Nurdanhaber – Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
Kesin olarak bilmemiz gereken bir hususu burada dile getirmek istiyorum. Bizim eğitimde olmazsa olmazımız olan önemli bir husus vardır. Nedir?
İman-ı billah yâni Allaha imandır.
Bunu detaylıca bir işleyelim ki insana ne kazandırıyor görmeye çalışalım.
At yaratılış itibariyle binmeye uygun bir varlıktır. Aslan ise yaratılış itibari ile parçalamaya veya yırtmaya uygun bir varlıktır. Arı ise yaratılış itibari ile bal yapmaya müsait bir şekildedir. İpek böceği ise yaratılış itibari ile ipek kozası örmeye görevli bir özelliği bulmaktadır.
Nasıl attan hayvanları parçalayıp yemesi istenmez, aslandan ot yemesi istenmez, ipek böceğinden bal yapması istenmez, bal arasından ipek kozası yapması istemez. Çünki onların yaratılışları, fıtratları yâni yaratılışlarının gereği neyse onu yapmakla görevlidir.
İnsanın yaratılışının en yüksek gayesi, insanlığının en önde gelen birinci vazifesi, yaratanını tanımak, yâni İMANDIR.
Kesmeye götürülen tavuk boğazına bıçak inene kadar hiçbir şey hissetmez. Yanındaki tavuklar da o bıçaktan korkup kaçmazlar. Ne zaman boğazına bıçak inerse o zaman bağırır ama nafile, zaten canı çıkmıştır. Diğerleri de kesene içerleyip yumurta görevinden vazgeçmez.
İnsan öyle mi? insan gelecekten endişe, geçmişten üzüntü duymaktadır. Hasta olan veya vefat eden bir akrabası, onun ümidini altüst etmektedir.
Bu fıtratta olan bir insan için en önemli nedir bunun üzerinde durmak gerekmez mi?
Çünkü insan yalnız akıldan ibaret değildir. Sadece akıl olsaydı neden ve niçin sorularına cevap veren müspet ilimlerle tatmin olurdu. Ama bugün bilimin de kabul ettiği insanın görünmeyen duyguları ve latifelerinin var olmasıdır.
Meselâ ruhu vardır, sonra kalbi vardır, sonra nefsi vardır. Bundan başka tespit edilemeyen bir çok latifeleri vardır.
Güneşli havadan lezzet alıp, bulutlu havada kasavete, huzursuzluğa düşen insan yok mudur?
Bunu kasavete, ümitsizliğe düşüren nedir?
Hakiki manada Allah’ı bilmemek ve tanımamaktır. Ya da tanısa da bilse de TAKLİDİ İMAN ile inanıyor olmasıdır.
Ailesinden ve çevresinden gördüğü bir imandır. Oysa taklidi bir iman, insanın kendisine istikamet vermesine yetmiyor.
Allah’ın bilinmesi ve tanınması nasıl gerçekleşecektir? Elbetteki kuvvetli bir iman ile, yâni taklide dayanmıyan, aklın neden ve niçin sorularını cevaplandıran, ikna eden TAHKİKİ İMAN ile mümkündür.
Biz biliyoruz ki normal bir insanın 100 trilyon hücresinden bir tanesi ihmal edilse, insanın hasta olmasına yetmektedir.
Biz yediğimiz yiyeceklerin hangilerinin hangi azalarımızın ve duygularımızın hücrelerine gideceğine müdahalemiz var mı?
Yani biz diyor muyuz ki aman fosfor efendi dikkat et benden başka bir yere gitme! Gözlere gidersen gözler kör olur. Veya biz diyor muyuz ki; aman kalsiyum efendi kemiklere git! Sakın damarlara gitme! Eğildiğimiz zaman damarlar kırılır. Yok, hiçbir şeyin hesabını yapmıyoruz, biz bir şey diyoruz.
Yaratan vücudumuzda bir şeyi her şeye dönüştürüyor. Bazısını kırmızı kan yapıyor, bazısını beyaz lenf yapıyor. Bazısını beyaz kemik yapıyor, bazısını kırmızı kas yapıyor. Bazısını saç yapıyor, bazısını da deri yapıyor. Hiç bunlardan haberimiz yoktur.
Sonra vücudumuzun hücrelerinden neredekiler ne kadar büyüyecek, gelişecek haberiniz var mı?
Halbuki; bizim bütün hücrelerimizden Allah istese göz yapar. Yani bu ne demek? İsterse kolumuzda gözlerimiz olabilirdi. Ama o başımızda herkesin bildiği yerde yapıyor ve muntazam yapıyor. Kolumuz yarım metre uzarken kulağımız o kadar uzamıyor. Bunlar bizim müdahalemizle mi oluyor? Yok, hiçbir şeyden haberimiz yoktur. O halde bu vücutta tasarruf eden bir yaratıcı yok mu? Onu tanımamız ve iman etmemiz gerekmez mi?
Tahkiki iman elbette eğitim sıralarında elde edilmesi gereken bir imandır. Her bir bilim, her bir fen ve sanat kendi anlatım diliyle; yâni lisan-ı haliyle Allah’ı bildirmektedirler.
Yâni tabiat bilgisi dersini anlatan bir öğretmen; ağacın köküne parmağınızı değdirdiğimiz zaman erirken, granit gibi sert taşları delerek orada yetişmesini, dal, budak ve meyve vermesini, Allah’a vermezse ne ile izah edecek. Bunu tesadüfe verebilir misiniz? Bizim elmas matkaplarla dilemediğimiz o sert taşları, O ağacın kökleri kendisi mi deliyor? Bu eğitim nerden almış, bunu öğretmemiz gerekmez mi?
28.01.2019 (marifetullah devam edecek)