İkinci Şuâ
Eskişehir Hapishanesinin Son Meyvesi
Otuz Birinci Lem’a’nın İkinci Şuâsı
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ
On altı sene evvel, Eskişehir Hapishanesinde, arkadaşlarımın tahliyeleriyle yalnız kaldığım bir vakitte şu Şuâ, gayet acele, pek noksan kalemimle, sıkıntılı, rahatsızlık bir zamanda telif edildiğinden bir derece intizamsız olmakla beraber, bugünlerde tashih ederken iman ve tevhid noktasında pek çok kıymettar ve kuvvetli ve ehemmiyetli gördüm.
Said Nursî
اَللهُ اَحَدٌ ism-i a’zamına dair yedinci nükte-i a’zam
ve altı ism-i a’zamın altı nüktesinin yedincisi
İhtar
Bu risale benim nazarımda çok mühimdir. Çünkü içinde çok mühim ve ince olan esrar-ı imaniye inkişaf ediyor. Bu risaleyi anlayarak okuyan adam imanını kurtarır inşâallah. Maatteessüf ben burada kimse ile görüşemediğimden kendime tebyiz edip yazdıramadım. Bu risalenin kıymetini anlamak istersen başta bulunan İkinci ve Üçüncü Meyve’yi ve âhirdeki hâtimeyi ve hâtimeden iki sahife evvelki meseleyi evvelce dikkatle okuduktan sonra, tamamını teenni ile mütalaa eyle.
***
Altı ism-i a’zamın altı nüktelerinin “Allahu Ehad”e dair yedinci nükte-i a’zamıdır
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ وَ بِهٖ نَسْتَعٖينُ
فَاعْلَمْ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ âyetinin bir muhteşem nüktesiyle meşhur bir kasem-i Nebevînin işaretiyle ve ilhamıyla hissettiğim gayet güzel ve çok şirin ve nihayet derecede latîf üç meyve-i tevhid ve üç muktezîsi ve üç hüccetine dair bir nüktedir.
İşte Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm yemin ettiği vakit, en çok istimal ve tekrar ile her zaman ferman ettiği şu وَالَّذٖى نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهٖ kasemidir. Ve bu kasem gösteriyor ki şecere-i kâinatın en geniş dairesi ve en müntehası ve nihayatı ve teferruatı dahi Zat-ı Vâhid-i Ehad’in kudretiyle ve iradesiyledir. Çünkü mahlukatın en müntehab ve en müstesnası olan Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın nefsi, kendi kendine mâlik olmazsa ve ef’alinde serbest bulunmazsa ve harekâtı başka bir ihtiyara bağlı ise elbette hiçbir şey, hiçbir şe’n, hiçbir hal, hiçbir keyfiyet –cüz’î olsun küllî olsun– o muhit iktidarın, o şâmil ihtiyarın daire-i tasarrufunun haricinde olamaz.
Evet, bu çok manidar kasem-i Muhammedî’nin (asm) ifade ettiği gayet muazzam ve muhit bir tevhid-i rububiyettir. Ve bu tevhidin ispatına dair yüz belki bin bâhir bürhanlar, Siracünnur olan Risale-i Nur’da beyan edildiğinden bu hakikat-i âliyenin tafsilat ve ispatını ona havale ederek bu İkinci Şuâ’da muhtasar üç makam içinde bu çok ehemmiyetli hakikat-i imaniyenin birinci makamında, gayet latîf ve tatlı ve çok kıymettar ve nurlu, hadsiz semerelerinden üç küllî meyvelerini gayet muhtasar bir surette beyanla, o meyvelere benim kalbimi sevk eden zevklerime ve hislerime işaret edilecek. İkinci Makam’da ise bu kudsî hakikatin üç küllî muktezîsi ve esbab-ı mûcibesi beyan edilir ve o üç muktezî üç bin muktezîlerin kuvvetindedirler. Ve Üçüncü Makam’da, o hakikat-i tevhidiyenin üç alâmetleri zikredilecek ve o üç alâmet, üç yüz alâmet ve emare ve delil kuvvetindedirler.
Birinci Makam’ın Birinci Meyvesi
Tevhid ve vahdette cemal-i İlahî ve kemal-i Rabbanî tezahür eder. Eğer vahdet olmazsa, …