ANALİZ
HAK HAKDIR, AZINA ÇOĞUNA BAKILMAZ
Günümüzde idam cezasının leh ve aleyhinde değişik fikirler zikredilmektedir. Bu fikir beyan edenler arasında İslam adına konuşan ve kanaatime göre “İdam Cezası Kalkmalıdır” diyenler de vardır. O halde kalkması istenen idam cezası nedir? İslâm’da idam cezası var mıdır? Daha doğrusu günümüz hukuk sistemlerinde “idam cezası” kapsamına giren cezalar İslam Hukukunda hangi suçların ve cezaların katagorilerine dairdir. Bu soruların cevabını vermeden konunun üzerinde konuşmak bile hatalıdır.
Önce şunu belirtelim ki, günümüzde kasten adam öldürmeden tutun da uyuşturucu madde kaçakçılığına kadar değişik suçlar için, takdir edilen “idam cezası” mefhumu ile,
İslam Hukukundaki idam cezası anlayışı arasında çok önemli farklar bulunmaktadır. Günümüzdeki idam cezası karşılığında şu cezaların yer aldığını görüyoruz.
1- Kısas Mânâsındaki İdam Cezası
İslam Hukukunun idam cezası verdiği suçlardan birisi, kasten adam öldürme suçu karşılığında takdir edilen kısas cezasıdır. Kur’an, bir masumun hayatını ve kanını bütün beşeriyet için de olsa, heder etmeyi kabul etmemekte ve suçlunun yaptığı fiilin aynen karşılığını görerek öldürülmesini istemektedir. Kur’anın ifadesiyle “insanlar için kısasta büyük bir hayat vardır” Yani kâtilin öldürülmesi demek, yakınlarının ve dolayısıyla çok kimsenin hayatını garantiye almak demektir. Hayatı yok etmenin hayatın da kendisi olarak görülmesinde bir tenakuz var gibi görünürse de, hakikat bunun tam tersidir. Zira haksız bir şekilde hayatın yok edilmesine karşı, hayatın zıddı olan kısasın kabul edilmesi, aslında hayatın en büyük müeyyidesidir. Evvela kısas, hem öldürenin hem de öldürülenin hayatının korunması için kuvvetli bir sebeb teşkil eder. Kâtil olmak isteyen, öldürürse, kendisinin de öldürüleceğini bildiği takdirde o çirkin fiilden vazgeçecektir. İkinci olarak, kısas, kan davalarını önleyecektir. Kriminologlar, kan davalarının suç sebebleri arasında önemli bir yeri olduğunu istatistiklere dayanarak açıklamaktadırlar[1].
İslam Hukukunun kısas manasındaki idam cezasına karşı tavrı ise Kur’an’da gayet açık bir şekilde beyan edilmiştir. “Her kim kardeşinden affa mazhar olursa, mâktulun velilerinin görevi artık ma’kul ve ma’ruf bir şekilde hareket etmeleri, kâtilin görevi ise, üzerine düşen borcunu güzellikle ödemesidir. Bu, Rabbinizden kısas cezasını bir tahfif ve rahmettir”[2]. Görüldüğü gibi Kur’an:
- Kâtil ile maktûlü kardeş ilan ederek kısascezasının affını ve sulhü zımmen teşvik etmektedir.
- Adam öldürmede af yetkisini tamamen maktûlün velilerine tanımaktadır. Devletbaşta olmak üzere bu konuda kimsenin af yetkisi yoktur.
- Af gerçekleştiği takdirde, kâtilin öldürdüğü aileyi iktisadî açıdan desteklemesini emretmektedir. .
- Affedilmediğinden kâtil kısasyoluyla öldürülürse, buna da hem cemiyet hem de her iki taraf için kan davası yolunun kapatılması ve huzurlu hayatın temini olarak göstermektedir.
Kısaca İslam Hukukuna göre, kısas cezası kaldırılamaz, devlet tarafından affedilemez. Kaldırılması, sağ insanların hayatına kastetmenin müeyyidesini kaldırmak demektir.
2- Had Cezası Manasındaki İdam Cezaları
İslam Hukukunda had yani Allah ve Peygamberinin tayin ve tesbit ettiği cezalar arasında yer alan idam cezaları şunlardır.
- Çok ağır olan şartları gerçekleştiği takdirde, evli müslüman erkek veya kadının işlediği zinasuçunun cezası, recmyani taşlayarak öldürme tarzında icra edilen idam cezasıdır. 1400 senelik İslam tarihi boyunca uygulamadaki örnekleri çok az olan bu cezaların asıl amacının suçtan caydırıcılık olduğu ânlaşılmaktadrır. “İslâm Hukukundaki recm cezasını şiddetle tenkit edenlerin, kız veya karıların, zina halinde gördükleri an, tabanca veya başka bir aletle öldürdükleri haberlerini gazetelerde çokça okumak mümkündür” diye İslam Hukukçuları, konuyu değişik açılardan gerekçelendir-mişlerdir[3].
- Devlete isyan ve silahlı ayaklanma demek olan “bağy” suçunun cezası da, tıpkı cephedeki düşman gibi öldürmedir. Bu da bir had cezasıdır. Tabii ki bunun uygulanması için de bir takım şartlar aranmaktadır.
- Üçüncüsü ise İslam’dan dönen erkek mürtedlerin öldürülmesidir. Yani İslam’da mürtedin hayat hakkı yoktur. Cemiyet hayatı için öldürücü bir zehir olarak kabul edilmektedir. Bu arada bir de “Kuttâ’-ı Tarik” denilen yol kesicilere ve haramilere verilen ölüm cezası vardır ki, bu salb yani günümüzdeki şekliyle iple idam cezasını da ihtiva etmektedir.
Had cezası mânâsındaki idam cezaları, ne devlet ve ne de şahıslar tarafından affedilemez. Affedilmesi nizâm-ı aleme yâni kamu düzenine ihanet sayılır.
İşte İslâm Hukukunda idam cezası denilince bunlar akla gelmez, bunlardan birincisinin adı kısas, diğer üçünün adı ise had cezalarıdır.
Başka idam cezası var mıdır? İslam Hukukunda kısas ve had cezalarının dışındaki cezalara “tazir” cezaları denmektedir. Tazir cezaları; kadı’lar veya zamanın yasama organları “Ulûl-emr” tarafından takdir edilmektedir. Hukukçuların bir kısmı tazir cezası olarak idam cezasının verilmesine karşıdırlar. Ancak Hanefilerin ve çoğu Hanbelilerin de içinde bulunduğu bir kısım hukukçular kamu yararı gerektiriyorsa, tazir cezası olarak idam cezasının verilmesinin caiz olduğunu savunmaktâdırlar. Osmanlılar; bu şekilde kamu yararı gözetilerek verilen ölüm cezalarına “idam cezâsı” veya “siyâseten katl” adını vermektedirler. Hırsızlığı; homoseksüelliği, uyuşturucu kâçakçılığını ve benzeri önü alınamayan suçları tekrar tekrar işleyenlere ve verilen cezalarla uslânmayanlara, kamu yararı gereği idam ceza- sı verilebilmektedir [4].
İdam cezasının şekli de önemlidir. Günümüzdeki anlamıyla iple idam şekline İslam Hukukunda “salb” adı verilmektedir. Ve bu, yol kesenlere ve haramilere verilen ölüm cezasında uygulanır. Kısas’ta kılıç ile öldürme esastır. Devlete isyan “bağy” suçu ve mürtedin durumunda da, kılıçla öldürme yani kesici aletle hayatına son verme söz konusudur.
Ölüm Cezaları Kaldırılmalı mı? İslam Hukukuna göre, kısas ve had cezası manasındaki idam cezalarının kaldırılması teklif dahi edilemez. Zaten kaldırılmaları, cemiyeti felaketlere sürükler. Bunlar dışında kalan ve “idam” yahut “siyâseten katl” denilen ölüm cezalarının kaldırılması veya uygulanması zaten devletin yetkisindedir. Bu tip ölüm cezalarının lehinde veya aleyhinde, delile dayanmak şartiyle tartışma da yapılabilir. Ancak neyin kaldırılacağının ve kalacağının iyi bilinmesi şarttır.
Yüzlerce insanın ölümüne sebeb olmuş bir caninin idam edilmesine “insancılık yaftası” ile karşı çıkanlar, acaba ölen yüz kişinin hakkından onlar adına vazgeçmek hakkını nereden elde etmektedirler? Islahı mümkün olmayan suçların idam cezası dışında cemiyetten arındırılamadığını hisseden Avrupa bile, yine idam cezalarını kabule yaklaşırken, yüzlerce insanın ölümüne seyirci kalan bizdeki hümanistlerin, canilerin hayatlarını korumak için gösterdikleri gayret çok dikkat çekicidir. Kanaatimize göre, “hak, haktır, azına çoğuna bakılmaz; bir masumun hakkı kimse tarafından feda edilemez” Ölüm cezası üzerinde koparılan fırtınalar, kasıtlı ve peşin fikirli insanların kuru kavgalarından ibarettir. Zira insan kanı en fazla bu kesimler için ucuz ve takibe değmezdir.
[1] Elmalı, Hak Dini Kur’an Dili, 1/608-609; Udeh, Et-Teşrî’-ül-Cinaî, 1/664 vd.
[2] Kur’an, Bakara, 178-179.
[3] Udeh, 1/640 vd.
[4] Udeh, 1/687 vd.
Prof. Dr. Ahmet Akgündüz
KAYNAK: NURDAN HABER