Nurdanhaber – Prof. Dr. Sıtkı Göksu
Kardiyopulmoner Resüsitasyon başta anestezistler olmak üzere, acil tıp uzmanları ve diğer uzmanlık alanlarındaki hekimlerin ve pratisyenlerin mutlaka bilmesi gereken bir acil müdahaledir. Hatta eğitim almış itfaiyeciler bile temel yaşam desteğini yapabilmektedirler.
Basitçe kalbi durmuş bir hastayı tekrar hayata döndürmek için yapılan işlemler toplamıdır. Bu işlemlerde hayayolunun açılması, solunumun sağlanması, dolaşımın sağlanması ve hastanın solunum ve dolaşımının normale dönmesinden sonra ilaçlarla tüm vücut sistemlerinin düzgün çalışması sayılabilir. Serum verilerek vücudun sıvısının yeterli hale gelmesi sağlanır. Bunun yanında hastanın ısısı çok düşmüşse hipotermi tedavisi, kanama, travma var ise ona yönelik tedaviler de yapılır.
Prof. Dr. Tarık Minkari resüsitasyon uyguladıkları bir hasta ile ilgili olarak enteresan bir hatırasını “Bir Cerrahın Anıları” serisinin birinci kitabında şöyle anlatmaktadır: (Prof. Dr. Tarık Minkari, Bir Cerrahın Anıları 3. Baskı 1994, Milliyet Yayınları, İstanbul.)
Yolda bir adam kurtardık
1952-1955 yılları arasında grup gezilerini ben organize ederdim. Yazın sık sık denizden Poyraz köy’e giderdik. O tarihlerde henüz mendirek yapılmamıştı, su çok temizdi, pırıl pırıl. Plaj sakin ve sevimliydi.
Kadıköy’e dolmuş yapan motorlardan birini kiralar kıyı kıyı, Poyraz’a çıkardık.
Bir gezi esnasında motor Emirgan rıhtımına yakın giderken birden, Tokmak burnunda 8-10 kişinin kafa kafaya yere baktıklarını gördük.
İçimizden biri: “Galiba bir adam boğuldu” dedi. Hemen yanaştık.
Rıhtım üstüne çıktığımızda kalabalık arasında, yere uzanmış, suratı mosmor, ağzı köpükler içinde, bir genç adam gördük. Hemen adamı kurtarmak istedik. Ama sonuç bize olumlu görünmedi.
Yoldan geçen bir arabayı durdurduk, adamı iki doktor arkadaşla beraber içeri attık. Şoföre “Hadi, doğru Balta Limanı Hastanesine!” dedik. Biz de denizden, süratle, aynı hastaneye gittik. Hastayı yaka paça ameliyathaneye çıkardık. Salon kapalıydı. Zorladık, kapıyı açtık ve onu ameliyat masasının üstüne yatırdık.
Anestezi uzmanı arkadaş önce hastayı entübe etti, sonra bronşların içini iyice aspire etti.
Hastanın solunumunu, balon aracılığıyla kontrol altına aldık. Yarım saat kadar uğraştık, adam kendine geldi. Ama biz trakeal tüpü çıkarmadık. Hastanenin nöbetçi doktoruna “Tahammülsüzlük belirtileri gösterince sen çıkarırsın” dedik ve hastaneden ayrıldık.
Poyraz Köy’e varınca telefon ettik, doktor arkadaş hastanın iyi olduğunu, eve gitmek istediğini söyledi. Biz de “Güle güle gitsin.” dedik.
Ne tuhaf değil mi?
Yolda ölüme giden bir adama rastladık, ona yardım ettik ve hayatını kurtardık.
O kimdi? Bilmiyoruz!
Biz kimdik? O bilmiyor!
İyilik et denize at, balık bilmezse Halik (1) bilir!
(1) Halik: Yaratıcı, yaratan