Nurdan Haber

Çanakkale Zaferi ve Şehitlik Mertebesi

Çanakkale Zaferi ve Şehitlik Mertebesi
16 Mart 2017 - 20:45

 

بِسْــــمِ اللَّهِ الرَّحْمَـنِ الرَّحِيـمِ*اَعُوذُ بِاللَّهِ مِـنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيــمِ

وَلاَ تَقُولُواْ لِمَنْ يُقْتَلُ فِي سَبيلِ اللّهِ أَمْوَاتٌ بَلْ أَحْيَاءٌ وَلَكِنْ لاَّ تَشْعُرُونَ

“Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin, zira onlar diridirler, fakat siz farkında değilsiniz.”[1]

عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ، قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهم عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: “مَنْ طَلَبَ الشَّهَادَةَ صَادِقًا أُعْطِيَهَا وَلَوْ لَمْ تُصِبْهُ”.

 Enes b. Mâlik (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ‘’Bir kimse Allah yolunda şehit olmayı can-u gönülden isterse, yatağında ölse dahi Allah onu şehitler derecesine ulaştırır.”[2]

 

Muhterem Mü’minler!

 

18 Mart Çanakkale Zaferinin yıldönümü ve şehitler haftası olması sebebiyle bu haftaki sunumumuzda Çanakkale zaferi ve şehitlik mertebesi konusunu iki başlık ve alt maddeler halinde anlatmaya gayret edeceğim.

ÇANAKKALE MUHAREBESİ

  1. Çanakkale muharebesinin nedenleri
  2. Çanakkale muharebesinin tarihi ve önemi
  3. Çanakkale muharebesinin sonuçları

ŞEHİTLİK MERTEBESİNİN

  1. Anlamı
  2. Önemi
  3. Mertebesi

Aziz  Kardeşlerim!

İnsanoğlunun kendisine verilmiş en kıymetli nimetlerin başında hayatı gelmektedir, İnsanın kendisine sunulmuş olan bu hayatını din, vatan, millet, bayrak, namus gibi milli ve manevi değerlere adaması ise, dünya ve ahiret için en yüksek mertebelere ulaşmasına vesiledir. İslam Dini’ de vatanın korunmasına önem vermiş, bu uğurda yapılan görev başında ölünürse şehit olarak Rabbimize kavuşulacağı müjdelenmiştir. İnsan olarak hepimizin hayatında din, iman, istiklâl, bayrak ve vatan sevgisi gibi kutsal sayılan değerlerimiz vardır. O halde her insanın bu değerlere bağlı olması, gerektiğinde bunlar için kanını ve canını vermesi dinî ve millî bir görevdir. Bu girizgahtan sonra sizlere Çanakkale Muharebeleri hakkında kısa bilgiler ve orada yaşanan bazı hatıraları nakletmek istiyorum.

 

  1. Çanakkale Muharebesinin Nedenleri

Merkezî devletler(Almanya)nın yanında savaşa giren Osmanlı Devleti’ni saf dışı bırakmak,

Osmanlı devletinin kanallar ve Hint yolu üzerindeki baskısını kaldırmak, İstanbul’un ele geçirilip Osmanlılar’ın savaş dışı bırakılması fikri, İngiliz Bahriye nâzırı ve sonra başbakanı olan Winston Churchill tarafından savunulmuştu.(3)

 

  1. Çanakkale Muharebesinin Tarihi Ve Önemi

 

Çanakkale mücadelesini kazanan ruhu keşfetmeye ve kavramaya muhtacız. Çanakkale Zaferi, bir milletin varlık mücadelesidir. Bir milletin kendi varoluş tarihini yeniden yazmasıdır. Ecdadımız, kendisine düşen vazifeyi yüz binlerce şehit vererek yerine getirmiştir.

 

İtilâf devletleri Çanakkale’ye 410.000 İngiliz, 79.000 Fransız olmak üzere yarım milyona yakın asker göndermiş, sadece İngiliz kuvvetlerinin toplam kaybı 213.980 kişiyi bulmuştur. Çanakkale muharebelerine katılan Türk kuvvetleri (yaklaşık 700.000 kişi) genellikle kısım kısım kullanıldığından zayiatın belirlenmesi güçleşmiş ve çeşitli rakamlar ortaya atılmıştır. Bu rakamlar 190.000 ile 350.000 arasında değişmektedir. Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı’nın resmî kayıtlara dayanarak tesbit ettiği şehid sayısı ise 213.882’dir.[3]

 

Çanakkale Muharebesinin Önemi:

 

Çanakkale, iman ve azmin maddi güç ve kuvveti yendiği,  Türk milletinin cesaret, kahramanlık ve yiğitliğinin düşmanlar tarafından öğrenildiği bir yerdir. Bedir harbi ile Çanakkale savaşındaki Müslümanların ruh halini düşündüğümüzde bu ruhun kaynağının İslam’ın ilk döneminde yapılan Bedir Savaşında kökleştiğini görmekteyiz. her ikisi de var olma veya olmama mücadelesinin en zirveye çıktığı savaşlardır. Tıpkı Bedir harbinde birtakım ilahî teyidi/desteğin olduğunu biliyorsak aynı şeyi Çanakkale’de de görüyoruz.  Netice olarak Bedir harbi nasıl ki, Müslümanlar için bir varlık mücadelesinin başlangıcı, moral kaynağı, özgüven tesisi açısından bir dönüm noktası olmuşsa aynı hususu Çanakkale harbi için de söylememiz mümkündür.[4]

“Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhîd’i / Bedr’in arslanları ancak bu kadar şanlı idi!” mısrası ile Mehmet Akif’in, Çanakkale savaşını Bedir harbine benzetmesi bu açıdan anlamlıdır. Çanakkale ile birlikte elde edilen zafer, sadece Türk milleti açısından değil diğer İslam toplumları için de moral kaynağı olmuştur.

Kıymetli Mü’minler!

Bu iman ve diriliş destanının bize ulaşan ve ulaşmayan nice kahramanları vardır. Bu kahramanlar hakkında sizlere özette olsa bir iki anekdotu aktarmayı münasip görüyorum.

SEYİT ONBAŞI: (DUA VE İCABI)

Mehmet Akif’in, “Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer!” dediği anlardır. Bu yoğun topçu ateşi içinde bir bomba Mecidiye Tabyasına düşer ve oradaki askerlerden birçoğu şehit olur. Seyit Onbaşı kendine geldiğinde Yüzbaşı Hilmi Bey ve Niğdeli Ali’den başkasını göremez. Düşman zırhlıları boğazı geçmektedir! Şehitler ve yaralılar ortalığa serpilmiş haldedir. Seyit Onbaşı kendini toparlar ve hemen durumu gözden geçirir. Geriye bir tek sağlam top kalmış ve onun da vinci kırılmıştır. Seyit Onbaşı gözünü( 275 ) kiloluk top mermisine diker. Niğdeli Ali durumu anlar ve ‘Koca Seyit kaldıramazsın!’ der. Hâlbuki o, şu anda farklı bir halet-i ruhiye içindedir. Kendisi durumu şöyle anlatır: “Toprağın altından çıktım. Baktım ki on üç arkadaşım şehit olmuş. Bir ben kalmışım, bir arkadaşım Niğdeli Ali, bir de batarya komutanı Yüzbaşı Hilmi Bey. Arkadaşlarımın bu şekilde gözlerimin önünde şehit edilmesini içime sindiremedim. Anamın bana öğrettiği duaları okudum. Size izahını yapamayacağım bir şeyler doldu içime. Merminin yanına koştum… Topun vinci de bozulmuştu. O mermiyi bir kez kaldırdım. Niğdeli Ali beni biraz destekledi. Basamaktan çıkarken kemiklerimin çatırtısını duyuyordum. Mermiyi namluya sürdüm, patlattım… İsabet ettiremedim. Aynı olayı üç kez tekrar ettim. Üçüncü mermiyle onların en büyük zırhlılarından Ocean zırhlısını dümen kısmından vurdum… O anda zırhlı, etrafında dönmeye başladı. Denizin ortasında tam bir panik yaşanıyordu!”[5]  Savaşın seyrini değiştireceğine inanılan gemiler ardı ardına batınca diğer savaş gemileri geriye dönmüş ve düşmanın kibri böylesi önemli manevi teyit ile kırılmış oldu.

BOMBACI MEHMET ÇAVUŞ (Allah rızası)

Mehmetçiğin “Kimse yoksa ben varım” diyerek ateş kusan çeliğe karşı imanlı sinesiyle dur dediği yerdir. Arkadaşlarının Bombacı lakabıyla andığı Mehmet Çavuş, ağır yaralı getirildiği hastaneden kumandanına yazıyor:

“Sağ kolumu kaybettim, amma zararı yok… Sol kolum var, şükür. Onunla da pekâlâ iş yapabilirim. Beni müteessir eden ve kıtama katılıp düşmanla çarpışmama mani olan şey, yaramın henüz kapanmamış olmasıdır. Hastaneden kurtularak, hâlen harbe iştirak edemediğim için, beni mazur görünüz, affediniz muhterem kumandanım.” Bombacı Mehmet Çavuş (1. Kolordu, 1. Tümen, 7. Alay, 3. Tabur, 1. Bölük)

Mehmetçiği yokluk, kıtlık ve çok güçlü olan düşmana karşı diri kılan sır ne idi? Bunu da Çanakkale’de başkumandanlarındanAlman General Liman Von Sanders’in bir hatırası açıklıyor. Teftiş sırasında Mehmetçiğe, “ne için savaşıyorsunuz?” diye sorar. Mehmetçik “Allah rızası için” deyince; Alman General, şu yorumu yapmaktan kendini alamaz: “Evlatları Allah rızası için çarpışan bir millet ebediyen var olur!..”

BİLECİK TREN İSTASYONUNDA (dini Mübin i İslam mücadelesi)

Anayla muharebeye giden oğlu arasında geçen konuşma Çanakkale Ruhunun burcu burcu kokusunu bizlere sunmaktadır: Ana, oğluna: “Bak oğul, son yongam sensin! Minareden ezan sesi kesilecekse, caminin kandilleri körlenecekse, sütlerim haram olsun, öl de köye dönme. Yolun Şibka’ya uğrarsa dayının ruhuna Fatiha okumayı unutma! Haydi oğul, Allah yolunu açık etsin!” Dedi.[6]

  1. Çanakkale Muharebesinin Sonuçları
  1. I. Dünya Savaşı’nın iki yıl kadar uzamasına sebep olmuştur.
  2. İngiltere ve Fransa’dan yardım alamayan Rusya savaştan çekilmek zorunda kalmıştır
  3. İngiliz ve Fransız donanmaları büyük ölçüde zarar görmüştür.
  4. Çanakkale Zaferi, Milli Mücadele ruhunun doğmasında etkili olmuş, Osmanlı Devleti’nin saygınlığı artmıştır.

 

Uhrevi Boyutuyla Çanakkale Muharebesinin Sonuçları

 

وَلَقَدْ نَصَرَكُمُ اللّهُ بِبَدْرٍ وَأَنتُم أَذِلَّةٌ فَاتَّقُواْ اللّهَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ 
And olsun ki, siz düşkün bir durumda iken, Bedir’de, Allah size yardım etmişti; Allah’tan sakının ki şükredebilesiniz[7].

Şu halde ey müminler bundan böyle hep Allah’dan gereği gibi korkunuz ki, yardımına erişip şükredesiniz.( hak dini kuran dili) Allah’ın yardımıyla kazanılan o zafer hatırlatılarak Müslümanların Allah’a şükretmeleri, O’nun emrinden çıkmamaları, savaşta korkaklık ve zaaf göstermemeleri gerektiğine işaret edilmiştir. diyanet tefsiri

Çanakkale’de şehit kanlarıyla yoğrulan mukaddes topraklar düşmanlara çiğnetilmemiş, imanlı ellerde heybetle duran sancak ve mavi göklerin süsü şerefle dalgalanan al bayrak inmemiş, şahadetleri dinin temeli olan Ezan-ı Muhammed-i dinmemiştir.

Onlar imkânsızlıklara sığınmadılar, şartlara teslim olmadılar, ellerinden geleni yaptıktan sonra Allah’a iltica ettiler ve imkânsızı başardılar
Son söz Mehmet Âkif’ten olsun:

“Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz,

“Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz…”

 

ŞEHİTLİK MERTEBESİ

İnsan çalışarak pek çok rütbe ve ünvanlar elde eder. Bu rütbelerin başında hiç şüphe yok ki şehitlik ve gazilik gelir.

Gazadan sağ dönebilen, gazilik mertebesine; ruhunu teslim eden ise şehitlik unvanına kavuşur. Her iki halde de Müslüman Allah ile “alış-veriş” halindedir. Okuyacağım Ayet-i Kerime’de buna işaret eder:

ا“Ey iman edenler! Elem dolu azaptan kurtaracak bir ticareti size göstereyim mi? Allah’a ve Resulüne iman edersiniz ve Allah yolunda mallarınızla, canlarınızla savaşırsınız. Eğer bilseniz, bu sizin için daha hayırlıdır“[8] Bu ilâhî emri asırlarca halkımız, “Ya gazi ya şehit”, “Ölürsem şehit, kalırsam gazi” şeklinde anlamıştır.

 

ŞEHİD KİMDİR?

Sözlükte  ‘bilen, gören, hazır olan, haber veren, muttali ve tanık olan’ demektir. Şehid, şahid, kelimesinin mübalağasıdır. dinî bir terim olarak Allah yolunda öldürülen müslümanı ifade eder

Gazi ise özlükte “hücum etmek, savaşmak dini terim olarak Allah yolunda ve vatan uğrunda savaştığı ve şehit olmayı arzu ettiği halde ölmeyip, sağ kalan kimseye verilen addır[9].

ŞEHİTLİĞİN ÖNEMİ MERTEBESİ

Dünya ahiretin tarlasıdır. Dünyada ne ekersen, onu biçersin. Dünyada Allah yolunda, vatan ve mukaddesat uğrunda bu tarlaya hayatlarını ekip onu kanlarıyla sulayanlar, ahirette elbette ebedi bir hayat elde edeceklerdir

Şehitlerin yüksek konumunu niteleyen ayeti kerimede şöyle buyrulur.

, وَلاَ تَقُولُواْ لِمَنْ يُقْتَلُ فِي سَبيلِ اللّهِ أَمْوَاتٌ بَلْ أَحْيَاء وَلَكِن لاَّ تَشْعُرُون

Allah’ın yolunda öldürülenlere ölüler demeyin. Zira onlar diridir. fakat siz farkında değilsiniz”[10]

İbn Abbas’ın bildirdiğine göre Resûlüllah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

“Kardeşleriniz Uhut’ta öldürülünce, Allah onların ruhlarını yeşil bir kuşun içine yerleştirdi. O kuşlar cennet nehirlerine varıp, cennet meyvelerinden yer. Sonra Arş’ın gölgesinde asılı duran altın kandillere dönerler. En güzel yiyecek, en tatlı içecek şeylerle karşılaşıp en göz kamaştırıcı yerlerde istirahat ettiklerinde şöyle derler: “Bizim cennette sağ olduğumuzu kardeşlerimize kim ulaştıracak ki, onlar da cennette çeşitli nimetlere kavuşacaklarını bilsinler de cenneti hafife alıp savaşmaktan çekinmesinler”[11]

Bunun üzerine Allah: “Ben haber ulaştırırım dedi ve şu ayeti indirdi:

وَلاَ تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ قُتِلُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ أَمْوَاتاً بَلْ أَحْيَاء عِندَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ {} فَرِحِينَ بِمَا آتَاهُمُ اللّه مِن فَضْلِهِ وَيَسْتَبْشِرُونَ بِالَّذِينَ لَمْ يَلْحَقُواْ بِهِم مِّنْ خَلْفِهِمْ أَلاَّ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ {} يَسْتَبْشِرُونَ بِنِعْمَةٍ مِّنَ اللّهِ وَفَضْلٍ وَأَنَّ اللّهَ لاَ يُضِيعُ أَجْرَ الْمُؤْمِنِينَ

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılır. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler. (Şehitler) Allah’ın nimetine, keremine ve Allah’ın, müminlerin ecrini zayi etmeyeceğine sevinirler.[12], 3/.

 

Bu ayet-i kerimede Şehitlerin Allah katındaki derecesinin peygamberler ve sıddıklardan sonra geldiği ifade edilmiştir.

وَمَن يُطِعِ اللّهَ وَالرَّسُولَ فَأُوْلَـئِكَ مَعَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللّهُ عَلَيْهِم مِّنَ النَّبِيِّينَ وَالصِّدِّيقِينَ وَالشُّهَدَاء وَالصَّالِحِينَ وَحَسُنَ أُولَـئِكَ رَفِيقاً

Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar Allah’ın nimetine eriştirdiği peygamberlerle, dosdoğru olanlar, şehitler ve iyilerle beraberdirler. Onlar ne iyi arkadaştırlar![13]

 

Sevgili Peygamberimiz birçok hadislerinde şehitliğin önemine vurgu yapmıştır

مَا أَحَدٌ يَدْخُلُ الْجنَّةَ يُحِبُّ أَنْ يَرْجِعَ إِلَى الدُّنْيَا وَلَهُ مَا عَلَى الْأَرْضِ مِنْ شَيْءٍ إِلاَّ الشَّهِيدُ ، يَتَمَنَّى أَنْ يَرْجِعَ إِلَى الدُّنْيَا ، فَيُقْتَلَ عَشْرَ مَرَّاتٍ ، لِمَا يَرَى مِنَ الْكَرَامَةِ

“Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Sadece şehit, gördüğü aşırı itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister. (Buhârî, Cihâd 21)

Bizzat Efendimiz, bir defa değil birkaç defa şehit olmayı istemiş ve şöyle buyurmuştur:

وَالَّذِى نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ لَوَدِدْتُ أَنِّى أَغْزُو فِى سَبِيلِ اللهِ فَاُقْتَلَ ثُمَّ أَغْزُو فَاُقْتَلَ  ثُمَّ أَغْزُو فَاُقْتَلَ

“Ruhumu kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, Allah yolunda savaşıp öldürülmemi, sonra tekrar dirilip savaşarak tekrar öldürülmemi, yine dirilip öldürülmemi arzu ederim.”[14]

 

Şehidin ve şehitliğin Allah nezdindeki fazileti ve mükafatı, ilk Müslüman neslin gönlünde öylesine yer etmişti ki baba ile oğul, ağabey ile kardeş, savaşa katılıp şehadet şerbetini içme konusunda birbirleriyle yarışır hale gelmişlerdi.

Bugün sahip olduğumuz bu cennet vatan, kahraman atalarımızın her karışını kanları ile sulayarak bize emanet ettikleri topraklardır.

Vatan, Din millet uğruna öldürülenler İslam Dininde şehit sayıldığı gibi malı, canı ve ailesi uğrunda öldürülenlerde şehit kabul edilmişlerdir. Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadislerinde bu hususu şöyle ifade etmektedir.

مَنْ قُتِلَ دُونَ مَالِهِ فَهُوَ شَهِيدٌ ، وَمَنْ قُتِلَ دُونَ دَمِهِ فَهُوَ شَهِيدٌ ، وَمَنْ قُتِلَ دُونَ دِينِهِ فَهُوَ شَهِيدٌ ، وَمَنْ قُتِلَ دُونَ أَهْلِهِ فَهُوَ شَهِيدٌ

“Malı uğrunda öldürülen şehittir; kanı uğrunda öldürülen şehittir; dini uğrunda öldürülen şehittir; ailesi uğrunda öldürülen şehittir.”[15]

 

Bugün Bizlere Düşen Görev:

Tarihe sığmayan bir destan yazan ecdadımızın iman, şuur ve ruhuna aynen sahip olmalı ve böyle bir mirası taşımaktan da şeref duymalıyız. Ecdadımızın vatanını düşmana terk etmediği gibi bizler de aynı şekilde vatanımızı hiçbir şekilde şer güçlere çiğnetmeyeceğimizi inançla ifade etmeliyiz. Bu inancımızı birlik ve beraberliğimize sahip çıkarak perçinlemeliyiz. Bunu sağlamak için öncelikle, Çanakkale bilinciyle büyüyen gençler yetiştirmeyi kutsal görev biliriz. Zire Çanakkale Zaferi’miz ve ecdad yâdigârı olan Türkiye’miz bizim için en vazgeçilmez değerlerdendir. Bugün, vatanımızda mutlu ve huzurlu bir şekilde, birlik ve beraberlik ruhunu sürekli taze tutarak ve muasır medeniyetler seviyesine ulaşmayı da göz ardı etmeyerek üzerimize düşen vazifeleri en güzel şekilde yerine getirmeliyiz.

Vaazımı şu dualarla bitirmek istiyorum:

YA RABBİ!

“İzzetimizi, şerefimizi, onurumuzu, harimi ismetimizi çiğnetme, mabetlerimizin göğsüne namahrem eli değdirme, ezanlarımızı susturma, şanlı bayrağımızı indirtme Allah’ım…”

“Bizleri şehitlerimizin uğruna canlarını verdiği yüce değerlere ihanet edenlerden eyleme Allah’ım…

kardeşler topluluğu olmayı, barışı, huzuru, esenliği, kardeşliği, hakkı, adaleti, erdemi, fazileti egemen kılmayı bizlere nasip eyle Allah’ım!

 

 

SAKARYA  Merkez Vaiz M. Mustafa TAŞTEKİN

 

[1] Bakara,154

[2] Müslim, “İmâre”, 46

[3] Zekeriya Kurşun, a.g.e. cilt: 08; sayfa: 205

[4] Diyanet aylık dergi mart 2015

[5] Talha Uğurlu el, Çanakkale Savaşları ve Gezi Rehberi, İst. 2005, Kaynak Yay., sf. 273-274; Turan, age. sf. 113-114.

[6] Diyanet aylık dergi mart 2015

[7] Ali İmran 123

[8] saf süresi 10  11

[9] dini kavramlar sözlüğü

[10] Bakara 154

[11] Esbab’ı Nüzul

[12] Al-i İmran 169-171

[13] Nisa 69 (Geniş açıklama için bkz. Kur’an Yolu ve Türkçe Meali)

[14] (Buharî, Cihad,7)

[15] . Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 1359(tirmizi diyat 21)

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )