Nurdanhaber – Haber Merkezi
DAĞLAR
Yeknesak bir hayat yaşamak, monoton bir ömür sürmek pek sevimli sayılmaz. Devamlı konuşmak, mütemadiyen susmak, sürekli ağlamak, hep gülmek… iyi değildir.
Dünyamız, zıtlıklar harmanıdır âdeta. Ak’ın yanında kara, yukarının yanında aşağı. Sağın yanında sol, sıcağın yanında soğuk vardır. Aydınlık, karanlıkla anlaşılır.
Yeryüzü, tepsi gibi düz değildir. Ovalar, dağlar, ırmaklar, denizler… Garip bir dünyamız var. Bu âlemde en ilgi çeken de dağlardır. Farklı bir hayat vardır orada. Etekleri sıcacık iken, zirvelerinde fırtınalar uğuldar. Etekleri çiçek çiçek açarken, karnında magmalar homurdanır. Dibinde sonbaharın hazanı yaşanırken, doruklarında kardelenler, çiğdemler renk renktir.
Dağlar, gururun, kibrin simgesi gibi görülür. Oysa evrende en çok onlar meşakkate maruz kalır. Tepelerinde kar, duman, bora eksik olmaz. En çok doğal olaylar belki de oralarda gerçekleşir. Oradan fışkıran lavlar, ölüm saçar etrafa. Bütün bunlara rağmen yine de ayakta kalmayı başarır. Feza denizinde hızla yol alan dünyamızın da dengesini onlar sağlar.
Dağlardan gelir her şey… Su, hava, vahiy… Uhud, mübarek bir davanın bayrak bayrak olduğu yerdir. Hira, büyük Peygamber’imin nübüvvet nefesinin yayıldığı belde olmuştur.
Ağrı, Erciyes, Toroslar… Milletimizin acılarına, sevinçlerine, türkülerine konu olmuştur.
Kafdağı, masallarımızın tatlı süsüdür. Zümrüdü Anka’nın kanat sesleri gelir oralardan.
Dağlar çile çeker. Buz tutar… Başkalarını ısıtmak, kimilerini doyurmak için…
Peygamberler de öyle değil midir? İnsanlar arasında en fazla acılara müptela olan onlardır.
Peygamberler taşlanır, öldürülürler. Onlar, bu acılara başkaları için katlanırlar.
Onlar, insanların elemiyle müteellim, neşesiyle mesut olurlar.
Onlar kendileri için değil başkaları için yaşarlar.
Kur’an dilinde dağlar “hazineli direkler” dir.
Yunus’umuz, Mevla’sını dağlarla, taşlarla çağırır.
Musa (a.s), Tur’dan ilâhi hediyelerle gelir.
Uhud’da şehitlerin efendisi yatar.
Ne olursa olsun dağlar başkadır. Onların şâhikalarında başka âlemlerin havası eser. Mana büyüklerinin ağarmış saç ve sakalları gibi karlar vardır ak ak…
Burada, ister istemez büyük mütefekkirin, Şeyh Sanan tepesinden verdiği müjdeler geliyor aklımıza. Medresesinin yükseldiğini görür gibi oluyoruz.
Yetenekli, zeki, yiğit evlatların mezuniyet törenlerini yaşar gibi oluyoruz.
Evet, dağlar müjdeler fısıldıyor… Bir dinleyin hele… Uhud’tan, Hira’dan, Sidre’den haberler var… Duyabilenlere…