BİR ZAMANLAR SAİD ÖZDEMİR İÇİN 25 KERE DAVA AÇILMIŞ, 9 KERE HAPİS YAPMIŞ, ODASINA ZEHİRLİ YILAN BİLE ATILMIŞTI
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri tarafından “Risale-i Nur Naşiri” olarak vazifelendirilen Mehmed Said Özdemir, Risale-i Nur’da geçen adıyla “Tillolu Said,” 1930 Siirt/Tillo doğumludur. Said Özdemir ağabeyin annesi merhume Hediye Hanım 25 yaşında iken Tillo’da tifo hastalığı sebebiyle vefat eder. Küçük Said, o zaman beş yaşındadır. Babası Osman Efendi Münire hanımla ikinci evliliğini yapar. Said Ağabey ikinci annem dediği Münire anneyi de öz annesi gibi benimsemiş ve sevmiştir.
1938’den itibaren Ankara’da yaşayan Said Özdemir, Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde “Ankara Gezici Vaizliği” dâhil muhtelif vazifeler yapmış ve emekli olmuştur. Said Ağabey Risale-i Nur’u, Diyanet İşleri Başkanlığı’nda kitaplar tedkik edilirken 1953 senesinde tanıyor ilk defa. O sırada Diyanet’te vazifeliydi.
Üstad hazretlerini ilk defa Nurları tanıdığı 1953 yılında Isparta’da, şimdi müze olan evde babası Osman Özdemir ile beraber ziyaret eder. 1956’da Atıf Ural, Mustafa Türkmenoğlu, Mehmet Emin Birinci gibi ağabeylerle beraber, Hz. Üstad’ın emriyle Sözler kitabını yeni harflerle matbaada tab ettirirler. Daha sonra da Üstad Said Nursi’nin verdiği salâhiyetle tab işlerine devam eder.
Bediüzzaman ile sayısız defalar görüşen Said Özdemir’e, Hz. Üstad hemen her seferinde neşriyatın ehemmiyetini telkin eder. Bu hususta, Said Nursi’nin parmak izini taşıyan noterden tasdikli bir belge var elinde. Ayrıca Hz. Üstad’ın bizzat kendi el yazılarıyla ‘Tillolu Said’ olarak yazıp varis tayin ettiği talebelerindendir. Said ağabey, Risale-i Nur Naşiri olarak, “İhlâs Nur Neşriyat” ve “nur.gen.tr” internet sitesi ile bütün dünyaya çeşitli dillerde neşriyat hizmetlerine devam etmektedir. Bir keresinde ilk defa olarak Ankara Hacı Bayram Camii’nden canlı olarak Risale-i Nur okumuştur. Hz. Üstad haber alır ve otomobilin radyosundan bu dersi dinler. Üstad çok memnun olur ve “Said beraat etti” diyerek iltifatta bulunur. Ertesi gün ise bazı gazeteler, “Dün gece Nurcular cihad ilan ettiler” diye manşet atar… En zorlu günlerde cesaretle Devlet radyosunda Risale-i Nur reklamı dahi yaptırmıştır. Reklam bir gün sonra Celal Bayar’ın emriyle kesilmiştir. Bediüzzaman Hazretlerinin iki Ankara ziyareti vardır. Her seferinde de Said Özdemir Ağabey Hz. Üstad’la yakından ilgilemiştir.
Said Özdemir, tam dokuz kere medrese-i Yûsufiyede hapis yatar, 25 kere de hakkında dava açılır. Meşhur Ulucanlar Cezaevi’ne en çok girenlerdendir. Evi defalarca baskınlara maruz kalmıştır. Bir keresinde de, İzmir/Çeşme’de görevli iken odasına öldürmek için zehirli yılan atılır…
Said Özdemir ağabeye sayısız ziyaretlerimiz oldu. Bu fırsatla kendisine sorularımız oldu ve neredeyse bütün önemli hatıralarını kaydetmiş olduk. İşte kısa bazı bölümler:
Ömer Özcan
SAİD ÖZDEMİR, BEDİÜZZAMAN’IN KENDİSİNE VERDİĞİ NOTER TASDİKLİ VEKÂLETİN HİKÂYESİNİ ANLATIYOR:
1953 senesinde oldu bu vekâlet verme işi. Biz Risale-i Nurları basmaya başladık. Maliyeden beni çağırdılar; “Siz ne hakla basıyorsunuz bu kitapları?” dediler. Dedim: “Bediüzzaman hazretlerinin izni var.” “Ne malum izni var?” diye cevap verdiler. “Doğru” dedim. Gittim Üstad’a: “Efendim, maliye soruyor benden, sizin izniniz var mı?” dedim. Üstad: “Hay, hay. Zübeyir daktiloyu getir” dedi. Zübeyir ağabey daktiloyu getirdi ve Üstad yazdırdı. Şöyle:
“Ben gayet hasta ve perişan olduğum için gayet müstekım ve sadık vekil istiyordum, Cenab-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, bana tam bir hakiki kardaş, müstekım ve sadık Tillolu Saidi verdi.”
“Ben onu hakiki ve her cihetle bana ve Risale-i Nura hizmet için tevkil ediyorum. O, ne yapsa ben yapıyorum gibi kabul ediyorum.”
Gayet hasta Said Nursi
8 Ekim 1953 (Noter sayısı: 427028)
Üstad’ımız parmak izinin altına kendi eliyle yeni yazıyla adını yazmaya uğraştı, pek yeni yazı yazamıyordu… Mührünü -parmak izi- bastı. Parmağını mürekkebe batırdı, sonra kâğıda bastı. Eski yazı ile ismini açığa yazdı. Sonra notere gittik, tasdik ettirdik.
Said Özdemir Ağabey, sorumuz üzerine Bediüzzaman tarafından kendisine verilen noter tasdikli vekâletin hikâyesini, vekâleti göstererek anlatıyor
ÜSTAD’IM, RADYODAN RİSALE-İ NUR OKUYACAĞIM
1957 senesi Berat Kandili… Hacı Bayram Camii’nde “On Yedinci Mektup” ile Tarihçe-i Hayat’tan “Ey âlem-i İslâm uyan! Kur’an’a sarıl…” mevzularını okudum. Naklen yayın yapıldı. Radyo, 10 dakika zaman verdiği halde ben 20-25 dakika kadar okudum.
Önceden Üstad’a telgrafla: “Üstad’ım, radyodan Risale-i Nur okuyacağım” diye haber vermiştim. Üstad’ımız Isparta’daydı. Arabaya inmiş, radyoyu açarak dinlemiş. Çok memnun olmuş ve “Said beraat etti” diyerek iltifatta bulunmuş. Ertesi günü Ulus Gazetesi, “Dün gece Nurcular cihat ilân ettiler” diye büyük bir manşet atmış. Sadun Tanju diye birisi hakaret etmiş. Mahkemeye verdik. O da bizi mahkemeye verdi.
KUR’AN TUTAN BİR EL, HİÇBİR MASUMUN ZARARINA SEBEP OLAMAZ
Üstad Hazretleri, emniyet ve asayişi bozucu hiçbir hadisede bulunmamıştır. Kendisi çok vakarlı olduğundan en ufak söze tahammül etmezdi. Ama bir bekçinin, bir mübaşirin hakaretlerine tahammül edip sabrediyordu. Etrafına: “Bizim vesilemizle bu memlekette bir hadise olamaz. Çünkü emniyet ve asayiş bozulursa masum ve mazlumlar da zarar görür. Kur’an tutan bir el, hiçbir masumun zararına sebep olamaz” diye bize daima söylerdi.
Hatta Ankara’ya iki defa geldi. Birincide Beyrut Palas’ta misafir ettik, üç gün kaldı. Dışarıda jandarmalar, polisler, emniyet koridorunun içine aldılar. Üstad Hazretleri şöyle dedi: “Kardeşim! Ne sebeple bu tertibi alıyorlar? Sanki biz bir hadise mi yapacağız? Benim size vasiyetim, beni burada parça parça etseler, yine emniyet ve asayişe dokunamazsınız. Çünkü umum zarar görür, masum ve mazlumlar da zarar görür. Biz hiçbir masumun zarar görmesine hayatta sebep olamayız.
Feyzi Allahverdi, İsmail Demir ve bazı Ankara Nur Talebelerinin Kurban Bayramı tebriki için Said Özdemir ağabeye yaptıkları ziyaret 2004 ANKARA
ODAMA BÜYÜK BİR YILAN ATMIŞLARDI
Risale-i Nur hizmetlerinden uzaklaştırmak için bizi İzmir-Çeşme’ye müftü yaparak sürdüler. Ama Çeşme, sefahat yeri, camilere kimse gelmiyor. Kaymakam, belediye reisi daha beni tanımıyor. Onlara dedim: ‘Camilere kimse gelmiyor; belediye hoparlörünü verin, oradan vaaz edelim.’ Elhamdülillah orada herkesin duyacağı şekilde Risale-i Nurları okumuş olduk. Amma 10-15 gün sonra bizim dosyamız gelince anlamışlar ki, kaymakam ‘Tamam’ dedi.
Ankara’da İhlâs gazetesi çıkarıyorduk, Cemal Gürsel kapattırdı. İzmir’de Uhuvvet’i çıkarttık, onu da kapattılar. Zülfikâr’ı çıkarttık. O zaman Agora’da bir medrese tuttuk. Kaymakama emir vermişler ki arkasından kurşun atılacak adam diye… Hatta o zaman odama büyük bir zehirli yılan atmışlar. Allah’tan yakaladık, başını ezdik attık… ‘Dediler bu yılan bizim buralarda olmaz, dışarıdan atmışlar, aynı gün de doktora izin vermişler.’
Ahmet Feyzi Ağabey, gazetede (Faruk) Güventürk Paşa’ya cevap veriyordu. ‘Sen Türk’ün paşası değil, malum zihniyetin maşasısın!’ diye… Paşa tabiî bize çok kızmış ki beni göndermiyor… Emniyete, karakollara haber veriyor, bıraktırmıyordu. Ben Seferihisar’a geldim, bir yük kamyonuyla Ankara’ya geldim. Ankara’ya haber geldiğinden bizi içeri aldılar.
Bir zamanlar ölsün gitsin diye İzmir’de odasına zehirli yılan atılan Said Özdemir, seneler sonra aynı İzmir’e Hüsnü Bayram ağabeyle beraber büyük bir külliyenin, İzmir Risale-i Nur Dersanesinin temel atma merasimine iştirak etmişlerdi. 16 Mayıs 2015
Ömer Özcan, Ağabeyler Anlatıyor