Nurdan Haber

Rızık, neye sebeptir?

Rızık, neye sebeptir?
28 Eylül 2018 - 0:20

İŞARATÜ’L-İ’CAZ

Fatiha Suresi

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

اَلرَّحْمٰنُ ۞ عَلَّمَ الْقُرْاٰنَ ۞ خَلَقَ الْاِنْسَانَ ۞ عَلَّمَهُ الْبَيَانَ

فَنَحْمَدُهُ مُصَلّٖينَ عَلٰى نَبِيِّهٖ مُحَمَّدٍ الَّذٖى اَرْسَلَهُ رَحْمَةً لِلْعَالَمٖينَ وَ جَعَلَ مُعْجِزَتَهُ الْكُبْرَى الْجَامِعَةَ بِرُمُوزِهَا وَ اِشَارَاتِهَا لِحَقَائِقِ الْكَائِنَاتِ بَاقِيَةً عَلٰى مَرِّ الدُّهُورِ اِلٰى يَوْمِ الدّٖينِ وَ عَلٰى اٰلِهٖ عَامَّةً وَ اَصْحَابِهٖ كَافَّةً

Sual: بِسْمِ اللّٰهِ ve اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ gibi âyetlerde makasıd-ı erbaaya işaretler var mıdır?

Cevap: Evet قُلْ kelimesi, Kur’an’ın çok yerlerinde mezkûr veya mukadderdir. Bu mezkûr ve mukadder olan قُلْ kelimelerine esas olmak üzere بِسْمِ اللّٰهِ dan evvel قُلْ kelimesi mukadderdir. Yani “Yâ Muhammed! Bu cümleyi insanlara söyle ve talim et.” Demek, Besmele’de İlahî ve zımnî bir emir var. Binaenaleyh şu mukadder olan قُلْ emri, risalet ve nübüvvete işarettir. Çünkü resul olmasaydı, tebliğ ve talime memur olmazdı. Kezalik hasrı ifade eden “câr ve mecrurun takdimi”, tevhide îmadır. Ve keza اَلرَّحْمٰنِ nizam ve adalete, اَلرَّحٖيمِ de haşre delâlet eder.

Ve keza اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ daki ل ihtisası ifade ettiğinden tevhide işarettir. رَبِّ الْعَالَمٖينَ adaletle nübüvvete remizdir. Çünkü terbiye, resuller vasıtasıyla olur. مَالِكِ يَوْمِ الدّٖينِ zaten sarahaten haşir ve kıyamete delâlet eder.

Ve keza اِنَّٓا اَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ sadefi de o makasıd-ı erbaa cevherlerini tazammun etmiştir.

بِسْمِ اللّٰهِ : Bu kelâm, güneş gibidir. Yani güneş, başkalarını gösterdiği gibi kendini de gösterir, başka bir güneşe ihtiyaç bırakmaz. بِسْمِ اللّٰهِ başkalarına yaptığı vazifeyi, kendisine de yapıyor, ikinci bir بِسْمِ اللّٰهِ daha lâzım değildir. Evet بِسْمِ اللّٰهِ öyle müstakil bir nurdur ki bu nur hiçbir şeye bağlı değildir. Hattâ bu nurun “câr ve mecrur”u bile hiçbir şeye muhtaç değildir. Ancak ب harfinden müstefad olan اَسْتَعٖينُ veya örfen malûm olan اَتَيَمَنُّ veyahut mukadder olan قُلْ ün istilzam ettiği اِقْرَاْ fiillerinden birine mütealliktir.

İhtar: بِسْمِ اللّٰهِ daki “câr ve mecrur”a müteallik olarak mezkûr olan fiiller, Besmele’den sonra takdir edilir ki hasrı ifade etmekle ihlas ve tevhidi tazammun etsin.

اِسْمٌ : Cenab-ı Hakk’ın zatî isimleri olduğu gibi fiilî isimleri de vardır. Bu fiilî isimlerin, Gaffar ve Rezzak, Muhyî ve Mümît gibi pek çok nevleri vardır.

Sual: Bu fiilî isimlerinin kesretle tenevvüü neden meydana geliyor?

Cevap: Kudret-i ezeliyenin kâinattaki mevcudatın nevlerine, fertlerine olan nisbet ve taallukundan husule gelir. Bu itibarla بِسْمِ اللّٰهِ kudret-i ezeliyenin taalluk ve tesirini celbeder. Ve o taalluk, abdin kesbine ve işine yardım edici bir ruh gibi olur. Öyle ise hiç kimse hiçbir işini Besmelesiz bırakmasın!

اَللّٰهِ lafza-i Celal’i, bütün sıfât-ı kemaliyeyi tazammun eden bir sadeftir. Çünkü lafza-i Celal, Zat-ı Akdes’e delâlet eder; Zat-ı Akdes de bütün sıfât-ı kemaliyeyi istilzam eder; öyle ise o lafza-i mukaddese delâlet-i iltizamiye ile bütün sıfât-ı kemaliyeye delâlet eder.

İhtar: Başka ism-i haslarda bu delâlet yoktur. Çünkü başka zatlarda sıfât-ı kemaliyeyi istilzam etmek yoktur.

اَلرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ : Bu iki sıfatın lafza-i Celal’den sonra zikirlerini icab eden münasebetlerden birisi şudur ki: Lafza-i Celal’den celal silsilesi tecelli ettiği gibi bu iki sıfattan dahi cemal silsilesi tecelli ediyor. Evet, her bir âlemde emir ve nehiy, sevap ve azap, tergib ve terhib, tesbih ve tahmid, havf ve reca gibi pek çok füruat, celal ve cemalin tecellisiyle teselsül edegelmektedir.

İkincisi: Cenab-ı Hakk’ın ismi, Zat-ı Akdes’ine ayn olduğu cihetle lafza-i Celal, sıfât-ı ayniyeye işarettir. الرَّحٖيمِ de, fiilî olan sıfât-ı gayriyeye îmadır. اَلرَّحْمٰنِ dahi ne ayn ne gayr olan sıfât-ı seb’aya remizdir. Zira Rahman, Rezzak manasınadır. Rızık, bekaya sebeptir. Beka, tekerrür-ü vücuddan ibarettir. Vücud ise birincisi mümeyyize, ikincisi muhassısa, üçüncüsü müessire olmak üzere “ilim, irade, kudret” sıfatlarını istilzam eder. Beka dahi semere-i rızık mahsulü olduğu için “basar, sem’, kelâm” sıfatlarını iktiza eder ki merzuk; istediği zaman ihtiyacını görsün, istediği zaman işitsin, aralarında vasıta bulunduğu takdirde o vasıta ile konuşsun. Bu altı sıfat, şüphesiz birinci sıfat olan “hayat”ı istilzam ederler.

Kaynak: Risale-i Nur

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )