Benim okuyamadığım iki ülke tarihi vardır: Cezayir ve Endülüs.
1830-1962 yılları arasında Fransız işgalinde kaldığı süre için yaşananlar o kadar acıdır ki, o kadar insanlık dışıdır ki, onları okumaya yüreğim dayanamadığı için Cezayir tarihini okuyamam.
Cezayir’e gittiğimde soykırım müzesini ve anıtını gezerken de bazen gözlerimi kapattım, bazen kulaklarımı. Fransa’nın Cezayir’de yaptıkları, bugün Suriye’de yaşananları aratmayacak kadar korkunçtu. Kitaplığımda Frantz Fanon’un Cezayir’in sömürge dönemlerine ait kitapları öylece duruyor. Bazen cesaret edip birkaç sayfa açarım, sonra tekrar kaparım. Yine Cezayir’deki Fransız katliamlarını anlatan belgesel filmin DVD’sini poşetinden çıkaramadım henüz.
ENDÜLÜS, AVRUPA’NIN UTANCI
İkinci okuyamadığım tarih ise, Endülüs tarihidir. İnsanlık tarihinin en parlak, en yüksek, en güçlü medeniyetinin kurulduğu Endülüs’te (711-1492), barbar İspanyolların ve Avrupalıların yaptıklarını okumaya yine yüreğim dayanmıyor.
Ziya Paşa’nın muhteşem ‘Endülüs Tarihi’ kitabında, sadece medeniyeti anlattığı kısımlarını okuyabiliyorum. Müslümanların Avrupa’ya nasıl güçlü bir medeniyet ışığı taşıdığını, Sokrates ve Aristo’yu onların diline nasıl çevirip, tanıttığı ve muhteşem mimariyle nasıl örnek olduğunu anlatır ilk bölümler. Kitabın diğer bölümleri ise benim açımdan okunmaya cesaret edilemiyor.
‘Reconquista’ denen ve tüm Müslümanları İspanya’da söküp atmayı hedefleyen soykırım hareketiyle, on binlerce Müslüman öldürülmüş, yüz binlercesi de ülkeden sürülmüştür. Zorla Hıristiyanlaştıranların, işkence altında din değiştirenlerin ve o muhteşem medeniyetin nasıl viraneye çevrildiği tarih, benim okumaya cesaret edemediğim tarihtir.
Müslümanlarla birlikte İspanya’da yaşayan Yahudiler de aynı akıbete uğramış, sürülen Yahudilere, Müslümanlara olduğu gibi, Osmanlı kucak açmış ve korumaya almıştır.
Sonunda tek bir Müslüman ve Yahudi kalmayıncaya kadar, İspanya’da soykırım, ırkçılık, İslamifobia ve Yahudifobiya 1492’ye kadar devam etmiştir.
Eğer Sevilla, Kurtuba ya da Granada’ya giderseniz, orta çağını yaşayan Avrupa’ya, Müslümanların nasıl muhteşem bir medeniyet kazandırdığını, bir elin parmakları kadar kalan son İslam eserlerinde görürsünüz. Yüreğiniz dayanırsa, orada soykırımın ve yapılan işkencelerin tarihini de yanınızda getireceğimiz kitaplarda okuyabilirsiniz.
FRANSA SEÇİMLERİ TEHLİKENİN BOYUTUNU GÖSTERDİ
Uzun süreden beri Avrupa’da artan şiddet eğilimi, ırkçı, İslam karşıtı hareketler üzerine yazıyorum. Her seçimde, bu hareketin nasıl güçlendiği, nasıl popülerleştiği ve halk arasında nasıl yayıldığına şahit oluyoruz.
Fransa seçimlerinde herkes daha ılımlı Macron’un kazandığına seviniyor ama aklı başında aydınlar, faşist eğilimli Le Pen’in oylarını yüzde yüz arttırdığına ve bunun büyük bir tehlike olduğuna dikkat çekiyor. Fransa halkının % 24’ü, AB’den çıkmak isteyen, Müslümanları, Yahudileri ve tüm yabancıları ülkeden çıkarma eğiliminde olan Le Pen’i destekledi. 11 milyon kişi Le Pen gibi düşünüyor Fransa’da yani.
Aynı durumda Avusturya Cumhurbaşkanlığı seçiminde de görülmüştü. Irkçı lider Hofer kazanamadı ama oyların % 46’sını alarak herkesi şok etti. Fransa ve Avusturya’da yapılacak parlamento seçimlerinde her iki ırkçı lider, büyük çoğunluk elde edecek. Hatta Avusturya’da iktidarı ele geçirecek belki de.
AVRUPA’DA YAHUDİ DÜŞMANLIĞI DA YÜKSELİŞTE
Almanya, İtalya, Macaristan, İspanya, hatta Batı Avrupa ülkelerinde de durum aynı. Irkçı ve şiddet eğilimli hareketler güçleniyor ve yükselişi de önlenemiyor.
Açıktan bir İslam karşıtlığı yapılırken, gizlenen bir şey daha var, o da Yahudi düşmanlığı. Avusturya’da halkın % 80’inde Yahudi karşıtlığının olduğu gizliden söyleniyor. Fransa’da Le Pen taraftarlarının, Müslümanlarla birlikte aynı zamanda Yahudi karşıtı olduğu da biliniyor. O yüzden Yahudiler de Macron’u destekledi.
İngiltere’de, Brexit sonrası yabancılara karşı şiddet eylemlerinde büyük artış olduğunu BM bir raporla açıkladı. 2016 yılında Avrupa genelinde yabancılara karşı 3 bin şiddet eylemi oldu. Bunların çoğu başörtülü kadınlara yönelikti.
Avrupa’daki kadın hakları örgütleri ya da insan hakları kuruluşları bu ırkçı, ayrımcı ve faşist saldırılara karşı bir şey yapmıyor. İktidarlar buna dur diyeceğine, önleyici çalışmalar yapacağına, suyun akışına kürek çekip, uçuruma sürüklüyor ülkelerini.
2. ENDÜLÜS VAKASI OLABİLİR
Tüm bu veriler bize şunu gösteriyor:
Avrupa’da ikinci bir Endülüs vakası yaşanabilir. 30 milyon Müslüman yaşıyor Avrupa’da. Çok sayıda da Yahudi. Eğer bu ırkçı söylem bu hızla yükselmeye devam ederse, korkarım bizim kuşağımız yeni bir soykırım ile karşı karşıya kalabilir. 30 milyon Müslümanın Avrupa’dan çıkartılması, yeni bir Endülüs dramı demektir.
Türkiye bu konuyu olabildiğince güçlü bir şekilde, hem Avrupa’ya hem de dünyaya anlatacak en önemli ülkedir.