İŞARATÜ’L-İ’CAZ
Sure-i Bakara 30. Ayet
وَ اِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰٓئِكَةِ اِنّٖى جَاعِلٌ فِى الْاَرْضِ خَلٖيفَةً قَالُٓوا اَتَجْعَلُ فٖيهَا مَنْ
يُفْسِدُ فٖيهَا وَ يَسْفِكُ الدِّمَٓاءَ وَ نَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَ نُقَدِّسُ لَكَ قَالَ اِنّٖٓى اَعْلَمُ
مَالَا تَعْلَمُونَ
Melaikenin اَتَجْعَلُ ile yaptıkları istifhamdan maksat; جَعْل e itiraz, جَعْل i inkâr etmek değildir. Çünkü Cenab-ı Hakk’ın fiillerine itiraz etmeye ismetleri manidir. Ancak جَعْل in sebebi mahfî olduğundan taaccüble sebep ve hikmetini sormuşlardır. جَعْل tabirinden anlaşılıyor ki insanın ahvali, vaziyetleri ne tabiatın iktizasıdır ve ne de fıtratın icabıdır ancak bir câilin ca’li iledir.
Sual: فٖيهَا : Mesafe pek kısa olduğu halde, ikinci فٖيهَا nin zikrine ne ihtiyaç vardır?
Cevap: Birinci فٖيهَا ile beşerin bir ruh gibi arza nüfuz etmesiyle arzı ihya etmesine, ikinci فٖيهَا ise beşerin fesadı dahi Azrail gibi arzın kalbine kadar pençesini sokup arzı imatesine işarettir. Demek beşer, bir taraftan arzın şifası için bir ilaç iken, diğer taraftan ölümünü intac eden bir zehirdir.
مَنْ : Beşerden kinayedir. Kinayenin tasrihe sebeb-i tercihi: Melaikenin maksadı, beşerin şahsiyeti olmayıp ancak kendilerine sakîl, ağır gelen bir mahlukun Allah’a isyan etmesine işarettir.
يُفْسِدُ : Fesadın “isyan”a bedel zikri, isyanlarının nizam-ı âlemin fesadına sebep olacağına işarettir. Devam ile teceddüdü ifade eden muzari sîgasıyla fesadın zikredilmesi, melaikenin asıl istemedikleri ve inkâr ettikleri ancak isyanlarının devam ve istimrar ile vukua geleceğine ait olduğuna işarettir. Melaike beşerin isyanlarının devam ve istimrarını ya Cenab-ı Hakk’ın i’lamıyla bilmişlerdir veya Levh-i Mahfuz’a bakıp ondan almışlardır veyahut insanlardaki kuvve-i gazabiye ve şeheviyeden anlamışlardır.
فٖيهَا : Kuvve-i şeheviye ile arzda fesat hasıl olur, kuvve-i gazabiyenin tecavüzüyle katl ve kıtale mahal olur. Halbuki arz, takva üzerine tesis edilmiş bir mescid hükmündedir.
و ise fesat ile sefk gibi iki rezileyi birbirine atıf ve cem’eder. Çünkü fesat, sefk-i dimâya sebeptir.
يَسْفِكُونَ nin يَقْتُلُونَ ye tercihen zikrinden anlaşılıyor ki sefk, zulmen yapılan katldir. Bu ise fesada daha münasiptir. Çünkü katlin ifade ettiği mana, katlin mubah kısmına da şâmildir. Cihadda veya bir cemaati kurtarmak için yapılan katller gibi ki bu katl, fesada münasip olmaz.
اَلدِّمَٓاءَ : Sefk kelimesinin delâlet ettiği irâka-i demdeki demi tekiddir.
وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ : Beşerin ca’lindeki hikmeti soran melaikeye, sanki şöyle bir itiraz vârid olmuştur: “Beşerin Allah’a yapacağı ibadet ve takdis, onun ca’line sebeb-i kâfi gelmez mi ki ca’linin hikmetini soruyorsunuz?” İşte “vav-ı haliye” ile zikredilen وَنَحْنُ نُسَبِّحُ … الخ cümlesi, güya o itirazı def’etmeye işarettir.
نَحْنُ : Maâsiden masum melaikenin cemaatlerinden kinayedir. Cümlenin cümle-i ismiye şeklinde zikredilmesi, tesbihin melaikeye bir seciye olduğuna ve melaikenin tesbihata mülazım ve müdavim olduklarına işarettir.
نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ : “Bizler, bütün ibadetlerin sana mahsus olduğunu kâinata ilan ve Cenab-ı Uluhiyet’ine lâyık olmayan şeylerden münezzeh olduğuna iman ve bütün evsaf-ı azamet ve celal ile muttasıf olduğuna itikad ediyoruz.”
وَنُقَدِّسُ لَكَ : Bu ل ya sıladır, bir manayı ifade etmez veya ta’lil ve sebebiyet içindir.
Kaynak: Risale-i Nur