Katre
Tevhid Denizinden
İfade-i Meram
Arkadaş! Kâinatın şu geçen hakikatlerin lisanıyla söylediği اَللّٰهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ delailiyle لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ اِلَّا بِاللّٰهِ ı ispat eder.
Ve keza فَاعْلَمْ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ hakikati مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ ı istilzam ediyor. مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ da imanın beş rüknünü tazammun ettiği gibi sıfat-ı rububiyete de mazhar ve mir’attır. Bu sırra binaendir ki مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ imanın mizan ve terazisinde لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ ile karin ve muvazi olmuştur. Nübüvvet, sıfat-ı rububiyete nâzır ve mazhar olduğundan umumî bir câmiiyete mâliktir. Velayet ise hususi ve cüz’îdir. Aralarındaki nisbet رَبُّ الْعَالَمٖينَ ile رَبّٖى arasındaki nisbet gibidir ki birisinde izafe umumîdir, ötekisinde hususidir. Veya arzdan arşa olan mi’racla secdedeki mi’rac arasında veya arş ile kalp arasındaki nisbet gibidir.
Arkadaş! Şu yüksek olan matluba zikrettiğimiz bürhanlar, matlubu ihata eden bir dairedir. Matlub olan vücub-u vücud ve vahdet, o dairenin merkezindedir. Daireyi teşkil eden bürhanların her birisi, parmağını uzatıp matlubun hak ve sadık olduğuna imza atıyorlar. O bürhanlardan zayıf olanların aralarında tesanüd vardır. Yani birbirini teyid ve takviye etmekle, zayıf bürhanların zafiyeti zâil olur. Zâil olmasa bile itibardan düşmez. İtibardan düşse bile dairenin bozulmasına sebep olmaz. Ancak daire küçülür.
Maahâzâ bürhanların heyet-i mecmuasına terettüp eden matlubun kuvvet ve vuzuhunu her fertten istemek ve her fertte aramak, aklın hastalığına, zihnin cüz’iyetine işaret olup matlubu red ve inkâr için bir zemin teşkil ediyor. Binaenaleyh bir bürhana bakıldığı zaman zafiyetten dolayı vehimler baş gösterirse öteki bürhanlardan süzülen kuvvet ile ortada zafiyet kalmaz, vehimler de dağılır.
Maahâzâ bazı bürhanlar suya benziyor, bir kısmı da havaya benziyor, bir kısmı da ziya gibidir. Binaenaleyh bu gibi bürhanları gayet latîf ve dikkatli, ince bir fikir ile arayıp tutmalıdır ki dökülmesin, sönmesin, uçmasın.
***
Takriz
(Fâzıl-ı muhterem, Meclis-i Mesahif ve Tetkik-i Müellefat-ı Şer’iye Reis-i Âlîsi Şeyh Safvet Efendi hazretlerinin takrizidir.)
Cenab-ı Hakk’a hamd ve kendisine Kur’an nâzil olan Peygamberimize ve dinin binasını tahkim ve temhid eden âl ü ashabına salât ü selâm olsun!
“Tevhid Denizinden Bir Katre” namındaki risale gözüme tecelli etti. O denizle bu katre arasında bir fark göremedim. Çünkü o katre, hakikatte o denizden geliyor ve o denize dökülüyor. Tevhid denizinden avuçla su içmekte ve İslâmiyet memesinden süt emmekte kardeşimiz olan allâme Bedîüzzaman Said Nursî’nin sa’yinden dolayı Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükürler olsun!
El-fakir, türabu akdâmi’l-ulema
Safvet
(rahmetullahi aleyh)
***
Hâtime
Şu hâtime, dört çeşit hastalıkları beyan eder ve tedavi çarelerini gösterir.
Birinci Hastalık: “Yeis”tir.
Arkadaş! Amele ve taate muvaffak olamayan azaptan korkar, yeise düşer. Böyle bir meyusun gözüne, dinî meselelere münafî edna ve zayıf bir emare, kocaman bir bürhan görünür. Böyle birkaç emareyi elde eder etmez, diğer emarelerin sâikasıyla ilan-ı isyan ederek İslâm dairesinden çıkar, şeytanın ordusuna iltihak eder.
Binaenaleyh a’male muvaffak olamayanlar, yeise düşmemek için şu âyete müracaat etsin:
قُلْ يَا عِبَادِىَ الَّذٖينَ اَسْرَفُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمٖيعًا اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحٖيمُ
İkinci Hastalık: “Ucub”dur.
Kaynak: Risale-i Nur