Peki, Ben de Müslüman Olabilir miyim?
2014 senesinde Hüsnü Abi ile ilk Güney Amerika seyahatinde Arjantin’in Misiones eyaletinde Foz de İguazu şehrine gitmiştik. Burada Dünya’nın yedi harikasından birisi olarak bilinen fakat hakikat noktasında Allah’ın azametini hem Celil hem de Celal isimlerinin tecellisi ile tam bir kudret harikası ve tefekkür yeri olan İguazu Şelaleleri bulunmaktadır.
Hem tefekkür hem de kısa bir tenezzüh için burayı gezerken, uzaktan meraklı gözlerle bizi izleyen bir genci fark etmiştik. Sonradan adının David ve Alman olduğunu öğrendiğimiz bu genç daha fazla dayanamayıp yanımıza gelmiş, Hüsnü Abi’yi kastederek “Bu filozof beyefendiye sorabilir misiniz? Kendisi ile fotoğraf çekilebilir miyim?” demişti.
Hüsnü Abi de tebessüm edip izin verdi. Bununla yetinmeyen bu meraklı gezgin, “Ben Avrupa’dan buraya yalnız geldim, şelalelerin geri kalan kısmını beraber dolaşabilir miyiz?” Hüsnü Abi buna da izin verdi ve bir saat kadar beraber dolaştık. Tabi bu arada David sürekli İslamiyet hakkında sorular soruyor ve heyecanla cevapları dinliyordu.
Daha bir saat olmamıştı ki daha fazla beklemeye niyeti olmayan David en son ve en güzel soruyu sordu; “Peki ben Müslüman olabilir miyim?”
Olursun ya, niye olmayasın, hem de çok güzel bir Müslüman olursun… Hayırlı işlerde acele etmek lazımdı, biz de daha fazla beklemedik, hemen tekrar İslam’ın ve imanın şartlarını anlattık ve bir saatin sonunda o haşmetli şelalelerin manzarasında asıl, ebedi ve hakiki, seyre doyulmaz manzarayı seyre dalmıştık; Hüsnü ağabey kelime-i şehadet getiriyor ve o kardeşimiz de tekrar ediyordu.
“Eşhedü en La İlahe İllallah ve Eşhedü Enne Muhammedun Rasulullah”
David olarak başladığı bir saatlik gezinin sonunda Davud olmuş ve bu geçen dokuz senede Risale-i Nurların İspanyolca tercümelerini okuyarak Müslüman olan binlerce kişinin arasında yerini almıştı bile…
Haz min Fadli Rabbi…
Rabbim hidayetini kabul etsin,
Âmin