Özel Haber
Abdurrahman Aras hocanın kalabalık bir cemaat huzurunda Diyarbakır merkezdeki Risale-i Nur talebelerinin Kuzey Irak bölgesinden gelen ehl-i ilim şahsiyetleri ağırlamasından sonra heyete teşekkür ve kuzey Irak bölgesi Risale-i nur hizmetleri inkişaf haberlerini bildirmek amaçlı konuşmasının tam metnidir.
(Kuzey Irak Bölgesinin) Medreseleri çok büyük, bizim şarkın medreselerinden çok büyük medreselere, okullara, çok âlimlere (sahipler). Bilhassa Risale-i Nur, mecmualar halinde yani Sözler (Makalat), Lem’alar (el-Lemaât), şimdi Mektubat; -aslında o da çıkmak üzere-, 29 tane küçük kitap hepsi, baktık çok büyük medreselere, üniversitelere girmiş ve hocaları da onları dile getiriyorlar.
Malumunuz Üstadımız, Mektubât’ın sonundaki bir mektupta, “Risale-i Nur’un iki büyük vazifesi var” diyor:
Bir: Risale-i Nur’un ilhadı, küfr-ü mutlakı defetmesi.. Yani koca Çin’i yarı Avrupa’yı istila eden Komünizm gibi bir ilhad, Risale-i Nur olmasa idi bu Anadolu’dan nasıl def olurdu?
İkinci büyük vazifesi de; âlem-i İslam’ın uhuvvetini, muhabbetini iade etmesi.. -Bu vatan ahalisine karşı, bir de âlem-i İslam’ın kendi aralarında-
Bu gün aynen Pakistan’da ki iki yüz milyonluk bir ülke, orada büyük bir medresenin iki binden daha fazla talebesi var. Dokuz yüzü yurt dışından, kırk ülkeden.. Dedi ki: Biz üniversitelere konferanslara gidiyoruz. Yeni gençlik maalesef Avrupa’dan öteden gelen fikirlerden etkileniyor. Onların suallerine baktığımız zaman sualin arkasında çok şüpheler var. Şunu anladık ki Risale-i Nur bizim için vazife ve Risale-i Nur’u neşretmek zaruri.
Yani Risale-i Nur elân da âlem-i İslam’da yine bu manayı her iki manayı ifa ediyor. -Hem küfrü, ilhadı, şek ve şüpheyi def etmeyi; hem de uhuvveti, muhabbeti ehl-i İslam arasında, cemaatler arasında ve dolayısı ile Türkiye’ye karşı o muhabbeti iade ediyor.- Ama ihtiyaç geldiği için ihtiyaca binaen, – Üstad da onu nazara veriyor- ihtiyacı daha fazla hissettikleri için daha fazla Risale-i Nur’a sarılıyorlar. Yani bunu insan görüyor. Tam da bu tercüme faaliyetleri bu manaya tevafuk ediyor. Yani şu an üstadın dediği hani; Cenab-ı Hak bizim kalplerimizi
وَ فَرِّحْ قُلُوبَنَا بِاِعْلاَنِ الشَّعَٓائِرِ اْلاِسْلاَمِيَّةِ عَنْ قَر۪يبِ الزَّمَانِ
وَ بِنَشْرِ رَسَٓائِلِ النُّورِ بِكَمَالِ الرَّوَاجِ بَيْنَ الْاَنَامِ فِي عَالَمِ اْلاِسْلاَمِ
Hem şeâir-i İslamiyeyi ihya ile kalplerimizi ferahlandırsın, hem de Risale-i Nur’u insanlık arasında hususan âlem-i İslam’da neşrolmasıyla bu manayı tamamlasın. Üstadın duası.. bu gün bunu görüyoruz Elhamdülillah..
Şimdi en yakın komşumuz olan Kuzey Irak Kürdistan mıntıkası, aynı zamanda Mevlana Halid-i Bağdadi Radıyallahu Anh, Üstadımızdan önceki müceddidin memleketi. Hakikaten üç sene oldu her sene bir defa gidiyoruz. Orada insan arzu ediyor ki oradaki Risale-i Nurun neşrini, taammümünü, Risale-i Nur’a karşı iştiyakı bütün ulemaların bütün cami ve medreselerin Risale-i Nur’a sahabetini görsün. Yani bizim gibi böyle büyük medreseler, büyük cemaat, ihtifali toplantılar yok. Mesela camilerde cemaat olarak, küçük toplantılar olarak.. Ama şu var Allah’ın bir inayeti kime sorsam, hangi, camiye gitsem, -on tane cami de Bediüzzaman camii değil mi!- kime gitsen Risale-i Nurdan haberdar ve ciddi haberdar.
Biz bu defa gittiğimizde hemen Erbil’in bir sayfiye yerinde bir zatın tahsis ettiği bir villada 40 civarında üniversite hocası, bilhassa ilahiyat hocaları, sabahtan akşama kadar Risale-i Nur’dan bir program tertiplemişlerdi. Sabahtan akşama kadar, belli kitaplar belli mevzular Risaleyi mütalaa ile keyfiyetli bir şekilde okudular. Herkes, biz dahi istifade ettik. Aynı şekilde akşam dersi.. Ertesi gün Süleymaniye, ertesi gün Halepçe’de biz de oradan döndük Dohok’ta ertesi gün aynı şekilde bir program.
Fakat şunu gördük, bir sene önceye göre çok daha sahabet taammüm etmiş. Hatta risaleleri Kürtçeye Soranî lehçesine tercüme eden Faruk Resul hoca hepiniz görmüşsünüz, yakında o hoca Bingöl’e Bingöl üniversitesi davet etti. Bingöl’de Halidîlik diye, yani Mevlana Halid-i Bağdadinin Bingöl’deki halifeleri Nakşibendi tarikatının yayılması .. İki günlük bir sempozyuma o zatı davet etmişler. O da o sempozyumda konuşacak, Bingöl’deki sempozyumda. O zat dedi ki:
“Bu seneki Erbil kitap fuarına, külliyatları gönderdik. Bir gönderdik tükendi, bir daha istediler. Dört defa gönderdik. En son on beş külliyat daha gönderdik. Biz de” dedi “hayret ettik. Hatta bazı yerler gidiyoruz” dedi, “hiç bilmediğimiz duymadığımız medreselerde Risale-i Nur okunuyor elhamdülillah.”
Ee haliyle elhamdülillah, hani komşumuz, hem de bizimle beraber âlimleri, adetleri, medreseleri, istifadeleri. Elhamdülillah pasaportla gelme gitme, programlara katılma. Diyarbakır’ı da tebrik ediyoruz, Allah razı olsun bu yükü kaldırıyorlar. Ama şunu söyleyelim: Buna ne kadar fedakârlık mihmandarlık sahabet gösterilse, iyidir. Oraya giderseniz bunu daha iyi görürsünüz.
İnşâallah yani bu kısa zamanda nasıl Suriyelilerin buraya gelmesi, Suriyeli bir zat bir şey ifade etti onu nakledeyim:
Camiatürreşidiye ilahiyat seviyesinde ikibin küsur talebesi olan bir keyfiyetli ihtisaslı medresenin baş hocası müfti Abdurrahim dedi ki:
“Biz zamanında Afganlıları kabul ettik. Afganlıları milyonları kabul ettik, sonra bize bereket oldu. Siz” dedi “Türkiye olarak büyük bir fedakârlıkla, Türkiye olarak Suriyeli mültecileri” dedi “kabul ettiniz” dedi. “Şunu iyi bilin ki bu da size büyük bir bereket olacak.” Aynen böyle ifade etti. Ve bunu çoook sena ile herkes yâd ediyor orada…
Haa bunu diyelim, şunu bilelim; hakikaten Suriyeliler, şimdi bilhassa şu son zamanda Kayseri’de hemen hemen her semtte Suriyelilerin Arapça (Risale-i Nur) dersi var. Külliyatı kitaptan takip ederek okuyorlar istifade ediyorlar.
Ayrıca biz şuna inanıyoruz: Bu (Kuzey Irak) Kürdistan mıntıkasından gelen âlimlerin Diyarbakır ve doğu olarak master, doktoraya gelenler, (İİKV) onları böyle kaç senedir davet ederek, 15 gün misafir ederek, onlara program yaptırmaları, sahabet etmeleri bu yakın istikbal için çok büyük hizmetlere vesile olacak. Cenab-ı Hak bunu kabul eylesin İnşâallah..
Bunlar hep duadır, külli inayet, külli tecelli Cenab-ı Hak’tandır. İnşâallah ümit ediyoruz ki onlar da – Bak şunu da ifade ediyorlar, yani bu defa da ifade ettiler. Abdullatif kardeş de oradaydı- âlem-i İslam için tek çıkış yolu Türkiye görünüyor. Yani bu manayı da ifade ettiler. Biz de onlara da Pakistan’dakilere de dedik ki: “Türkiye’nin etrafında aleyhinde ne kadar tehacümler sıkıntılar olduğunu görüyorsunuz. Çok dua etmeniz lazım. Biz de inanıyoruz ki bu dualar sayesinde Cenab-ı hak muhafaza ediyor.” Hakikaten bizden fazla samimiyetle Türkiye’ye dua ettiklerini gördük yani. Bunu insan orada bunu bizatihi müşahede ediyor. Cenab-ı Hak kabul eylesin İnşâallah.. Hepsinin selamları var.
Ve şunu da söyleyelim: bu sene gördük emniyet geçen seneden daha iyi. Geçen sene, evvelki sene -işte Gültekin ağabey de gittiler- bizi Erbil’den Süleymaniye’ye üst yoldan Ranya’dan götürdüler, Ranya.. Ama bu sene bizi Kerkük tarafından götürdüler. Yani emniyetin çoğalması alameti. Bu intibah bu mana İnşâallah artacak. Cenab-ı Hak daim eylesin İnşâallah…