Nurdanhaber – Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
Bugün okul sıralarında en çok kullandığımız, fakat anlamlarını kullanırken hissetmediğimiz iki kavram üzerinde biraz durmak istiyorum. Bunlar başlıkta da belirtildiği gibi eğitim ve öğretimdir.
Bundan önce öğretim üzerinde az da olsa durmuştuk ama eğitimi oldukça ve bilgimiz dahilinde işlemeye çalıştık. Bilmemiz gerekir ki bilim hep mükemmeli hedeflediği için, değişime tabi olup, kalıcı olan eğitimdir. Toplumların ve kültürlerin yaşayabilmesi için de, nesilden nesile intikal ettirilmesi gerekir. Çünkü eğitim insanları hayat boyunca, toplumu ise yaşadığı sürece yönlendirmede etkili olmaktadır.
Öğretim yaşanılan zamanın ortalama yaş seviyesine ve muhatap olunan kişilere bağlı olarak değişmektedir.
Öğretim kaynakları uygulamada oldukça farklılık göstermektedir. Bunlar dış aleme bakar yönüyle hem gözümüze, hem kulağımıza, hem de diğer duygu organlarımıza hitap edecek şekilde çeşitli vasıtalarla bize sunulmaktadır. Öğretimin yeri zamanı saati yoktur. Ancak etkili bir öğretim elde etmek, sağlıklı bir kafaya ve kaynağa bağlıdır.
Eğitim, öğretim gibi değildir. Eğitim akılla beraber kalbe, ruha ve latifeleri hitap edecek şekilde planlanması gerekir. Eğitim tek taraflı öğretilemez, öğretilse de kalıcı olmaz. Eğitimin insanı insan yapması, hem verenin ve hem de eğitimi alanın, eğitim referanslarını karşılıklı olarak bir uyum içinde yaşamaları ile mümkündür.
Karşısındaki insana eğitimden bahseden kişi, o konuyla ilgili kendinin hissesi yoksa, karşısındakine hisse dağıtamaz, o eğitim etkili olamaz. Bununla beraber eğitim malzemeleri olarak, mümkün olduğunca eğitim verilen materyallerin cinsinden uygulama ve malzeme seçmeliyiz.
Eğitim canlı şuurlu varlıklar için planlanan bir yöntemdir. Öncelikle eğitim daha çok insan içindir. Diğer canlı varlıklar için, hayvanlar için, hatta istisna durumlarda bitkiler için de eğitim söz konusudur. Ancak biz öncelikle en yakınından başlayarak sorumlu olduğumuz kişilere ve sorumlu olduğumuz alanlarda başkalarını rahatsız etmeyecek, tahrik etmeyecek, tahrip etmeyecek, makul bir eğitim vermemiz gerekir. Bu alanda görevli olanlar, uygulamalı bir eğitim tahsili yapması gerekir.
Eğer insan eğitimini dikkate alıyorsak o zaman sorumlu olduğumuz o insanı tanıyarak hitap etmemiz gerekir. Anne ve baba olarak, öğretmen olarak, hoca olarak, imam olarak, hakem olarak, antrenör olarak vb.; muhatabı, eğitim alan insanın bütün duygularına hitap etmeyi gerçekleştiren bir eğitim vermesi, eğitimde başarıyı yüksek ve kalıcı yapacaktır.
Biz şayet insanın sadece aklını dikkate alarak eğitim materyalleri ile donatırsak, bu eğitimin o insanda ve onun bulunduğu toplumda oluşturacağı kaygıların tartışılması gerekir.
Tek taraflı yetişen ve iyi bir silah yapmayı öğrenen insan, o silahı kullanacak alanları vicdanıyla kalbiyle ruhuyla teşhis edemezse bu eğitim hem toplum için ve hem de onun için çok büyük zararlara yol açacaktır.
Şayet insanın kalbini ruhunu dikkate alan, manevi açıdan bir eğitim verilirse, onun da etkisinin sınırlı olduğu, yeri geldiğinde eğitim alanı tatmin etmediğini, karşılık bulmadığını ve taassuba götürdüğünü görürüz. Eczacılık veya tıp mesleğine menfi bir bakışı olan insanın, doktoru ve ilacı kabul etmeme mantığı, aklın tatminsizliği ile izah edilir.
Şayet biz insanın hem aklına hem ruhuna hem sair latifelerine, topyekün bir eğitim vermeyi hedeflersek, o eğitim her platformda ve hemen hemen insanların tamamında yer edecek, pozitif bir geri dönüşümle cevap bulacaktır.
Öğretim materyalleri, bugün artık insana bağlı kalmaksızın da bulunup kullanılmaktadır. Artık Amerika’daki lisede veya üniversitede ders anlatılan bir sınıfa Türkiye’den bir lise veya üniversite öğrencisi internet ile bağlanırsa ve yabancı dil de biliyorsa, oradaki en son öğretim modellerinden haberdar olur, arzu ederse istifade eder. Ya da bir insan ses cihazının karşısına geçer, öğrenmek istemiş olduğu konuyu tekrar ettire ettire öğrenir.
Öğretim noktasında dikkat edersek, sosyal medya bu alanda insanlardan, hatta öğretmenlerden daha etkili olmaktadır. Üstelik vakti zamanı da yoktur. Neredeyse tuvalette, banyoda, otobüste, yolculukta, yatağa yatarken, her an bu öğretim kaynağı her yerde ve her şekilde insanlara hitap edebilmektedir.
Buna muhatap olan insanların kültürel derinliğine bir eğitim alt yapıları yoksa, bu vasıtalar eğitimi de esareti altına alarak, hangi öğretimi nerede ne zaman hangi saatte alacağı açısından, verilen kararın doğurduğu problemler çözülemez boyutlara ulaşmaktadır. Bu konuyu bundan sonra zaman zaman işlemeye çalışacağız.
Asrın hastalıklarına akli ve mantıki reçeteler sunan Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri:
“Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünûn-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla (bir arada olması İle) hakikat tecellî eder. İki cenah (kanat) ile talebenin himmeti pervaz eder (uçar). İftirak ettikleri (ayrıldıkları) vakitte; birincisinde taassub (körü körüne bağlılık), ikincisinde hile (aldatma), şübhe tevellüd eder (meydana gelir).” demektedir.
15.01.2919