5.Bölüm

“Sen Opus Dei ve Moon örgütlerini anlatırken benim aklıma hep Fetullahçılık geldi. Şaşırtıcı bir benzerlik var.”

“Evet… Ezoterik ekollerde görülen özellikleri Fetullahçılıkta da görmek mümkün. Takiyye, ikiyüzlülük, gizlilik, hile, desise, devlet kadrolarına sızma vesaire. Fetullah, milletin dinî duygularını istismar ederek etrafına adam topladı. İstihbarat örgütlerinin de yardımıyla neredeyse tüm dünyaya yayılan bir örgütlenmeyi gerçekleştirdi. Opus Dei ve Moon tarikatlarının önderleri gibi Fetullah da Amerika’ya yerleşti, örgütünü oradan yönetmeye başladı. Taraftarlarını yabancı istihbarat örgütlerine veri toplayan birer ajan hâline getirdi.”

“Ne dese yapan adamları var. Binlerce insanı nasıl kazandı bu adam?”

“İnsanları Kurán, Sünnet, Risale diyerek cezbetti. Kendini kutsallaştırdı. Batınilikteki ‘Allah ile konuşan, kutsal metinlerin gerçek anlamını bilen masum imam’ rolünü oynadı. Taraftarlarını ahirzamanda gelmesi beklenen şahsın kendisi olduğuna inandırdı. Hakiki yüzünü göremeyenler onu mehdi veya mesih olarak görmeye başladılar. ‘İslamı herkesten iyi biliyor. Ne diyorsa doğrudur’ diye düşündüler.”

“Risale ne?”

“Risale-i Nur Külliyatı… Kurán tefsiri… Kurán hakikatlerini etkili bir üslupla anlatan, İslamı bozmak isteyen bidatçılara karşı sünnete uygun İslam anlayışını savunan kitaplar. İşte bu kitapları kullandı Fetullah. Kuşkusuz, onun istismarı sebebiyle ne Kurán itham edilebilir ne de onun tefsiri olan Risaleler.”

“Elbette… Kaynakları itham etmek, kimi doktorlar hata yapıyor diye tıp kitaplarını itham etmeye benzer… Bunların bir de ‘dinler arası diyalog’ söylemi vardı. Bir sürü toplantılar falan yapmışlardı.”

“Bu da bir fesat vesilesi. Dinleri birleştirmek, yapay bir din üretmek gibi bir amaç güden Moon tarikatına benzer bir sapma. İslamı son ve sahih din olmaktan çıkarma niyetinin bir başka belirtisi. Başarılı olsaydı en büyük zararı İslam görecekti. Yapay bir İslam hâkim kılınacak, asıl İslam tarihe gömülecekti. Dine uymak yerine dini kendine uydurmuştu Fetullah. Tıpkı Pavlus gibi.”

SİNGAPUR’DA İSLAMİYET VE RİSALE-İ NUR HİZMETLERİ…

“Pavlus mu? Pavlus da kim?”

“Başlangıçta tevhid dini olan İseviliği akıl almaz kurnazlıklarla teslis dini hâline getiren adam. Yahudi adı, Saul. Romalı adı, Paul. İsevi dindarlara zulmederdi. Sonra bir gün, ‘Şam yolunda İsa bana göründü, ona iman ettim’ dedi. Havarilerle tanıştı. Birlikte gezilere çıktı. Müminler arasında tanındıktan sonra havarilerden ayrıldı ve kendi görüşlerini yaymaya başladı. Çok sayıda taraftar topladı.”

“Yaman adammış.”

“Öyle… Kimi yorumculara göre, bu adam İsa aleyhisselama iman etmeyen Yahudiler tarafından görevlendirilmişti. Yaptıkları düşünülürse, bunun yabana atılmaması gereken bir yorum olduğu söylenebilir.”

“Neler söyledi bu Pavlus?”

“Bugün Hıristiyanlıkta görülen sapmaların temeli olan fikirler ileri sürdü. Özetle şunları söyledi: ‘İsa, Tanrı’nın oğludur. Dolayısıyla Tanrı’dır. İnsan ilk günahla doğar. Baba Tanrı, insanları günahtan kurtarmak için oğlunu göndermiştir.’ Bu hezeyanlar Kilise babaları tarafından resmî görüş kabul edildi ve Hıristiyanlık dininin amentüsünü oluşturdu… Pavlus, Albas, Moon, Gülen ve benzeri ikiyüzlüleri anlamamıza yardım eden bir öykü var. Mevlana, Mesnevi isimli kitabında anlatıyor. Fakat biraz uzun.”

“Olsun, dinlerim.”