MAĞLUPLARA MERSİYE
Eyvah! Ne bir düzen, ne ayar kaldı!
Onca yalan sözler bana kâr kaldı.
Bozuldu moralim, değişti kimyam;
Yine hep yenilgi, hep zarar kaldı.
Hüsrana uğradım her sandıkta ben;
Rakibim muzaffer, bahtiyar kaldı.
Dışardan umduğum yardım gelmedi;
Destek beklediğim bî-karar kaldı.
İstifa kâbusu rüyama girdi;
Uykum kaçtı, yatak târ ü mar kaldı.
Esip savurduğum geniş meydanlar,
Sandığa girince hayli dâr kaldı.
Potlarla, gaflarla şöhret kazandım,
Siyasi tarihe yadigâr kaldı.
Bin bir çeşit yalan uydurdum cins cins;
Ne ciddiyet kaldı, ne vakar kaldı.
Tökezledim durdum hep hayat boyu;
Vurmaktan kafamda çok hasâr kaldı.
Gandi’yi oynadım sahnede bazen,
Emelimde daim Jül Sezar kaldı.
Kaleler yapmıştım hayal-hanemde;
Ne burçlar, ne surlar, ne hisar kaldı.
Kaç kapı kurdumsa tavlada, zar – zor,
Mars olunca elde bir çift zar kaldı.
Dülgerlik, esnaflık, memurluk derken;
Gezmediğim şurda kaç diyâr kaldı.
Kül oldu kerestem, atölyem yandı;
Kör bir bıçkı ile bir hızar kaldı.
Sandıkta pörsümüş birkaç patlıcan,
Çürümüş domates ve hıyar kaldı.
Kurumlar batırdım, masalar yıktım;
Enkaz bıraktığım çok âsâr kaldı.
Deniz’i dalgayla çalkalayınca,
Ardımda kuvvetli bir rüzgâr kaldı.
Âb-ı hayat buldum sanırken baktım,
Aynamda gördüğüm ihtiyar kaldı.
Ömrüm hep tükendi, ümidim söndü;
Hayallerim bitti: inkisar kaldı.
İçerim yanıyor, ateşim çıkmış;
Ne buz var elimde, ne de kar kaldı.
Karabulutu ben attım başımdan;
Kemal zayi oldu kılıçdar kaldı.
Neyleyim ISIRGAN senin elinden?
Kaçıp saklanacak bir mezar kaldı.
ISIRGAN