Nefs-i Korona!
Düşünsenize; size bir korona testi yapılmış ve sonucu da pozitif çıkmış, ama sizde ne bir öksürük var ne de yüksek ateş ve nefes darlığı… “Bu nasıl olur, benim hiçbir rahatsızlığım yok ki doktor bey? diye sorduğunuzda doktor da size; “Siz şimdilik taşıyıcı pozisyonundasınız, bağışıklık sisteminiz güçlü olduğu için şuan bu virüsün etkilerini hissetmiyorsunuz. Aman kendinize dikkat edin, bağışıklık sisteminizi baskılayacak şeylerden uzak durun ve onu desteklemeye bakın.” diye cevap veriyor.
Böyle bir durumda ne yaparız acaba? Aşısı yok ilacı yok tek çare bağışıklık sistemini güçlü tutabilmek, yoksa içimizdeki o virüs bizi de hasta edebilir hatta öldürebilir. Ne dersiniz, gece gündüz bağışıklık sistemimizin üzerine titremez miyiz? Acaba bağışıklığımıza neler zarar veriyor diye araştırıp, yıllarca alışkanlığımız dahi olsa ve keyfimizi bile bozsa, o şeylerden yılandan kaçar gibi kaçmaya çalışmaz mıyız? Hem bağışıklık sistemimizi desteklemek için ne yapılması gerekiyorsa tüm zorluklara katlanarak yerine getirmez miyiz? Çünkü sonucunda ölüm var değil mi? Düşman ise içimizdeki gözle görülemeyen küçücük bir virüs, her an onunla yaşıyoruz ve o bizim zayıf bir anımızı kolluyor…
Aynen öyle de; size kat’i ve hiç tartışmasız bir haber vereyim ki, hepimizin içinde âdeta bir virüs gibi bekleyen, insanı kötülüğe iten; “Nefs-i emmâre” testi pozitiftir. O nefis ki fırsatını bulduğunda insanı günaha sürüklemek ister ve tıpkı o virüsünün artarak ilerlemesi gibi o nefs-i emmâre de hiç doymaz, hep daha fazlasını daha fazlasını ister. Bir haram, gayr-ı meşru bir zevk biter ötekine geçmek ister. O virüsün vücuda faydalı çalışan organlarını bozduğu gibi nefis de ruhun saflığını, kalbin berraklığını bozmak ister. Hatta bunların belirtileri de vardır; tıpkı virüsün ateş, nefes darlığı ve öksürük belirtileri olduğu gibi insanın ruhu da bazen daralır göğüs kafesinden çıkacakmış gibi olur, kaygı ve stres ateşi yükselir, adeta öksürür gibi etrafını rahatsız edecek davranışlarda bulunur, salyalarını saçar yani içindeki kötülüğü dışarı çıkartır zaman zaman.
Öyleyse; özellikle şu sıralar maddi bağışıklık sistemimize dikkat ettiğimiz gibi manevi bağışıklık sistemi dediğimiz; “Takva” yani günahlardan sakınma duygumuza da dikkat etmemiz gerekmez mi? Yoksa içimizdeki düşman olan nefsimize fırsat vermiş ve ruhumuzu ele geçirip ebedi helâkete sürüklemesine fırsat vermiş olmaz mıyız? O halde ruhumuzun bu takva sistemini çökertecek imana ait şüphelerden ve alışkanlık yapmış günahlarımızdan biran önce kurtulmak ve uzak durmak gerekmez mi? Hem o takva sistemine kuvvet verecek başta namaz olarak ibadetlerimize ağırlık vermek daha akıllıca olmaz mı? Sonuçta işin ucunda ebedi bir helaket yani cehennem var, düşman ise gözle görülmeyen ama her an kendisi ile yaşadığımız nefsimiz ve o bizim zayıf bir anımızı kolluyor…
Mehmet BİLEN