabileceği basit ve kısa bir dua numunesi olmak açısından onun iki duasını veriyoruz:
“Ya Rahman! Ya Hannân!
“Beni günahlarımın ağır yüklerinden kurtar!
“İşte kabrime girdim, kefenime sarıldım. Taşıyanlar beni kabre bırakıp gittiler. Senin af ve rahmetini bekliyorum. Senden başka sığınacak yer yok. Beni çirkin günahlarımın arkadaşlıklarından kurtar! Yerimi genişlet!”
Dünyanın geçici olduğunu, alâyişine kapılmamak gerektiğini, gaddarlığını, hilekârlığını, insanın bu durum karşısında uyanık bulunmak mecburiyetini vb. de Mektûbât’ında şu cümlelerle ifade etmektedir:
“Ey Rabb-i Rahîmim, Hâlık-i Kerimim!
“Benim sû-i ihtiyarımla ömrüm ve gençliğim zayi olup gitti, ömür ve gençliğin meyvelerinden elimde elem verici günahlar ve zillet verici elemler, dalâlet verici vesveseler kalmıştır. Bu ağır yük ve hastalıklı kalb ve hacâletli yüzümle kabre yaklaşıyorum. O kabir bir menzil ve birinci kapıdır. Şu dünya çok gaddardır, hilecidir. Bir lezzet verse bin elem çektirir. Bir üzüm yedirse yüz tokat vurdurur.”
İnsanın emellerinin çokluğu ve bu emellerine kavuşmak için gösterdiği ihtiras, neticede de bunlara nail olamayışın dile getirildiği iki dua numunesi, bize Onun bu mevzudaki düşüncelerini aksettirmesi açısından mühimdir:
“İlâhi! İhtiyarım zayıf bir kıla benzer. Emellerim ise sayılamayacak kadar çoktur. Onlarsız yapamayacağım şeyleri
“Hiçbir şeyi dualarıma, niyazlarıma hedef edinmem. Ancak küre-i arzı harekete getiren, felek çarklarını durdurmaya ve güneş ve ayın yerleştirilmesiyle zamanın hareketini teskin ettirmeye ve vücudun şahikalarından yuvarlanıp gelen şu dünyayı sakin kılmaya kadir olan, kudreti nihayetsiz, Cenab-ı Hakka dualarımı, niyazlarımı arz ve takdim ediyorum.”
Bediüzzaman’ın bu hususi dualarından ayrı olarak her Müslümanın her zaman okuyabileceği tarzda bazı münacatları bulunmaktadır. Okuyucularımızın bu mevzuda da bir fikir sahibi olmaları bakımından o tür dualarla alâkalı birkaç numune takdimi ediyoruz:
“İslâm dini ve kâmil iman nimetini bahşettiği için Allah’a hamdolsun.”
“Emirlerine itaat etme ve hayırlı işleri yapmada muvaffak kıldığı için Allah’a hamdolsun.”
“Ya Rab! Kusurumuzu affet. Bizi Kendine, kul kabul et. Emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl! Âmin!”
“Allah’ım! Kalblerimizi iman ve Kur’ân’ın nuruyla nurlandır. Bizi Sana muhtaç olma şuuruyla zenginleştir. Sana ihtiyaç duymama yoksulluğuna düşürme.”
Son olarak teberrüken şu duasını da okuyalım:
“Allah’ım! Kur’ân’ı bizim için dünyada yoldaş, kabirde candaş, kıyamette şefaatçi, Sırat köprüsünde nur, Cehennem ateşine karşı örtü ve engel. Cennette arkadaş ve bütün hayırlı işlerde rehber ve önder eyle.”
SON
__________________________________________________________________________________
İsmail Hakkı ALTUNTAŞ
Faydalanılan Kaynak: Osman CİLACI, Risale-i Nur Açısından DUA ve UBUDİYET, Nesil Yayın, Eylül, 1997, İstanbul