Darbecilik kimin işidir, sanatıdır?
Bu hususta kimsenin şüphesi olmaması gerekir. Çünkü darbeler tarihine bakıldığı zaman Kemalistler ve selefleri olan İttihatçılar ve Jöntürkler hemen az dikkatle görülür.
Fakat yavuz hırsız ev sahibini bulacak hırsız çıkarır kabilinden nerede ise bütün hayatı müsbet hareket ve siyasetten içtinab düsturuna uygun yaşamış, hayatında devletten şahsı için birşey taleb etmemiş bir zatı, Bediüzzamanı ittiham etmek isteyenler var.
Bu Kemalist zihniyete bazan dindar ahmak dostlarımızda aldanmakta ve Abdülhamid’le olan münasebetlerini yanlış anlayarak; tahlil etmeden medar-ı tenkid bulup iştirak etmekte ve art niyetli zihniyetin değirmenine su taşımaktadırlar.
Hayatta iken üstadı ziyaret etmekten içtinab etmiş ve “dava“sına hiçbir zaman “davam” dememiş, Atatürk’ü çok seven ve İnönü’nün elini öpen, Ecevit’e şefaate yeltenen, CHP ‘li ve mason olduğu tescillenen darbeci Fetö ile irtibatlandırmaya çalışan ve onun üzerinden bu mübarek Zatı ve takipçilerini ittiham etmeye çalışanlar prof da, yazarda olsa ahmak veya haindir.
Darbeciliği meslek edinen, Abdülhamid’i tahtan indiren İttihad-Terakki’nin içindeki çete, sultan Abdülaziz’i katleden çete, birinci millet Meclis’ine darbe yapan zihniyet, 46 seçimlerine darbe yapan zihniyet, 60, 71,80 darbelerini ve 28 şubatı yapan Kemalist çetelerin yeni versiyonu Fetö çetesi hepsi aynı kaynaktan beslendiği ve şimdi de yavuz hırsız ev sahibini hırsız çıkarır kabilinden üstada hücumları ve arkasından nur talebelerini hedef almaları, elbette bu memleket üzerinde oynanan bir oyundur.
Ferasetli ehl-i idarenin böyle oyunlara gelmeyeceğini ümit ediyoruz. Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere bu oyunu fark ettiklerini bozacaklarını kuvvetle ümit ediyoruz.
Bu gibi konularda dün Fetö’yü Mehdi, müceddit ilan edenlerin konuşmaması gerektiğini düşünüyorum. Ancak biz Nur talebeleri olarak Ehl-i idare ve samimi mütedeyyin ve vatanperver kardeşlerimizi kavl-i leyyinle ve ikna edici delil ve bürhan ile ikaz etmek ve şahs-ı manevi olarak Ehl-i sünnet dairesinde cemaat ve tarikat ve Ehl-i siyasetle yakın temas ile vaktiyle Fetö’nün ve Yeni Asya gibi muzırların uhuvvet-i İslamiye’ye verdikleri zararları tamir etmeye çalışmak vazifemizdir.
Evvela öz eleştiri, istiğfar ile sonra muhatab olan Ehl-i imanla meşveret ve müzakere ile müsbet hareketi esas almayız. Şimdi bizlere düşen en mühim vazife, istiğfar ve dua ve bize muarız gibi görünen Ehl-i imanla cedelleşmeden afv ile muamele etmektir. Sonra da aslî vazifemiz olan dua ve fiilî dua olan Kur’ân ve Kur’ân hakikatları olan Nur’larla meşgul olmak ve derslere ve hakikatları neşre ve talime kuvvet vermektir.
Meselenin detaylarını ehl-i tahkikin dikkatine havale ederiz.