Nurdan Haber

Ubudiyetin Esası: NAMAZ

Ubudiyetin Esası: NAMAZ
30 Mart 2018 - 11:50

 

Kâinatın en mükemmel meyvesi, mahlûkatın en şereflisi, yeryüzünün halifesi olan insanın yaratılış gayesi, en harika meyvesi ve en mühim vazifesi; iman ve ubudiyettir. “Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım” (Zariyat Suresi, 51/56) ayeti de bu hakikati ifade etmektedir.

Yüce Allah’ı tazim, tespih, zikir ve hamt etmenin en güzel yolu, ibadetlerin en mukaddesi, şükrün en mükemmeli, kulluğun başı ve kurbiyete mazhar olmanın en güzel vasıtası namazdır. Yüce Allah’ın imandan sonra en büyük ihsanı ve lütfü namazdır.

Namazın mânâsı Cenab-ı Hakk’ı tesbih ve ta’zim ve şükürdür.” (Sözler, 9. Söz)

Namazın ne kadar ehemmiyetli olduğu bazı ayetlerde şöyle ifade edilmektedir:

Bir de sabırla, namazla yardım isteyin. Şüphesiz bu, huşu ve haşyet (sahibi) olanlardan başkasına ağır gelir.” (Bakara Suresi, 2/45)

Sana vahyolunan kitabı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten men eder. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebut Suresi, 29/45)

Ey iman edenler, rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki, kurtuluşa eresiniz.” (Hac Suresi, 22/77)

Resul-i Ekrem Efendimiz de bazı hadis-i şeriflerinde namazın ehemmiyeti şöyle ifade etmektedir:

Namaz müminin miracıdır.”

Namaz dinin direğidir.”

Namaz cennetin anahtarıdır.”

Ahrette kişinin ilk sorguya çekileceği ibadet namazdır. Eğer namazı düzgün ise felah bulmuş, kurtulmuştur. Eğer namaz konusunda başarısız olmuş ise, hüsrana uğramıştır.”

“Nefsin kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, içimden şöyle geçiyor, birçok odun yığdırayım, sonra namaz için ezan okunmasını emredeyim de birisine cemaate imam olsun diyeyim. Sonra o cemaati bırakıp (namaza gelmeyen) kimselerin üzerine gidip evlerini (kendileri içinde iken) yakıvereyim.”

Namazda Birçok İbadet Vardır

Namaz; başta zekât, hac, oruç ve kelime-i şehadet olmak üzere birçok ibadeti temsil etmektedir.

Bir mümin namazda Kâbe’ye yönelmekle manen hacca gitmiş, bir şey yiyip içmediği için bir nevi oruç tutmuş, elbisesi yıprandığı için de zekât vermiş oluyor. Tahiyyata oturduğu zaman da kelime-i şahadet getiriyor.

Bediüzzaman Hazretleri bu hakikati şöyle ifade etmektedir:

Nasıl ki insan, şu âlem-i kebirin bir misal-i musaggarıdır ve Fatiha-i Şerife, şu Kur’an-ı Azîmüşşan’ın bir timsal-i münevveridir. Namaz dahi bütün ibâdâtın enva’ını şamil bir fihriste-i nuraniyedir ve bütün esnaf-ı mahlûkatın elvan-ı ibadetlerine işaret eden bir harita-i kudsiyedir.” (9. Söz)

Namaza duran bir mümin, kıyamda ağaçları ve kıyamdaki melekleri, rükûda dört ayaklı hayvanları ve devamlı rükûda duran melekleri, secdede ise sürekli secde halinde olan melekleri, bütün nebatatların ve sürüngen hayvanların ibadetlerini temsil etmektedir. Tahiyyatta “ettehiyyatu” duasını okumakla da bütün mahlûkatın tespihlerini onların namına Rabbine takdim etmiş olur. Böylece bütün mahlûkatın ibadetleri o müminin defterine yazılır ki, bu da azim bir sevaptır.

Bediüzzaman Hazretleri her namaz vaktinin büyük bir değişim ve Yüce Allah’ın büyük tasarruflarının bir aynası olduğunu şöyle ifade etmektedir: Evet, her bir namazın vakti, mühim bir inkılâb başı olduğu gibi, azîm bir tasarruf-u ilâhînin ayinesidir.” (9. Söz) 

Sabah namazı; insanın dünyaya gelişini, ilkbahar mevsimini ve güneşin doğuşunu temsil etmektedir. Gecenin gidip gündüzün gelmesi mühim bir inkılâptır. Geceyi istirahatımız, gündüzü ise maişetimizi temin için getiren Yüce Rabbimize şükretmek için kalkıp sabah namazını eda ederiz. Cenab-ı Hakk’ın rahmeti, feyzi ve bereketi kulları üzerine seher vaktinde sağnak sağnak dökülür. Güneşin kaymasından, gecenin kararmasına kadar namazı güzel kıl; bir de kıraatiyle seçkin olan sabah namazını; çünkü sabah Kur’an’ı gerçekten şahitlidir.” (İsra Suresi, 17/78) 

Öğle namazı; insanın gençliğini, yaz mevsimini ve güneşin kemalini ifade eder.

İkindi namazı; insanın ihtiyarlığını, güz mevsimini ve güneşin zevale yaklaşmasını ihtar eder.

Akşam namazı; insanın vefatını, güneşin batmasını ve sonbaharı andırır.

Yatsı namazı ise; insanın kendisini hatırlayıp bir Fatiha okuyacak kimsesinin dahi olmadığını, yani unutulduğunu, gündüzden hiçbir eser kalmadığını, mevsimin de artık kış olduğunu hatırlatır.

Namaz kalplere gıda, kabirde ışık ve sıratta da Burak’tır. Namaz; “Bu misafirhane-i dünyada, aciz ve fakir kalbine kut ve gıda ve elbette bir menzilin olan kabrinde gıda ve ziya ve herhalde mahkemen olan Mahşer’de senet ve berat ve ister istemez üstünden geçilecek Sırat Köprüsü’nde nur ve Burak”tır. (Sözler, 21. Söz)

Bu kudsi davete icabet etmeyenler, müminlerin namazda birbirlerine yapmış oldukları dualardan mahrum kalırlar. Zira her tahiyyatta okuduğumuz ayetlerde Rabbimize şöyle dua ederiz:

Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ve ahrette de güzellik ver ve bizi ateş azabından koru!”Bakara Suresi, 2/ 201)

Ey Rabbimiz! Hesabın görüleceği gün, beni, anamı, babamı ve bütün müminleri bağışla!” ( İbrahim Suresi, 14/ 41)

Her namazda bu duayı okuyup birbirlerine dua eden bu kadar müminin dualarının kabul olmaması mümkün mü acaba?

Namaz Kulun Rabbi İle Sohbet Etmesidir

Namaz, Yüce Allah’ın davetine icabet edip, Onunla ulvi bir sohbet etmektir. Fani insanların davetine büyük bir heyecanla iştirak eden ve onu büyük bir iftihar vesilesi olarak gören kişinin, Ezel ve Ebed Sultanı olan Zat-ı Zülcelâl Hazretleri’nin günde beş defa manevîhuzuruna yapmış olduğu o ulvi davete büyük bir iştiyakla icabet etmesi gerekmez mi?

Bediüzzaman Hazretlerinin buyurduğu gibi, namaz; “Mahz-ı rahmet olarak Zât-ı Celîl-i Zülcemâl ve Mâbud-i Cemîl-i Zülcelâl’in huzuruna kabül”dür. (16. Söz)

Habib-i Edip Efendimiz (sav.) namaz için, “Gözümün nuru” diye buyurmuş, sadece farz namazlarla yetinmemiş, başta kendisine farz olan teheccüd namazı olmak üzere her vesileyle nafile namaz kılarak bu ibadeti devamlı artırmıştır.

Hz. Aişe Validemiz; “Ey Allah’ın Elçisi! Neden kendini bu kadar yoruyorsun? Oysa Allah senin geçmiş ve gelecek bütün hatalarını bağışlamıştır” demesi üzerine, Habib-i Kibriya Efendimiz (sav.) şöyle buyurmuştur: “Ya Âişe! Allah’a şükreden bir kul olmayayım mı?”

Evetkâinatın en mükemmel meyvesi olan insanın yaratılış gayesi ve en mühim vazifesi başta namaz olmak üzere ubudiyettir. Yüce Allah, en mükemmel bir mahiyette yarattığı insana, bütün kâinatı hizmetkâr yapmış; şuur, idrak ve konuşma kabiliyetini ihtiva eden en büyük hayat mertebesini ona bahşetmiştir. Bütün bunlar binlerce şükür gerektirmez mi? Şükrün en mükemmel şekli ise namazdır.”

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )