Bizans İmparatorluğu tarafından yapılan, Ortodoks Kilisesi olarak hizmete açılan, Fatih Sultan Mehmet’ in İstanbul’ u fethiyle de Osmanlı’ nın eline geçen Ayasofya Müzesi, günümüzde hala birçok sırra ev sahipliği yapıyor. Osmanlı İmparatorluğu’ nun eline geçmesiyle camiye dönüştürülen Ayasofya, günümüzde müze olarak hizmete devam ediyor. 921 yıl kilise, 481 yıl da cami işlevi görmesinden dolayı hem Hristiyanlar için hem de Müslümanlar için ayrı bir öneme sahip. İşte o muhteşem yapının muhteşem özellikleri ve sırları:
El Terlemesini Bitiren Terleyen Direk:
Ayasofya’ nın kıble yönünde bulunan kapılardan sol taraftakilerin en sonuncusunun içinde bulunan sütun, mermerden yapılmış ve her mevsim ıslak. İşte bu her zaman nemli olma özelliği bu sütuna ” terleyen direk ” unvanını kazandırmış durumda. Mermerden yapılmış olmasına rağmen yerden ilk 1 metrelik kısmı bakırlarla kaplı. Bu direk sağladığı faydayla da dikkat çekiyor. Elleri çok terleyen insanlar, bu direk üzerinde bulunan deliğe parmaklarını sokarlarsa el terleme problemleri sona eriyor. Bunu birçok kişi denemiş ve gerçekten durumun böyle olduğu anlaşılmış. Peki bu direğin yaz kış demeden nemli kalabilmesinin nedeni ne?
Bu sorunun cevabına yönelik 2 farklı inanış var. İlki eskiden bir depremde yıkılan kubbenin restorasyonunda Mekke’ den getirilen zemzem suyunun bu direğin harcına karıştırılmasından dolayı bu durum ortaya çıkıyor.
Diğer inanışa göre ise Hz. Hızır Bu direğe dokunarak yönünü Mekke’ ye doğru çevirmiş. Tabi bu inançlarda Osmanlı Devrinin etkisi büyük. En bilimsel açıklaması ise bu direğin gözenekli oluşu. Ayrıca sahip olduğu kılcal bir yapı var. Bu sayede temelde bulunan suyu alıyor ve direğin yüzüne gözenekler yardımıyla çıkarıyor. Ancak neden sadece bu direğin bu şekilde yapıldığı ise hala soru işareti.
Gizemi çok olan yapıların halk arasındaki inanışları da çok fazla oluyor. Ayasofya da içindeki birçok gizemli yapıyla halkta çok sayıda farklı düşünceler geliştirmiş. Bu kuyu da onlardan biri. Öyle ki kalp hastalığı olanlar bu kuyuya geliyor ve sabah namazı kıldıktan sonra bu kuyunun suyundan içiyorlar. Tabi müze haline getirilince bu gelenek de sona ermek zorunda kaldı. Bu kuyu 50 cm.’ lik bir çapa sahip. Suyu ise çok tatlı değil ancak mineral yönünden zengin. Derinliğinin 7 metreden fazla olduğu tahmin ediliyor. Kalp hastalığına iyi geldiği düşüncesinin bir temeli vardır mutlaka. Ancak bilimsel bir açıklama için araştırma yapılması gerekir. Fiziksel bir araştırma mevcut olmasa da bazı uzmanlar bu suyun psikolojik olarak hastaları etkilediğini düşünüyor. Yani hasta suyun iyi geleceğini düşünüyor ve zamanla buna kendini inandırıyor. Böylece gelişen umut sayesinde beyindeki üzüntü kanallarının etkisi azalıyor. Bu da hastanın kendini iyi hissetmesine sebep oluyor.
Ayasofya’ yı Yıkacağına İnanılan Tabut:
Ayasofya içindeki kıble kapılarından ortada bulunanın iç tarafında bir tabut mevcut. Bu tabutun içinde Kraliçe Sofya’ nın olduğu biliniyor. Üstelik buradaki kubbede 4 melek figürü var. Azrail, İsrafil, Cebrail ve Mikail meleklerinin figürleri olan bu resimler ile tabut arasında bir ilişki kurulmuş ve yüzyıllardır tabutun yeriyle oynanırsa Ayasofya’ nın yıkılacağı düşüncesi gelişmiş.
Yapının güneydoğu kısmında bulunan kubbenin desteği olan fil ayağının tepesinde yerden 6 metre yüksekte bulunan bir iz var. Bu iz büyük bir ele benziyor. Pençeye benzetenler de var. İnanışa göre Fatih Sultan Mehmet’ in atının ürkmesiyle bu sütuna dayanmış. At debelenirken bu yapıyı tahrip etmiş. Ancak 6 metre yükseklikte bulunan bir bölgeyi atın nasıl tahrip ettiği muamma. Kendiliğinden oluşmadığı da aşikar. Çünkü böyle bir görüntü, yapıyı oluşturan unsurların çeşitli sebeplerle dökülmesi sonucu oluşabilecek bir görüntü değil.