Nurdanhaber-Özel
Gülen cemaati, her gün haberlerde de duyduğumuz gibi darbe üstüne darbe alıyor. Cemaatin, “yapamazlar, edemezler” dediği her şey fazlasıyla gerçekleşiyor. Bir zamanların “devletçi cemaati”, artık “devletle savaşan” bir yapı ve devlette son aylarda, özellikle de 1 Kasım seçimlerinden sonra cemaate yönelik mücadelesini artırıyor.
Cemaat birkaç senedir, “ülkenin gündemi değişir, dünyada önemli olaylar olur, biz de arada kaynarız” ümidini taşıyordu ama dünya da yıkılsa, Türkiye yer yerinden de oynasa, Paralel yapıyla veya savcıların iddia ettiği Fetö çetesiyle mücadele hiç aksamadan, şiddetini daha da artırarak devam ediyor.
En son 73 önemli cemaat mensubu hakkında yakalama kararı çıkarıldı ve yakalama kararı çıkarılanların çoğunun yurt dışına kaçtığı tespit edildi. Bank Asya’ya, İpek Holding’e, Kaynak Holding’e el kondu, kayyum atandı. Cemaat kanalları Turksat’tan çıkarıldı. Her gün cemaate yönelik haberler okuyoruz.
Bank Asya olayında cemaat herkese “50 lira bile olsa bankaya para yatırın” çağrıları yapar, cemaat kızları Bank Asya’nın önünde cevşanler okur, dualar ederken, cemaat üst kesimi o sıralarda paralarını çekmişlerdi bile. Hakan Şükür, oldukça yüklü parasını tam da o günlerde çekmişti. Bu ortaya çıkınca da, kendi tercihi olduğunu söylemişti. Oysa, Hakan Şükür “herkes Bank Asya’ya para yatırsın” çağrısında bulunanların başında geliyordu. Zaten sadece Hakan Şükür değil, İpek ve Kaynak Holding’ler ve cemaatin önde gelenleri de o sırada paralarını kurtarmıştı.
GÜLEN’İN AKRABALARINA DANIŞMANLIK ÜCRETLERİ
Kaynak Holding’e el konunca, holdingle bağı olmayan bazı ünlü cemaatçilere, özellikle de Fethullah Gülen’in akrabalarına on binlerce lira danışman ücretleri ödendiği ortaya çıktı.. Holding’ten bir tanıdığım, bunların başında Fethullah Gülen’in yeğeni Kemal Gülen’in geldiğini söyledi. Yine onun iddiasına göre, akrabaların, aile damatlarının hepsi cemaat şirketlerinin çoğundan danışmanlık ücreti alıyormuş.
İşte bunları yaşayan cemaat, devletin kendi üzerlerine gelişinin hızı kesilsin duası yapıyorlar birkaç yıldır. PKK, IŞID terörleri, Suriye savaşı, Rusya ile kriz gibi olaylar, devletin dikkatini cemaat üzerinden çeker umuldu ama hiç de öyle olmadı. Öyle olmadığı için cemaat iktidarın bu hışmına karşılık, neredeyse PKK ve Rusya yanlısı tavırlar gösterdi, zaman zaman gazetelerinde iktidara karşı onların yanındaymış havasını veren haberler yaptılar, yazılar yazdılar, sosyal medyada paylaşımlarda bulundular.
Cemaatin ağır darbe aldığı bu dönemde, pek çok cemaat ismi, kurumu, işadamı ayrıldı. Bazı iş adamları, “biz cemaatin bu kadar hain ve devlet düşmanı olduklarını bilmiyorduk” açıklamaları yaptılar. Darbe üstüne darbe yiyen cemaat büyük bir korku, endişe ve yalnızlık içersinde.
Bir zamanlar her şeye hükmeden bir güç olmuşlarken, şimdi vebadan kaçılır gibi terk edilen, “aman bizden uzak dursun” denilen, köşe bucak kaçılan bir marjinal yapı haline geldiler. Cemaatin üst yapısının kaçması, bazılarının hapse girmesi, şirketlerine el konması ve terör örgütü ilan edilmesi cemaat mensupları için büyük bir kabusken,“halkın umursamaması, bir zaman kapılarını aşındıranların, himmet yarışında bulunanların sanki bir şey yokmuş tavrı göstermesi”, ilgisizlik, vefasızlık, “oh olsun hak etmişlerdi” sözlerine muhataplık en çok canlarını yakan konu.
“Bir zamanlar herkes bizi seviyordu, şimdi hiç kimse sevmiyor. Bu kadar mı nankör bu insanlar, nasıl olur da yaşanan bu olaylara kayıtsız kalabiliyorlar.” sitemleriyle dolu yazılar yazılıyor, tweetler atılıyor, konuşuluyor. Yalnız kalmamak adına, bir zamanlar mağdur ettikleri kesimlere, “yüzyıllarca yıl hapislerini istediklerine”, genelde de solculara yakınlık kurmaya çalışıyorlar. Hayatta sevmeyecekleri kişilere, yakın durmayacakları yerlere “demokrasi için” yanınızdayız diye koşturuyorlar.
Zamanında herkesi içeriye tıktıkları Silivri’de, artık “demokrasi nöbeti” tutuyorlar. Bütün bunlar hep yalnız kalmamaktan, “bizi de adamdan sayın, bizi artık sevin, bak yanınızdayız” diyerek kendilerine bir dost aramaktan kaynaklanıyor. O çevrelerin de kendilerini pek sevmediklerini bile bile, onlarla aynı fotograf karesinde yer almaya çalışıyorlar.
Ama biliyorlar ki, yakın olmaya çalıştıkları çevreler, onları gönüllü davet ediyor değil, kendilerinin tam olarak yanında değil. Onların yanında gitseler de, birlikte değiller. Yani yalnızlar ve dışlanmışlar.
YALNIZ CEMAATE SÜRPRİZ DESTEK
Fakat cemaatin bu en kötü zamanında nurculardan bir grup cemaatin yanında aslında. Bu nurcu grup ise, bir zamanlar en büyük grup iken şimdi en küçük grup olan ve 1970’li yıllardan beri Gülen cemaatine düşmanca duygular besleyen Yeni Asya cemaati.
Nurcu yapılanmaları bilenler için, “Atatürk, Kemalizm ve Fethullah Gülen düşmanlığı” ile bilinen Yeni Asya cemaatinin, bir süredir Gülen cemaatinin yanında yer alması hayli şaşırtıcı. Normalde, üç beş bin kişilik bir cemaat olan Yeni Asya’nın, Gülen cemaatine desteği çok bir anlam ifade etmiyor ama yine de merak ediliyor ve şaşırtıcı bulunuyor.
Gülen cemaati uzun yıllar rakip olduğu, küçümsediği, cemaatten bile saymadığı,“beygirden başka bir şeyin peşinden gitmezler” diye Demirelcilikleri ve DP’ye oy vermesiyle alay ettiği, kitaplarını NT’lerde satmadığı, dağıtmadığı ve ambargo koyduğu Yeni Asya’nın bu zor zamandaki desteğinden, duygusal olarak memnun ve minnettar.
Yeni Asya cemaatinde ise karmaşık duygular var. Zaten Yeni Asya, cemaat olarak sadece en zayıf nurcu grup değil, “tabanına da söz geçiremeyen” bir cemaat. Yeni Asya gazetesi, Erdoğan karşıtlığı yaparken, “meşveret kararı” gereği okurlarının-tabanlarının DP’ye oy vermesi çağrısı yaparken, taban genelde AKP’ye oy veriyor.
Bu son seçimde de DP’ye oy çağrısı yaptı gazete. Oysa tabanlarının çoğu “DP diye parti mi var, genel başkanı kim?” bilmiyor bile. Yine Yeni Asya, Risale-i Nur cemaati olmanın ötesinde açıktan en şiddetli Atatürk, İnönü, Kemalizm ve CHP eleştirisi yapan, adeta bu yönüyle tanınan bir cemaat. Ancak son dönemlerde hazırladıkları bir broşürde CHP’ye sıcak mesajlar veren ifadeler kullandılar.
YENİ ASYA’NIN ZÜBEYİRİ ÇİZGİSİ
Yine son dönemlerde Zübeyiri Çizgi diye bir şey çıkardılar. Bu, “biz Zübeyir Gündüzalp’in yolundayız, en büyük abi Zübeyir Gündüzalp” anlamına geliyor. Yani şimdi sağ olan ağabeylerin hepsi Gülen cemaatine karşı ve AKP’ye destek oluyor ya, onlar da vefat etmiş olan Zübeyir Gündüzalp’i öne sürüyorlar ve bugünkü değişimlerine, çok tepki alan Gülen cemaatine desteklerine mazaret gösteriyorlar.
Oysa Zübeyir Gündüzalp’in en yakınında olanlar Bekir Berk, Mehmet Fırıncı, Mehmet Emin Birinci gibi isimlerdi. Bu üç isim Gündüzalp’e Mehmet Kutlular’dan daha yakınlardı ve 1990 yılında Yeni Asya’dan kopmuşlardı. Daha doğrusu Kutlular ve ekibini, gazeteden kovmuşlardı. Bu kovulmayı sağlayan da o zamanın ANAP hükümeti ve Gülen cemaatiydi.
Kutlular ve ekibi, muhtemelen o zaman ki muhalefet lideri Demirel’in desteğiyle Yeni Asya gazetesini tekrar çıkarmaya başlamıştı. Fırıncı-Birinci ağabeylerin Nesil Grubu ANAP’ı desteklerken, Kutlular ekibi yani Yeni Asya Demirel’in yanında yer almışlardı. O dönemde en nefret ettikleri isimlerin başında Özal ve Gülen geliyordu.
Yeni Asya daha sonraları da bölüne bölüne tamamen küçüldü ama Demirel çizgisinden taviz vermediler. Tabanları AKP’ye oy verirken, gazete şimdiki DP’ye oy çağrısı yaptı.
Yeni Asya tabanı, gazetesiyle barışık değil. O yüzden her fırsatta gazeteyi ve “çoğu gazete yöneticilerinden oluşan” meşvereti eleştiriyorlar ve kaale almıyorlar. Beş on binlik tabanın çoğu bu yüzden DP’ye filan oy vermiyor, gazete bile almıyor. Birkaç binlik vefalı bir taban alıyor, o alanların çoğu da Yeni Asya’nın telkinlerini takmıyor.
Gazete aslında her fırsatta okurlara yönelik yazılarında “niçin DP’ye oy verdiklerini, neden Gülen cemaatine destek olduklarını” açıklamaya çalışıyor. Arada da okurlara, gazeteyi çok eleştirdikleri ve kendilerini takmadıkları için sitem ediyorlar.
O yazılarda ve gerekli yerlerde yapılan açıklamalarda, cemaate destek konusu “düşenin yanında yer almak” şeklinde yer alıyor. Ama okurlar, en düşmesini istedikleri cemaatin Gülen cemaati olduğunu neredeyse yarım asırdır biliyor, düşünüyor. “AKP cemaate savaş açtı, Gülen cemaati de hataları olsa da sonuçta Risale-i Nur cemaati. AKP’nin zulmüne karşı sahipleniyoruz” açıklamaları da inandırıcı gelmiyor.
En önemli açıklamaları ise, “Devlet Risale-i Nur’ları tekeline aldı, bize de onlara da bastırmıyor, iki tarafta mağdur” şeklinde ve bu açıklama biraz daha gerçekçi aslında. Ama taban, “Said Nursi’nin en büyük hayalinin eserlerinin Diyanet tarafından basılıp dağıtılması olduğunu” biliyor. Ayrıca gerek Said Nursi’nin varislerinin, gerekse diğer ağabeylerin Diyanet’in eserleri basmasına ön ayak olduğu da biliniyor.
ERDOĞAN’DAN NURCU AĞABEYLERE: “SİZ NEREDESİNİZ?”
Aslında bu olay da şöyle oldu.
O dönemde Başbakan olan Erdoğan, Nur camiasının en önemli ağabeylerinden Mustafa Sungur’un vefatı vesileyle görüştüğü ağabeylere, “Siz neredesiniz?” diyor. “Niye bugüne kadar gelmediniz. Sizin bizden bir arzunuz, bir isteğiniz yok mu?”
O zaman ki Başbakan’ın bu ilgisi ağabeyleri şaşırtıyor ve sevindiriyor.
“Efendim biz sizin duacınız,” diyorlar. Erdoğan, yine ne yapabileceğini sorunca, “Üstad Said Nursi’nin en büyük hayali eserlerinin Diyanet tarafından basılması” diyorlar ve Erdoğan o gün talimat veriyor.
Peki, Yeni Asya açıklamakta zorlandığı Gülen cemaatine desteği neden yapmak zorunda kalıyor. Acaba onları zorlayan bir şey mi var? Ortada şantaj, tehdit söz konusu mu?
Hayır. Yeni Asya, yıllarca düşman olduğu, mücadele ettiği Gülen cemaatine zorla, tehditle, şantajla değil, gönüllü olarak destek veriyor.
Destek veren aslında Yeni Asya cemaati değil, Yeni Asya gazetesinin “yönetimi”
Çünkü cemaat, gazeteyi ayakta tutacak güce sahip değil. Beş-on binlik cemaatin birkaç bini zor bela gazeteyi alıyor. Her ne kadar tiraj raporlarında 50 bin gözükse de, gazete aslında üç bin kadar bir tiraja sahip. Yani gazete büyük zararda. 50 bin tiraj oyunuyla basın ilandan gelen gelir ve tiraja göre reklam payı, neredeyse en büyük kaynak. O yüzden tiraj raporlarında gazete hiç 49 bine düşmüyor.
Gazetenin en büyük gelir kaynaklarından biri ise, Risale-i Nur’ların basımıydı. Bu devlet tarafından engellenince büyük kayıp oldu. Risalelerin Diyanet tarafından basımına karar verildiği dönemlerde, Gülen cemaati bu kadar çökmemiş, bu kadar hırpalanmamıştı. Hala güçlü görünüyordu ve kamuoyunun da genelde düşündüğü gibi bu savaştan galip çıkabileceği bile sanılıyordu.
Risale-i Nurların devlet tarafından yayınlanması hem Gülen cemaatini, hem Yeni Asya’yı olumsuz etkiliyordu. Gülen cemaati için bu kayıp çok önemli olmasa da, Yeni Asya için hayati derecede önemliydi. İki grubun ittifakı bu yüzden oluştu.
Yeni Asya, hükümetin savaş açtığı Gülen cemaatine destek olmakla, “ileride savaşı kazanacak” olan cemaate destek olmuş oluyordu. Zor zamanda destek verdiği için, ekonomik anlamda da devasa yapı olan Gülen cemaatinin kendilerine her türlü desteğini sağlamak mümkündü.
YENİ ASYA DEMEK KAZIM GÜLEÇYÜZ DEMEK
Devletin her kurumunda güçlü olan bir yapıyı, geçici bir iktidarın silip atması mümkün değildi ve ileride savaşı kazanacak olan o yapı elbette Yeni Asya’ya sahip çıkacaktı. Yeni Asya’nın görünen yüzü ve “demirbaşı” Kazım Güleçyüz ısrarla Gülen cemaatinin yanında olunması gerektiğine dair yazıyor, hükümeti eleştiriyor ve artık Gülen cemaatinin televizyonlarına çıkıyordu. Gazeteleri onunla röportaj yapıyor, demeçler alıyordu.
Yeni Asya demek artık Kazım Güleçyüz demekti. Mehmet Kutlular’ın hastalık nedeniyle gazeteden ayrılmasından sonra, bilinen tek isim Kazım Güleçyüz kalmıştı. Yıllarca gazetede demirbaş gibi çalışan, sessiz, halim selim, her yönetimle uyum içinde olan Kazım Güleçyüz, artık Gülen cemaatinin “önem verdiği, değerli bulduğu” bir isimdi. Kendi çapında bir şöhret yakalamıştı.
Böyle nimetlere kavuştuğu, değer gördüğü için, yıllarca sürdürdüğü Gülen düşmanlığından vazgeçmiş, artık gönüllü destek verir hale gelmişti. O yüzden diğer Nur cemaatleri, Nur cemaatlerin ağabeyleri, hatta kendi tabanları, okurları kaale almıyor, Gülen cemaatinin bir televizyonundan bir televizyonuna koşturup duruyordu.
Cemaatin şimdiki darmadağın hali, çökmesi bile etkilemiyor.
Zira, ileride Zaman gazetesine de el konulursa, “Gülen cemaatinin Yeni Asya’yı bünyesine alması” umuluyor. Yani, Yeni Asya’nın ileride Gülen cemaatinin gazetesi olma ihtimali var. Zaman gazetesinin, CHA’nın bazı mal varlıklarının Yeni Asya’ya aktarıldığı, bu konuda görüşmeler yapıldığı dedikoduları son günlerde oldukça yaygın.
Bu dedikoduların gerçek olması mümkün mü bilemem ama Yeni Asya’nın böyle bir şeye ihtiyacı var aslında.
Darbe üstüne darbe yiyen Gülen cemaatinin buna mecali kalır mı?
Yeni Asya’nın Fetö’ye (Fethullahçı Terör Örgütü) yardım ve yataklık yaptığı gerekçesiyle başına bir şey gelir mi?
Bu ayrı konu…