Said Nursi, hayvana vurma dokun dedi
Bediüzzaman Said Nursi’nin talelebelerinden Abdullah (Kula) Çavuş’u rahmetle anıyoruz.
Abdullah Çavuş ismi Risale-i Nur’da çok sık geçmektedir. Çünkü aynı tarihlerde yaşamış üç Abdullah Çavuş vardır. Üstelik üçü de Ispartalı… Üç Abdullah Çavuş’tan biri Barlalı, Hz. Üstad’ın komşusu Abdullah Yavaşer; ikincisi İslamköylü Hafız Ali’nin komşusu ve akrabası Nur Postası Abdullah Kula; üçüncüsü de Atabeyli Tâhirî Mutlu’nun komşusu Abdullah Sualp’tır.
İsimleri aynı, memleketleri aynı, yaşadıkları zaman aynı üç faal Abdullah… Bu ağabeylerimizin isimlerinden başka, ortak bir yanları da, üçünün de askerliklerini Çavuş olarak yapmalarıdır. Bu sebeple, Hazreti Üstad yazdığı mektuplarında bu ağabeylerimizi soyadlarıyla değil, ortak adları ve ortak sıfatlarıyla, ‘Abdullah Çavuş’ olarak bahsediyor.
Bugün rahmetle yad ettiğimiz ağabeyimiz, aynı tarihlerde yaşamış Ispartalı üç Abdullah Çavuş’tan birisi olan Abdullah Kula’dır. Diğer Abdullah Çavuş’ların da kendilerine aid hatıraları “Ağabeyler Anlatıyor-4” kitabından okunabilir…
İslamköylü Hafız Ali ile Abdullah Kula akrabadır
1901 yılında dünyaya gelen İslamköylü Abdullah Kula, 17 Ocak 1986 tarihinde vefat etmiş olup, mezarı İslâmköy Kabristanındadır. Nur Fabrikası sahibi, Denizli Hapishanesi Şehidi İslamköylü Hafız Ali Ağabey’in hem akrabası, hem komşusu, hem de onun nur postası idi. Abdullah Kula 1943 Denizli hapsinde de yatmıştır.
BEDİÜZZAMAN: AL BUNUNLA HAYVANLARA DOKUN
Abdullah Kula ile ilgili çalışmalarıma, hem Abdullah Kula’nın, hem de Hafız Ali’nin ortak yeğenleri olan İslamköylü Mahmut Kula önemli bir hatırayı bize şöyle anlatmıştı:
“Abdullah amcam akşam İslamköy’den risaleleri heybeye koyarak sabaha doğru Barla’ya gider sabah namazını Üstad Hazretleri ile eda ettikten sonra dinlenmeye çekilirmiş. O günlerde Üstad Hazretleri Abdullah amcama kalem büyüklüğünde bir ağaç dalı vererek “Abdullah hayvana vurma, al bunu buraya gelirken bununla dokun hayvana, o gelir” demiş. Annemden tekrar teyit aldım. Vefatına kadar o dalı hep cebinde gezdirmiş. Çocuklarına sordum nerede olduğunu bilmiyorlar.
Ömer Özcan
*****