Nurdanhaber – Prof. Dr. Sıtkı Göksu
“Duchenne Muscular Dystrophy” hastalığı olan Yakup’un hayatından bazı değişiklikler yaptığından bahsediyorduk. Sıkı durun değişikliklerin ne olduğunu anlatıyor:
Eskide gençlik sarhoşluğuyla biraz serbest hareket ettiğini,
Yaramazlıklar yaptığını (bu yerinden kalkamadığı haliyle ne yaramazlık yapabilecekse),
Yeni hayatından daha çok memnun olduğunu,
Eski arkadaş çevresiyle beraber yeni dostlar edindiğini,
Namazlarına başladığını ve dikkat ettiğini,
Hayatın manasını daha iyi anladığını,
Bu dünyaya hasta ve yatalak da olsa bir amaç için geldiğini,
Artık vaktini daha değerli şeyleri düşünerek geçirdiğini,
Allah’ı çokça zikrettiğini,
Halinden memnun olmayan insanlara hayat ve sıhhat nimetinin ehemmiyeti hakkında ders verdiğini,
Videolar hazırlayarak çok sayıda kişiye ulaştığını ve çok kişinin namaza başlamasına vesile olduğunu,
Bu nedenlerden dolayı farklı hastalıklara giriftar olup sıkıntısını atlatamayan çok sayıda kişinin aileleriyle beraber kendilerini ziyaret ederek tavsiyeler aldıklarını,
Genç yaşta hasta olmakla Allah’ın kendilerini cezalandırmadığını,
Belki de bu hastalığın onlar için bir nimet olduğunu,
Hastalığın zaten bir temizlik ve arınma olduğunu,
Hastalığın insanların kusurlarına kefaret olduğunu,,,,” şeklinde söyleyerek altmış-yetmiş yaşındaki gün görmüş insanların ancak söyleyebilecekleri yüksek hakikatleri oksijen maskesi altındaki dudaklarıyla terennüm etti.
Beni ve o an orada hazır bulunanları yine şaşırtıp hayretler içerisinde bıraktı Yakup. Karşımdaki sanki hasta değildi de evinden kalkıp, lütfedip hastaneye kadar o haliyle gelerek manen hasta olan bizlere ders veren biriydi!
Lisan-ı haliyle bizdeki gafletli sağlığın asıl hastalık olduğunu hatırlatıyordu.
Hayatımda hiçbir şeyhe mürit olmadım (karşı olduğumdan değil).
Ama o an o kalabalık içinde bir müridin şeyhinin dizinin dibinde mürşidinin ağzından çıkanları dinlediği halet-i ruhiye ile Yakup’u dinledim.
Yakup ve ailesi hastalıklara ve musibetlere sabır içinde şükretme konusunda bana tam hakikatli birer hayat mürşidi oldular.
Sonraki zamanlarda Yakup ve ailesi ile hastanede ve farklı mekânlarda görüştük.
O mürşitlerimi şefaatçi yaparak dergâhı ilahîye müracaat ediyor
ve O Kadi-ul hacetten diliyorum ki benim ve onların maddi ve manevi hastalıklarına şifa versin; hastalıklarımızı bize kefaretuz-zunub yapsın.
Musibetlere karşı bizlere sabır versin. AMİİİİN.
Prof. Dr. Behçet AL
NOT:
Bu yazının Yakup ile ilk görüşmemize kadar olan kısmını daha önce yazmıştım. (Bakınız ADAR, Yakup’un Abisi, Dr. Behçet Al 07.03.2015
http://adar.org.tr/tr-TR/kose-yazilari/258/yakupun-abisi)
Hikayeyi sonraki gelişmelerle beraber farklı yerlerde anlatmıştım.
Bir arkadaşım hikâyenin ilk kısmını yıllar sonra (dört yıl sonra) bir yerlerden bulup bana getirdi ve tamamını yazmam için rica etti. Ben de tamamlayıp Yakup’a teyit ettirdim.