Bir yiğit vardı
Kameti
Dağlar gibi
İmanı
Sıradağlar gibi
Heybeti
Yanardağlar gibi
Herkes sustu
O konuştu
Herkes korktu
O korkuttu
Küfre sed oldu
Zulme belâ oldu
Karanlığı aydınlattı
Nurdan meşalelerle
Bir yiğit vardı
İlmi
Okyanuslar gibiydi
Derinliğine erişilmez
Fikirleri
Çağlayanlar gibiydi
Suları ötelerden
Tevazuu
Zirvedeydi
Konuşan yalnız hakikattir dedi
Dava adamlığı
Dünyalık her şeyi
Reddetti
Binlerle başı olsa da
Zındıkaya eğmezdi
Bir yiğit vardı
Düşmanları
Ateşte yanıyorlar
Dostları
Berzahta gülüyorlar
Yardımına koşmayanlar
Kabirde utanıyorlar
Talebeleri
Ona layık oldular
Davasını zayi etmediler
Ülkesi
Yeni anlamaya başladı
Dünya
Onu bekliyor
Büyük bir iştiyakla
Bir yiğit vardı
Kader meselesini
Herkese bildirecek tarzda izah ediyor
Mirac-ı Nebeviyeyi
Güneş gibi ispat ediyor
Ölümü, ihtiyarlığı, hastalığı
Herkese sevdiriyor
Yirminci mektubu
İmanın en üst mertebesi
Yirmi dördüncü mektubu
Âlemin yaratılış sırrını keşfediyor
Otuzuncu Sözü
Altı saatte içinde yazmış
Hiçbir kitaba müracaat etmeden
İnayet-i ilahiye değil de nedir?
Bir yiğit vardı
İstidadı
Şimşek gibi alevli
Duyguları, bütün latifeleri
Uyanık
Seciyeleri
Harika
Zekâ ve hafızası
Müstesna
Asırlardır bekleniyordu
İnsanlığı kurtarmaya
Cennetten inen eldi
Onca kişi arasından
Bize de üstad oldu
İkrâm-ı İlâhiye değil de nedir?