UMRE
Ne kadar çok isterdin değil mi?
Cebrail Aleyhisselam’ı geri bırakanın,
Cennet’i, cehennemi, mülk ve melekûtu;
Allah’ı, Yaratıcımızı gözleriyle görenin,
Yani Sahib-i Mirac’ın Aleyhisselatü Vesselam’ın
İnsanlığın iftihar tablosu O harikalı zatın
Asr-ı Saadet’inde gelip dünya gözüyle
O misâl-i muhabbeti, O timsal-i rahmeti
O şeref-i insaniyeti dünya gözüyle görebilmeyi
Ne kadar çok isterdin değil mi?
Hayali bile ne kadar güzelken,
Rüyada bile görebilmek için can atarken
Ne kadar çok isterdin değil mi?
Bir işaretiyle ayı ikiye yaranın,
Bir tek sözünün tasdiki için,
Arz vazifesini terk edenin
Yani Sahib-i Şeriat’in Aleyihselatü Vesselam’ın
Bütün mevcudat yüzü suyu hürmetine yaratılanın
Asr-ı Saadet’inde gelip dünya gözüyle
O gözlerin nuru ve ziyasını görebilmeyi
Ne kadar çok isterdin değil mi?
İşte bak, sana müjde, dinle! O şeref-i nev-i insan
Ve o ferîd-i kevn-ü zaman Aleyhisselatü vesselâm
Seni cennet bahçesinde namaz kılmaya
O en üstün ve en şerefli mekânı görmeye
Temiz kabrini ziyarete yani umreye çağırıyor:
“Sağlığımda beni ziyaret etmiş gibidir,
Vefatımdan sonra beni ziyaret eden!” buyuruyor
Hem o manevi güneş, o en güzel örnek
O sadık, o masduk, o musaddak olan
Muhammedül-emin Aleyhisselatü vesselâm
Bak daha ne diyor, seni eli boş çevirmiyor:
“Kabrimi ziyaret edenler, şefaatimi hak etmiş olurlar!” müjdeliyor
Bu davete karşı her şeyi bırakıp koşmak lâzım gelirken
Sana ne olmuş ki imkânın da varken Umre’ye gitmiyorsun
Tuh senin aklına diyorum
Aziz SÎMÂ