ُبِاسْمِهِ سُبْحَانَه
“Madem bu zamanda, her şeyin fevkinde hizmet-i îmaniye bir kudsî vazifedir; hem kemmiyet, keyfiyete nisbeten ehemmiyeti azdır; hem muvakkat ve mütehavvil siyaset daireleri ebedî, daimî, sâbit hizmet-i îmaniyeye nisbeten ehemmiyetsizdir, mikyas olamaz.” (Emirdağ-1/66)
Aziz kardeşlerimiz;
Risale-i Nur bu helaket ve felaket asrında, imanların tehlikede olduğu bir hengamede ve herkesin başına ebedi saadeti kazanıp kaybetme davasının açılıp, -ehl-i velayetin müşahedesiyle- çoklarının o davayı kaybettiği bir devrede bütün mesaisini, hakaik-i imaniyenin inkişaf ve tealisine hasretmiştir. Hayat-ı içtimaiyeye o derece bakmıyor ve baktığı zaman ancak asayişi muhafaza ve müsbet hareketi netice veren bir iman cereyanı olarak uhuvvet-i islamiye ile sulh-u umumiyi temine vesile oluyor. Bu mesail-i imaniye içinde Üstadımız mehdiyet ve müceddidiyet gibi mesaili, medar-ı münazaa ve münakaşa ettirmemiştir. Kudsi iman hizmetine nazar-ı dikkati celbetmiştir.
Şimdi memleketimizin içinde bulunduğu pek nazik zamanda, bütün kuvvetimizle asayişi muhafazaya mecbur ve mükellefiz. Binaenaleyh mevcut müsbet hükümete ve kurumlarına, yardımcı olmalıyız. Kainat azametinde ve ebedler kıymetinde mesail ve davalar içinde, esasat-ı imaniyeden olmayan bir takım mesaili, münakaşa zamanı değildir.
Harici ve dahili bu kadar düşmanın ve ehl-i dalaletin ve masonların komiteler halinde alem-i islama saldırdıkları bir hengamede, “Âlem-i İslamın diyanet dairesi” ve bir cihette “Meşihat-ı İslamiye” gibi belki “daha külli” vazifesini görmeye namzet Diyanet dairesini, elden geldiği kadar muhafaza etmek ve müdafa etmek vazifemiz olduğu halde, bazı eşhasın aleyhte ifadelerini üzülerek okuduk.
Bu gibi kanaatlar, şahsi ve indi ve ârızi kanaatlerdir. Ne Risale-i Nur’u ne de Cemaat-ı nuriyeyi bağlamamaktadır. Bu gibi beyanat Risale-i Nur’un meslek ve meşrebine de muvafık bir üslub değildir.
Gerek Diyanet camiası ve gerekse Diyanet İşleri Reisimizin aleyhinde sosyal medyada neşredilen yazılar, İslamın Nezihane nazikane ve kavl-i leyyin olan usullerine ve emr-i ilahiyeye de münafi olmakla beraber, sünnet-i seniyyeyi rehber edinen Nurun meslek ve meşrebine de muhaliftir ve Risale-i Nur ve Nurun şahs-ı manevisiyle hiç bir alakası yoktur ve olamaz.
Bu vesile ile kardeşlerimizden ricamız, kudsi hizmet-i imaniyeye zarar verecek neşriyat ve beyanattan imtina etmeleri, ehl-i iman ile daima tesanüd ve muhabbet ile ittihad-ı islama çalışma gayreti içinde olmalarıdır.
Şimdiye kadar Ahmed Hamdi Aksekiler ve Ömer Nasuhi Bilmenler gibi din-i mübin-i İslam’a ihlasla hizmetlerini müşahade ettiğimiz ve onların varisi olan şimdiki Diyanet İşleri Başkanımıza ve Diyanet Dairesine dua ediyor ve etmeye devam edeceğimizi de ifade etmek istiyoruz.
Bediüzzaman Said Nursi’nin Talebesi ve Hizmetkarı
Hüsnü Bayramoğlu
kaynak: hizmet vakfı