Muhasebe hesap verme, hesap görme, hesaba çekme, sorgulama anlamlarına gelir. Genelde kurumlar yılsonunda bir yıllık gelir giderlerin muhasebesini yaparlar. Biz ne yapmalıyız? Bizim de ömrümüzden bir yıl geçti. Bir muhasebe iyi olmaz mı?
Bakalım şair Niyazi-i Mısrî feryat eyleyerek ne demiş:
Bir ticaret yapmadım, nakd-i ömür oldu hebâ,
Yola geldim, lâkin göçmüş cümle kervan bîhaber.
Ağlayıp, nâlân edip, düştüm yola tenhâ, garip,
Dîde giryan, sîne biryan, akıl hayran, bîhaber.
Niyazi-i Mısrî yukarıdaki kıtada mealen şöyle söylemektedir: Bir ticaret yapamadım, ömür sermayesi boşa gitti. Sonradan yola geldim, doğru yolu buldum. Lâkin baktım ki haberim olmadan bütün kervanlar gitmiş. Bunun üzerine ağlayıp, inleyip, tek başıma, garip yola düştüm. Ağlayan göz, kavrulmuş sine (göğüs), akıl hayran vaziyette, habersiz olarak yola düştüm.
Kainattaki şu dikkatli kayıt ve koruma, elbette bir muhasebe (Hesaplaşmak, hesap görmek) içindir. Şimdi, en sıradan vatandaşın en basit muamelelerini ihmal etmeyen bir Hâkim-i Hafîz (Herşeye hükmeden ve her şeyi saklayıp koruyan Allah) var. Cenab-ı Hak, bütün tohum ve çekirdeklerde olduğu gibi, her mahlukun başına gelecek vaziyetleri ve başından geçenleri muhafaza eder, saklar. Hiç mümkün müdür ki, idaresinde olanların en büyüklerinden en büyük amellerini, ibadetlerini muhafaza etmesin, muhasebe etmesin (hesaba çekmesin) mükâfat ve ceza vermesin.
Halbuki, o zatın izzetine, üstünlüğüne ve gayretine dokunacak ve merhametin gereği hiç kabul etmeyecek muameleler, işler o büyüklerden çıkıyor. Cenab-ı Hak burada yani dünyada cezaya çarpmıyor. Demek, bir mahkeme-i kübrâya (En büyük mahkemeye; âhirette kurulacak olan büyük mahkemeye) bırakılıyor.
Hem anlarsın ki, insan, ipi boğazına sarılıp istediği yerde otlamak için başıboş bırakılmamıştır. Ya ne için dünyaya gönderilmiştir? Bütün amellerinin suretleri, görüntüleri, kopyaları alınıp yazılır ve bütün fiillerinin neticelerimuhasebe için zapt edilir, korunup-saklanır.
Cenâb-ı Hak, âhirette yapılan işlerden hesaba çekilme düsturuyla, Rabbâni adaletini, iyilikler ve kötülüklerin karşılaştırması ile gösteriyor. Yani, iyilikler üstün ve ağır gelse mükâfatlandırır, kabul eder. Kötülükler üstün gelse cezalandırır, reddeder. İyilikler ve kötülüklerin ölçülmesi kemiyete (çokluğa) bakmaz, keyfiyete (kaliteye, niteliğe, özelliğe) bakar. Bazı olur, bir tek iyilik bin kötülüğe üstün gelir, o kötülükleri affettirir.
Bu insan zanneder mi ki başıboş kalacak? Hâşâ! İnsan ebede, sonsuzluğa gönderilendir. Ve ebedi saadete-sonsuz mutluluğa ve sürekli hiç bitmeyen sıkıntıya adaydır. Küçük büyük, az çok, her işinden muhasebe görecek, hesaba çekilecektir. Ya ödüllendirme görecek veya tokat yiyecektir.