Nurdanhaber – Prof. Dr. Sıtkı Göksu
Önce kısa bir giriş. Doktorluk uzun ince bir yolda gitmek gibi, derin soluklu, çok fedakarlık isteyen, çok çalışma isteyen, gece gündüz demeden insan hayatına hizmet edilen bir meslektir.
Dolayısı ile tam mesleği icra edebilmek ve başkalarına iyi örnek olabilmek zordur.
Hakîkat nazarında, herkesten ziyade hasta olan, maddî ve gaflette olan doktorlardır. Eğer Kur’an’ın kudsi eczanesinden ilaç olarak hakiki ilaç olan îman ilaçlarını alabilseler, hem kendi hastalıklarını, hem insanlığın yaralarını tedavi ederler.
Üzüntülü ve ümitsiz bir hastaya doktorun manevî bir tesellisi, bazen bin ilaçtan daha faydalıdır.
Bu uzun yolda, doktorluk mesleği süresince, yapılan hizmetlerle ilgili günlük tutan azdır.
Bu yazımda bir doktorun tuttuğu günlükten bazı kısımları paylaşacağım:
Doktorların hikayeyi bir de kendi taraflarından anlatmayı başaramadıklarını (belki de sürekli işte olduklarından) ve aslında toplumun da bir doktor olmanın gerçekte ne anlama geldiğiyle ilgili gerçekleri duymadığını fark ettim. Dr. Adam Kay
Horner Sendromu
Hepimiz kamp ateşinin etrafındaymış gibi masanın etrafına toplanıp hikayelerimizi anlatıyoruz… Seamus’ın sırası geline kadar. Seamus, bu sabah acil serviste yüzünün sadece yarısının terlediğini düşünen birini gördüğünü söylüyor.
Arkasına yaslanıp bizi hikayesi ile kırıp geçirmeyi umuyor ama hepimiz susuyoruz. Ta ki neredeyse herkes, “O zaman, Horner Sendromu değil mi?” diyene kadar. Bu sendromu, özellikle de bu rahatsızlığın büyük olasılıkla bir akciğer tümörüne işaret edeceğini hiç duymamış. Seamus, sandalyesini kulak tırmalayan bir ses çıkararak geriye itiyor ve hastayı bölüme geri çağırmak üzere telefon etmeye gidiyor. Twix’ini ben yiyorum.
Nabız
Servisteki her hastanın gözlem çizelgesine yazılan nabzın 60 olduğunu fark ediyorum ve gizlice sağlıkçı asistanının ölçüm tekniğini denetliyorum. Hastanın nabzın tutuyor, saatine bakıyor ve büyük bir titizlikle dakikada kaç saniye olduğunu sayıyor.
Egzama
Bir çağrıya cevap verdim ve hamileliğinin otuzuncu haftasında olan ve egzamasını sabaha karşı 5’te göstermek isteyen bir kadını görmeye gitti. “Bu saatler sabahtan daha tenha olur diye düşündüm,” dedi.
(Biraz Acıyabilir, Bir Doktorun Anıları, Adam Bay, Çeviri: Bala Konuşkan, 1. Baskı Nisan 2019, Epsilon Yayınevi, İstanbul.)