Her asırda olduğu gibi içinde bulunduğumuz yüzyılın manevi hastalıklarına karşı devayı Kur’an eczanesinden almaya mecburuz.
Kur’an ahlakıyla ahlakanan Peygamberimiz (asm) Sünnet-i Seniyyesini hayatımıza ve yaşantımıza tatbik ve rehber etmek problem diye baktığımız her şeyi nasıl da tedavi ediyor göreceksiniz..
” Eğer Allah’a muhabbetiniz varsa, Habibullaha ittiba edilecek. İttiba edilmezse, netice veriyor ki, Allah’a muhabbetiniz yoktur. Muhabbetullah varsa, netice verir ki, Habibullahın Sünnet-i Seniyyesine ittibaı intaç eder”
Ayeti Kerimesini kendine rehber yapan Bediüzzaman Said Nursi Hz.
Bu asrın insanının anlayışına uygun bir Kur’an tefsiri olan Risale-i Nur eseri ile İman temellerini sağlam atan toplumun sosyal hayatında önemli bir yer oluşturan “
Çocukların” terbiye metoduyla ilgili konuları istifademize şöyle sunuyor ;
Çocukla konuşmak
Evet, yüksek bir insan, bir çocukla konuştuğu zaman çocukların şivesiyle konuşursa, çocuğun zihnini okşamış olur. Çocuğun fehmi, onun çat pat söylediği sözlerle ünsiyet peyda eder; söylediklerini dinler ve anlar. Aksi halde, o insanla o çocuk arasında bir malumat alışverişi olamaz. [İşaratü’l-İcaz]
Çocuklara şefkat neyi gerektirir?
Eğer insan bir cesed-i hayvaniden ibaret olsaydı ve kafasında akıl olmasaydı, belki bu masum
çocukları muvakkaten eğlendirecek terbiye-i medeniye tabir ettiğiniz ve terbiye-i milliye süsü verdiğiniz bu firengi usul, onlara
çocukçasına bir oyuncak olarak, dünyevi bir menfaati verebilirdi.
Madem ki o masumlar hayatın dağdağalarına atılacaklar, madem ki insandırlar. Elbette küçük kalblerinde çok uzun arzuları olacak ve küçük kafalarında büyük maksatlar tevellüt edecek.
Madem hakikat böyledir; onlara şefkatin muktezası, gayet derecede fakr ve aczinde, gayet kuvvetli bir nokta-i istinadı ve tükenmez bir nokta-i istimdadı, kalblerinde iman-ı billah ve iman-ı bi’l-ahiret suretiyle yerleştirmek lazımdır.
Onlara şefkat ve merhamet bununla olur. Yoksa, divane bir validenin, veledini bıçakla kesmesi gibi, hamiyet-i milliye sarhoşluğuyla, o biçare masumları manen boğazlamaktır. Cesedini beslemek için beynini ve kalbini çıkarıp ona yedirmek nevinden, vahşiyane bir gadirdir, bir zulümdür. [Mektubat]
Çocuklara neyi öğretmeli?
Çocuklar hamiyet-i milliyeden merhamet isterler, şefkat beklerler. Bunlar da, zaaf ve acz ve iktidarsızlık noktasında, merhametkar, kudretli bir Halıkı bilmekle ruhları inbisat edebilir, istidatları mesudane inkişaf edebilir.
İleride, dünyadaki müthiş ehval ve ahvale karşı gelebilecek bir tevekkül-ü imani ve teslim-i İslami telkinatıyla o masumlar hayata müştakane bakabilirler.
Acaba, alakaları pek az olduğu terakkiyat-ı medeniye dersleri ve onların kuvve-i maneviyesini kıracak ve ruhlarını söndürecek, nursuz, sırf maddi, felsefi düsturların taliminde midir? [Mektubat]
Çocuğa şefkatin ölçüsü
O şefkatli valide, çocuğunun hayat-ı dünyeviyede tehlikeye girmemesi, istifade ve fayda görmesi için her fedakarlığı nazara alır, onu öyle terbiye eder. “Oğlum paşa olsun” diye bütün malını verir, hafız mektebinden alır, Avrupa’ya gönderir.
Fakat o çocuğun hayat-ı ebediyesi tehlikeye girdiğini düşünmüyor. Ve dünya hapsinden kurtarmaya çalışıyor; Cehennem hapsine düşmemesini nazara almıyor. Fıtri şefkatin tam zıddı olarak, o masum çocuğunu, ahirette şefaatçi olmak lazım gelirken davacı ediyor.
O çocuk, “Niçin benim imanımı takviye etmeden bu helaketime sebebiyet verdin?” diye şekva edecek. Dünyada da, terbiye-i İslamiyeyi tam almadığı için, validesinin harika şefkatinin hakkına karşı layıkıyla mukabele edemez, belki de çok kusur eder.[Lem’alar, 24. Lem’a]
Hanımlar